1. YAZARLAR

  2. Ahmet Kurucan

  3. Ötenazi mi sağlık terörü mü?
Ahmet Kurucan

Ahmet Kurucan

Yazarın Tüm Yazıları >

Ötenazi mi sağlık terörü mü?

14 Ağustos 2008 Perşembe 06:11A+A-

Ötenazi; kelime anlamı itibarıyla "iyi, kolay ve rahat ölüm' demek. Tıp ilminde ise "iyileşmesi imkânsız bir hastalığa maruz kalan kişinin hayatını kendi isteği veya kanunî temsilcisinin arzusu ile sonlandırması" anlamına geliyor.

Burada hastanın amacı açık; daha fazla acı çekmeme. Temsilcilerinin amacı ise; yakınlarının gözlerinin önünde daha fazla acı çekmelerine şahit olmama. Magazin haberlerine gore yakınlarının ölümünü, bakım-görümünden kurtulmak, masraftan kaçınmak vb. sebeplerle isteyen kişilere de rastlıyoruz. İnanç ve ahlak anlayışlarına göre belki haklı nedenleri vardır bunların. Ne itham ne de tezkiyede bulunmak isterim; ama şunu söylemeden de geçemem; böylesi bir tercihi ne İslam'la bağdaştırmak ne de insanî değerlerle örtüştüğünü söylemek mümkündür.

Ötenazi genel anlamda aktif ve pasif olmak üzere iki kısma ayrılıyor. Aktif ötenazi; iyileşmesinden tıbben ümit kesilen hastanın kendi veya yakınlarının isteği ile yüksek dozda ilaç, zehirli iğne vb. tıbbî metotlarla hayatına son verilmesi; pasif ötenazi ise yine tarafların istekleri ile tıbben sonuç alınması imkansız hastanın tedavisinin durdurularak tabii şartlar içinde ölüme terk edilmesi demektir. İlaveten, hastalığı tedaviye değil, ağrı, acı ve ıstırapların giderilmesine yönelik ilaçlarla ölümü çabuklaştırmaya da dolaylı ötenazi deniyor. Son olarak hekimin şuuru yerinde olan hastaya kendisini öldürmesi için yardım etmesi örneği de var ki bunun adı intihar, hekimin yaptığı da intihara yardımdır. Aktif, pasif, dolaylı ötenazi ile intihara yardımın hukukî sonuçları birbirinden farklıdır. Bir sonraki yazıda ifade edeceğimiz hukukî sonuçlar adına bu kategorilerin bilinmesi şart.

Bugün genelde ötenazi denildiği an akla gelen aktif ötenazidir. Aktif ötenazi farklı bir perspektiften bakıldığında insanın kendi hayatını sonlandırma adına müdahale anlamını taşıyor. İnsan bu manada bir özgürlüğe sahip değil midir? İslam dininin buna verdiği cevap her türlü te'vil ve tefsire kapalı ve alabildiğine nettir; hayır. Hayatı veren Allah'tır; alacak olan da O'dur. Verme ve alma zamanını da, zeminini de İlahî bir plan dahilinde O bilir. Bu plana müdadale etme hakkı, planın konusu ve bir parçası olmasına rağmen insana verilmiş değildir. Bundan öte ona müdahale etme nice emirlerle yasaklanmıştır. Literatürdeki adıyla bunun adı intihardır, günahtır ve yasağı çiğneyip bu günahı işleyenleri bekleyen akıbet ebedî cehennemdir. Burada şöyle bir itiraz yapılabilir; intihar, iyileşmekten ümidi kesilen hastanın değil başka sebeplerle hayatına son veren sıhhatli kişilerin eylemi değil midir? Elbette ona verilen isim intihardır ama ötenazi de intiharın bir çeşididir. Çünkü ölümü istememe, cana kıymama umumî emirlerin konusudur İslam'da.

Yaşama hakkı İslam'ın öngördüğü mutlaka korunması gereken temel esaslardan biridir. Gerektiği yerde domuz eti yemek, şarap içmek, soğuktan donacaksa teyemmüm etmek, anne karnındaki cenin dahil kasd veya hata ile insan hayatına son verme yasağı, bu fiil gerçekleştirildiği takdirde kısastan diyete uzanan hükümler hep yaşama hakkının korunması etrafında dönmektedir. Ayrıca insan bu dünyada test olmaktadır. İyisi-kötüsü, sevinci-kederi, zenginliği-fakirliği ile başa gelen her şeye karşı burada takınacağımız tavır ahiret yurdunda karşımıza çıkacaktır. Takındığımız tavırlar Allah'a kulluk istikametinde ise mükâfatı cennet, değilse mücazatı cehennemdir. Tabii sonsuz lütfu, fazlı ve ihsanı ile af etmesi müstesna. Hangi çeşidi ile olursa olsun hastalık bir imtihan vesilesidir. Allah'ın bizden istediği ve beklediği, hastalıklar karşısında ümitsiz olmama ve son nefese kadar şifa talebinde bulunmaktır. Allah, Efendimiz'in (sas) beyanıyla "şifasını yaratmadığı hiçbir hastalık yaratmamıştır." (Buhari, Tıbb, 4) Kullar olarak bize düşen, hastalığın devasını, şifasını bulmaktır. Hastalıktan kurtuluş yok deyip ümitsizliğe kapılma değildir. Hele dayanılmaz ağrılar ve sancılar karşısında intihar etme hiç değildir. Sağlık teknolojisinin varlık gayesi insanların hayatlarını konforlu bir şekilde sonlandırmak değil, hastaların şifa bulmasına yardımcı olmaktır. Bu bilgi ve teknolojiyi varlık gayesinin hilafına kullanmanın adı başka değil, terör olsa gerektir. Sadece başa konan sıfat farklı; sağlık terörü.

Zaman gazetesi

YAZIYA YORUM KAT