1. YAZARLAR

  2. Atilla Özdür

  3. Özkök, bir erkek değil de, dişi olsaydı…
Atilla Özdür

Atilla Özdür

Yazarın Tüm Yazıları >

Özkök, bir erkek değil de, dişi olsaydı…

06 Eylül 2009 Pazar 01:59A+A-

‘Özkök ve Coşkun düosu’ ‘Saudi tiyatrosunda’ birlikte sahne almışlar… Hani Saudi kapitalistleri de puşlukta Batılı meslekdaşlarından pek geri kalmıyorlar… Alkol kullanmadan alkollenmenin taklidi yolunu bulmuşlar.

Kitabımızda, ‘Kevser Şarabı’ tesmiye ediliyor ya Cennet taamlarından birine, Saudi kapitalisti de, Allah’a nazire edercesine (haşaaa), kendi yerli ürünlerini isimlendirirken, şampanya adını koymuş içkisine…

Bizim Türkiyelinin, medenileşmeyi tüketimde Batılılara benzemekte arayıp bulmaya çalıştığı gibi, Saudili de, Batılılığı ‘Saudi Champagne’ mantarının patlatılmasında görüyor…

Düo Hürriyet, gidelim görelim havasından hareketle 72 saatlik bir Saudi Arabia seyahatine niyetlenmiş… Çok kimse ‘Ulan’ demiş bunlara, ‘Siz kafayı mı yiyerek değiştirdiniz kendi öz benliğinizi, ne işiniz var şeriat diyarında…’

Hani demişler ya ‘Dervişin fikri neyse zikri de odur’… Aynen bundan gibi aydınlanmışlardaki, başını örtmüş kariyer sahibi bir hanımı kafayı yemiş sayıp aydınlıktan sapmışlıkla suçlama alışkanlığı, bu ‘ikilinin’nin Mekke’ye vardıklarında ihrama bürünme ihtimalini de, kafayı yeme, yoldan çıkma ve batağa dalışın salah bulmaz emareleri olarak yorumlamışlar…

Oysa ‘ikilinin’ amaç ve niyetleri bambaşka imiş… Oralara, Hac veya umre maksadıyla Mekke ve Medine’ye gidenlerin inanç sefaletlerini, üst baş döküklüğü ile hal ve edvarlarını sosyolog gözüyle erkete etmek…

‘Düo Hürriyet’, Kabe-i Muazzama’yı tavaflarında ihrama bürünmüşler. Bunu, Özkök’ün kendi ihramlı resminin Hürriyet’te yer almasını istemeyişinden anlıyoruz… İnanç istismarcısı, din istismarcısı posizyonuna düşmemek için kendi ihramlı resmine ambargo koymuş… Çünkü inanç bambaşka bir şey olup, insan ile tanrısı arasındaki bir ilişkiden öte bir nesne veya değer değilmiş…

İnancın, insanın tanrısını takıp takmamasıyla da bir ilgisi, münasebeti ve bağımlılığı yok…

Türkiye’de nice Atatürkçüler, özünden aydınlanmacılar ve saf kan Batıcılar ile çağdaşlaşmacılar var ki, özellikle kadın olarak, başlarını örtmek zorunluluğunda kalmamak, örterek kendi kişilikleriyle terso düşmemek için, İran’dan yapılan davetleri ellerinin tersiyle geriye iade ediyorlar…

İşte inançtaki samimiyet ve ilkelere özde bağlılık, ben buna derim…

Gel velakin ‘Düo Hürriyet’, olarak Ahmet Hakan ve Ertuğrul Özkök ikilisi, Mekke’ye vardıklarında umre rükünlerini, ister özde olsun ister sözde, yerine getirirken ihrama bürünüyorlar…

Ben buna da samimiyetsizlik derim… Redingotun ne mahzuru olabilirdi, a cancağızlarım…

İnanç, insanın tanrısı ile kendisi arasındaki şahsi ve özel ilişkisinden ibaret bir durum bir hal değil miydi…

Niye bu şekilcilik…

Ertuğrul Özkök, kafayı yememiş ise, kendini inkar etmiş, kendi felsefi kişiliğiyle terso düşmüştür…

Açık ve net olarak kendisine soralım…

Kadın olsaydı, dişiliğinin bütün fiziki özelliklerini terü taze üzerinde taşıyan bir genel yayın yönetmeni bayan gazeteci olsaydı, Saudi topraklarındaki yetmiş iki saatlik konaklama süresinde Amerikan preferisinin en zengin diktatörlüklerinden birisi olan Saudi’nin şeriat zorlamasına ubudiyet ederek saçlarını örtüler miydi… Bir Atatürkçü olarak, özellikle eğitimli kadınlardaki baş örtme zorlamasının bir Arap geleneği olduğunu iddia eden, benim babam mıydı…

Umre tavafında ihrama girmeyi Kemalizm imanına zul telakki etmeyenler için haliyle örtünün altında ezilmenin de bir anlamı olmayacaktı…

Olur muydu yoksa, ne dersiniz Ertuğrul Özkök…

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT