1. YAZARLAR

  2. Roni Margulies

  3. Olur böyle vakalar...
Roni Margulies

Roni Margulies

Yazarın Tüm Yazıları >

Olur böyle vakalar...

30 Aralık 2009 Çarşamba 12:09A+A-

Genelkurmay’ın önünden geçtim geçen gün. Kapının önünde polis panzerleri, ellerinde plastik kelepçelerle tek sıra halinde kapıdan çıkarılan bir sıra subay görür müyüm diye baktım, göremedim. Ama tam o saatlerde içerde arama sürüyor ve sekiz subay sivil bir savcı tarafından tutuklanıyordu.

Oradan geçerek MazlumDer’in ‘Filistin Günleri’ etkinliğine konuşmacı olarak katıldım. “Ben inanmam, şükredebileceğim bir merci yok” dedim. “Siz inançlı insanlara benziyorsunuz, şükran duası filan gibi bir şey varsa, bu akşam benim adıma da bir dua eder misiniz” diye rica ettim. Öyle dualar varmış. Umarım eden olmuştur.

Toplantının sonunda iri yarı bir kol işçisi yanıma gelip Müslüman olmayı düşünmemi önerdi. “Yahu,” dedim, “elli yılda ailem beni Yahudi edememiş, senin şimdi Müslüman etmen zor iş! Tanrının var olup olmadığı konusunda ben haklıysam, zaten sorun yok. Sen haklıysan, zaten cayır cayır yanacağım. Ama sen vicdanlı bir adama benziyorsun, Allah’ın sevgili bir kulusun, gelir beni alevlerin içinden çekip alırsın.” Anlaşıp el sıkıştık.

Lise yıllarımda “Olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar” lafını çok kullanırdık. Hâlâ kullanılıyor mu, bilmem, ama o günlerden bu yana Türk polisinin yakalanması gereken herhangi bir şeyi yakaladığına şahit olmamıştım. Nihayet oldum. Çok şükür.

Seferberlik Tetkik Kurulu’nda yapılan aramalarda herhangi bir şey bulunmasının hiçbir önemi yok bence. Yakalanan subayların hapis yatıp yatmayacağının da hiçbir önemi yok. Önemli olan, aramanın yapılıyor ve subayların tutuklanıyor olması.

Özel Harp Dairesi arşivlerinden 6-7 Eylül olayları, Çorum ve Maraş katliamları gibi devlet etkinlikleriyle ilgili belgeler çıkacağını umanlar var. “Katliamın belgesi olur mu?” demeyin. “Olsa da, ‘K’ harfi altında, ‘Küçük, Veli’ ve ‘Küçük, Yalçın’ başlıklı dosyalardan hemen önce, Devlet Malzeme Ofisi damgalı ataşlarla tutturulup ‘Katliamlarımız’ başlıklı bir dosyada arşivlenir mi? Manyak mı bunlar?” demeyin. Yapmışlardır vallahi.

Darbe planlarını günlüklerine yazan, Ergenekon örgütlenme şemasını CD’lere kaydedip çekmeceye koyan zihniyet, ‘Katliamlarımız’ dosyasını da hazırlar, her sayfanın sağ alt köşesini imzalayıp üç nüsha halinde arşive de kaldırır.

Manyak olduğu için değil; memleketi kendisinden başka kimsenin yönetmeyeceğinden, kimsenin hesap sormayacağından, yaptıklarının hiçbir zaman sorgulanmayacağından emin olduğu için. Daha düne kadar haklıydı da üstelik.

Belge olamayacağını düşünmüyorum da, bulunan herhangi bir belgenin bizlere ilan edileceğine ihtimal vermiyorum.
Sovyet devrimi 1917’de gerçekleştiğinde, ilk devrimci hükümet devirdiği devletin arşivlerindeki tüm gizli uluslararası anlaşmaları açıklamıştı.

AKP hükümeti bir devrim hükümeti değil; AKP devrimci bir parti değil! Devleti yıkmak, silahlı kuvvetleri lağvedip yerine işçi milisleri yaratmak, yargıyı ortadan kaldırıp yerine halk mahkemeleri kurmak gibi bir derdi yok. Bunlar bir yana dursun, devlet aygıtının hırpalanması, zayıflaması bile hükümetin işine gelmez.

Almanya’da Merkel hükümeti veya herhangi bir muhafazakâr hükümet nasıl bir devlet isterse, AKP hükümeti de öyle bir devlet istiyor. İkide bir kendisini devirmeye yeltenmeyen; halkın bir kesimini diğerine düşürmeye çalışmayan; çok gerekli olmadığı takdirde cinayet işlemeyen; ‘güvenlik’ sorunlarını katliamlar yoluyla değil de, mümkünse başka yöntemlerle çözen bir devlet. Yani doğru dürüst bir burjuva devleti.

AKP üyeleri bunu hangi kişisel nedenlerle ister, bilemem. Farklı farklıdır nedenleri. Ama parti ve hükümet olarak, hem tabandan gelen talebin hem de büyük sermayenin talebinin bu olduğunu algıladıkları için bu denize açıldılar. CHP ile MHP ise, su alan tekneler gibi Kemalizm iskelesine halatlarını sıkı sıkıya bağlamış, batıyor.

Doğru dürüst bir burjuva devleti benim tek derdim değil. Çok daha ötesini istiyorum. Ama mevcut devlete kıyasla, düzgün bir burjuva devletine şimdilik amenna.

Kaygılıyım ama. Korkarım, hükümet ve danışmanları bu denize açılabilmiş olmalarının nedenini anlayamıyor.

Bir nedeni Sünni Müslüman halkın nihayet ağırlığını koyup AKP’yi hükümete getirmiş olması. Tamam. Ama ikinci ve daha temel nedeni, Kürt halkının, yani PKK’nin mücadelesinin Kemalist devleti sürdürülemez hale getirmiş olması.

Bunu anlayamayan hükümet Kürt sorununu “PKK’yi tasfiye edeceğiz” teranelerine indirgemeye devam ederse, bir çuval incir berbat olacak. “Demokratikleşme” filan hoş bir seda olarak kalacak.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT