1. YAZARLAR

  2. Şükrü Hüseyinoğlu

  3. Öcüler Cumhuriyeti
Şükrü Hüseyinoğlu

Şükrü Hüseyinoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Öcüler Cumhuriyeti

26 Mart 2008 Çarşamba 01:19A+A-

Birçok ebeveyn, çocuklarını öcülerle sevk ve idare eder: Şunu yapmazsan öcüler gelir, bunu yaparsan öcüler seni yer… “Öcüler”, bu yaklaşım sahibi anne-babaların yegane sermayesidir. Bu yıkıcı sermayeyi cömertçe kullanan anne-babalar, çocuklarının korkak, pısırık, özgüvenden yoksun olarak yetişmesine yol açarlar. “Öcü geliyor”, “öcüler ham yapar” filan demekle aslında çocuklarının sahici “öcü”sü olup çıkmışlardır bu yıkıcı yola başvuran anne-babalar, onların ufuklarını karartıp, özgüvenlerini, cesaretlerini tarumar ederek…

“Öcü”, sözlüklerde şöyle tanımlanmakta: “Çocukları korkutmak için ortaya atılan hayali varlık, umacı.”

Tanımı böyle de, öcülerle korkutulanın yalnızca gariban çocuklar olduğunu kim söyleyebilir? Doğrudur, açıktan açığa “öcü” kelimesine yalnızca çocuklar muhatap kılınır. “Yemeğini yemezsen öcüler seni yer!” türünden cümleler sadece çocukların kulağına çalınır, olanca ciddiyetle… Üstelik inandırıcı olmak adına bu sözlerin yanında birtakım efektler de ihmal edilmez… Lakin yegane sermayesi “öcüler” olan, sadece yol-yordam bilmez kimi ebeveynler değildir gerçekte. Gerek küresel, gerekse yerel çapta toplumlar üzerinde zulme dayalı tahakkümler kurmuş egemen odakların söylem ve eylemlerini göz önüne aldığımızda, koca toplumların ve genelde nerdeyse tüm insanlığın “öcüler”le yönetildiğini görürüz.

Bugün yeryüzünün rabbi olma iddiasına kalkışmış olan ve bu batıl iddiasına karşı çıkanları imha etmek için tam manasıyla devlet terörü uygulayan büyük şeytan ABD, kitleleri kendisine destekçi kılmak için habire “öcüler” imal etmiyor mu? Birleşmiş Milletler (BM), ABD’nin “öcüler gelecek hepimizi ham yapacak!” söylemleriyle dize getirilip, kanlı işgallere “meşruiyet” sağlanmıyor mu?

Hatırlayın ABD’nin Afganistan’ı ve Irak’ı işgalinden önceki söylemlerini… Bu küresel haydutun Afganistan’a saldırmak için öne sürdüğü “öcü” El Kaide örgütüydü. ABD, insanları korkutup cinayetlerine ve işgaline zemin hazırlamak gayesiyle öyle bir El Kaide resmi çizmişti ki, muhtemelen El Kaide yöneticileri bile “Vay be! Biz neymişiz!” diye şaşırmışlardı… Ne var ki, medya gücüyle bu “öcü”ye inandırmıştı kitleleri. Bu durumda “öcüden insanlığı kurtaracak kahraman” rolüne soyunabilirdi artık. Afganistan bu şekilde işgal edilmişti. O zaman Türkiye’nin Başbakanı olarak görev yapan Bülent Ecevit, ABD’nin bu “öcü” siyasetini şöyle selamlamıştı: “ABD ne diyorsa doğrudur, kanıt görmemize gerek yoktur.”

Ardından Irak’ın işgali gerekiyordu, yeni emperyal paylaşımda mevzi kazanmak için. Bu sefer ki “öcüler”, “Saddam’ın kitle imha silahları” ve “El Kaide’yle Irak yönetimi arasındaki irtibat” olacaktı. “Belgeler” havada uçuştu, uydu fotoğrafları yayınlandı söz konusu “öcüler”i kanıtlamak üzere. BM’de uzun bir “öcü”yü kanıtlama toplantısı bile yapıldı, ABD’nin o zamanki Dışişleri Bakanı Colin Powell’in gayet ciddi sunumuyla. Artık “öcü”den insanlığın kurtarılması için harekete geçilebilirdi ve Afganistan’ın ardından Irak da bir sabah ezanına karışan ürpertici ve yürek yakıcı sesleriyle bombaların Bağdat’a düşmeye başlamasıyla emperyalizmin doğrudan işgaline açılmış oluyordu.

Söyleyecek sözü, savunulacak haklılığı olmayan kim ve hangi güç varsa “öcüler”e sarılıyor, illüzyonlarla, göz boyacılığıyla, manipülasyonlarla saltanatını daim kılmaya çalışıyor. Türkiye’deki oligarşik yapının, son zamanlarda ictimai ve siyasi süreçler karşısında giderek daha da belirginleşen ve hırçınlaşan tutumlarında da merkezi rol “öcüler”e biçilmiş değil mi? “İrtica” bu topraklarda bir asırdan fazla zamandır toplumun sindirilmesi için kendisnden vazgeçilemeyen en meşhur “öcü”dür. Bugünlerde bu “öcü”müz yeniden fazla mesai yapmaya başlamıştır.

Gerektiğinde Türkiye’deki aristokrat kesimi uyarmak ve teyakkuza geçirmek için kendisine işlev yüklenen asırlık bir “öcü” olan “irtica”nın yanı sıra, başka çeşit “öcü”lerimiz de var bizim! Tıpkı, cahiliye dönemi Mekkesindeki çeşit çeşit putlar gibi! “Bu ailenizin putu”, “Bu işinizin putu”, “Bu geleceğinizin putu”…

Şimdilerde bizdeki durum ise şu: “Bu öcü, aristokratlar için”, “Bu, halk kesimleri için”, “Bu da, oligarşik yapıya muhalefet etmeye kalkışanlar için”…

Darağaçlarının ve onlarda sallandırılan, toplumca önem verilen birçok ismin sürekli bir tehdit söylemiyle gündeme getirilmesi, 27 Mayıs’ın, 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın “ibret” olarak hafızalarda tazelenmeye çalışılması boşuna mı?

Bunca “öcü” olmasa, “Öcüler Cumhuriyeti” nasıl ayakta kalacak?!

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum