1. YAZARLAR

  2. Adem Yavuz Arslan

  3. Ogün Samast haksız mı?
Adem Yavuz Arslan

Adem Yavuz Arslan

Yazarın Tüm Yazıları >

Ogün Samast haksız mı?

06 Nisan 2011 Çarşamba 08:27A+A-

Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast önceki gün yapılan duruşmada yazdığı mektubu okudu ve cinayetten medyayı sorumlu tuttu. Suçlu 'Dink'i vatan haini gösteren manşetlerdir' dedi.

Bu sözlerin bir katil zanlısının ağzından çıkmış olması içeriğini hafifletmiyor. Çünkü haklılık payı var.

Dink'in afişe edilmesi operasyonuna geçeceğiz ama önce bir noktanın altını çizmek şart. Zirve cinayeti nasıl çözüldüyse Dink cinayeti de çözüm yoluna girdi. Bugün olmazsa yarın bir yerlerden 'perde gerisindeki büyük ağabeyler' dökülmeye başlayacak.

Şüpheniz olmasın.

Bana 4 mermiye, korumayla yaşamak zorunda kalmaya ve şimdilik 15 davaya mal olsa da 'Bi Ermeni Var' kitabım bu cinayetin çözümü konusunda ciddi katkı sağladı.

Sonuçta, 4 yıldır işlediği cinayetten pişmanlık duymayan, duyuyorsa bile dışa vurmayan Ogün Samast artık muhasebe yapıyor. Önceki gün mahkeme salonunda okuduğu mektup bunun bir yansıması.

Gelelim Ogün'ün 'asıl sorumlu atılan manşetlerdir' ifadesine.

Samast mektubunda diyor ki: 'Ben ne Ermeni meselesini bilirdim ne de Hrant Dink'i. Atılan manşetleri, yazılan yazıları gördüm ve cinayeti işledim.'

Mevzu bu kadar basit olmasa da bu sözler bir psikolojiyi yansıtması açısından önemli.

Çünkü o yıllarda yani 2003-2007 arasında medyada yaygın bir nefret söylemi vardı. Öyle manşetler atıldı, öyle haberler yazıldı ki kahraman olmaya niyetli birisi kolaylıkla cinayetler işleyebilirdi.

Nitekim işlendi de. Zaten senaryo da oydu.

Rahip Santoro'yu öldüren O.A'nın, Zirve cinayetinin aktörlerinden Emre Günaydın'ın ve son olarak Ogün Samast'ın ilk ifadelerine bakın hep 'din elden gidiyor, topraklarımız satılıyor' söyleminin etkili olduğunu görürüz.

Ulusal medyanın o dönemde yaptığı haberlere bakalım.

2004'te Dink'in aleyhine 59 haber çıkmış. Bunların içerisinde 'Hrant'ın hırlayışı' gibi açıkça suç sayılabilecek ifadeler bile var. 2005'te 69, 2006'da 83 aleyhte haber çıkmış. 2007'nin başında öldürülmeden önce çıkan 3 haber daha var. Dink'in biyografisini yazan Tuba Çandar'a göre bu haberlerde 'altın vuruş'u Emin Çölaşan yapmıştı.

Kaldı ki yerel medya daha uç örneklere imza attı.

Zaten heyecanlı bir yapısı olan Karadeniz insanı gazetelere ve yerel TV'lere yansıyan 'Hıristiyanlaştırılan Türk gençleri ve satılan vatan toprağı' haberlerinden sonra barut fıçısına dönüyordu.

Yerel medyaya yönelik tavsiye ve telkinlerin nasıl yapıldığı ise Ergenekon ek klasörlerindeki telefon trafiğinden görülebiliyor.

Gelinen noktada medyanın; Samast'ın açıklamalarına 'bir katilin iftiraları' diye bakmak yerine esaslı bir özeleştiri yapması şart.

Dink'in afişe edilmesi, bir psikolojik operasyon öznesi haline getirilmesinde medyanın özellikle de ana akım medyanın büyük etkisi oldu.

Bu iklimin oluşmasında gazeteciler de katiller kadar sorumlu. Misyonerlikle ilgili sistematik haberler ve yazı dizileri yapanlar onlardı. Ülkede yaşayan bir avuç Hıristiyan azınlığı bu memleketi yutmaya çalışan devasa bir canavar gibi gösteren de onlardı.

Bu arada, Samast'ın muhasebe yapmaya ve konuşmaya başlaması yabana atılacak bir gelişme değil.

Kendisini kullanan, yönlendirenlerle ilgili başka şeyler de söyleyebilir.

AK Parti'nin yarısı veda edecek

Seçim heyecanı henüz sahaya inmedi ama adaylıklar konusunda tansiyon yüksek. AK Parti ve CHP genel merkezleri, Meclis kulisleri yoğun.

Bu açıdan AK Parti'nin dünkü grup toplantısı önemliydi. Aday adayları da mevcut vekiller de başbakanın ne diyeceğini merak ediyordu.

Başbakan Erdoğan milletvekilleriyle kapalı bir toplantı yaptı. Orada hem milletvekillerine teşekkür etti hem de sitem etti. Hepsiyle de helalleşti.

Açıkça da 'bazı arkadaşlarımızla yola devam edemeyeceğiz' dedi.

Böyle bir durumda herkesin aklına 'ne kadar kişi elenecek' sorusu geliyor.

Kulislere göre mevcut vekillerin yüzde 40'ı gidiyor. Yüzde 50 elenme olursa da normal kabul edilecek.

Başbakan 'tecrübeli bazı arkadaşlarımızı dinlendirebiliriz' diyerek de bu seçimde kritik bazı isimlerin liste dışı bırakılarak parti genel merkezinde değerlendirileceğini söyledi. Malum olduğu üzere AK Parti'de üç dönem şartı var.

Erdoğan'ın verdiği ipuçlarından birisi de bakan ve parti yöneticilerinin yer değiştirebileceğine ilişkin.

Popüler bazı bakanlar kendi illerinden değil başka şehirlerden aday yapılacak.

AK Partili vekiller başbakanın konuşmasını dinledikten sonra odalarını toplamaya çıktı dersek abartı olmaz.

Dün kuliste konuştuğum herkes 'galiba bu sefer bizi liste dışı bırakacak' dedi.

Bu arada vekillerin moralsiz oluşu aday adaylarını da mutlu etti. Çünkü ne kadar isim çizilirse adaylar için o kadar yer açılacak.

Bu da siyasetin cilvesi olsa gerek.

CHP cephesinde ise durum biraz daha karışık. Çünkü Baykal ve Sav'ın adaylıkları sallantıda. Baykal'daki son dönem agresifliğinin de bundan kaynaklı olduğu konuşuluyor.

Kılıçdaroğlu ön seçim ile büyük bir koz da yakaladı. İstemediği herkesi 'taban değişim istiyor' diyerek çizebilecek. Nitekim kulisler de o yönde.

Özetle siyasette önümüzdeki günler gergin geçecek.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT