1. YAZARLAR

  2. Mete Çubukçu

  3. Obama ''Hayali'' Buraya Kadar
Mete Çubukçu

Mete Çubukçu

Yazarın Tüm Yazıları >

Obama ''Hayali'' Buraya Kadar

03 Eylül 2009 Perşembe 17:22A+A-

Amerikan Başkanı Barrack Obama, seçildikten sonra yarattığı iyimserlik haresinin finalini, Müslüman ülkelere hitap ettiği Kahire konuşması ile yapmıştı. Obama o konuşma ile “söylev kredisini” tamamlamıştı. Kahire konuşması hatırlanacak olursa Obama’nın kafasının karışık olduğu kadar, Ortadoğu barışına yönelik atacağı adımlara nereden başlayacağı da belirsizdi.

Obama nihayet bir adım atıyor. Önümüzdeki günlerde detayları netleşecek plan her ne kadar benzer kafa karışıklığını barındırsa da, Amerikan Başkanı iki yıl içinde İsrail ile Filistin’i barıştırmayı ve iki devletli bir çözümü başarmayı amaçlıyor. İsrail-Filistin tarihi benzer hedefler, benzer suni umutlarla dolu, diğer bir deyişle bu tarih barış anlaşmaları çöplüğü.

Sekiz yıllık Bush dönemini hatırlayacak ve her söylenene inanacak olursak, Bush’un 2005’te Filistin devletini kurması gerekiyordu. Bu tarih daha sonra 2008’e sarktı. Ardından unutuldu. Keza Bush’un beyaz bir erkek edasındaki bakanı Condi Rice, Amerikan tarihinin Ortadoğu’yu en fazla ziyaret eden dışişleri bakanı olarak tarihe geçti. Ziyaretler, Ortadoğu barışı bir yana felaketi daha da artırdı. Oslo Barış Anlaşması 1994’te imzalandığında, en geç 2000’de Filistin devleti ilan edilecekti ki, bir devlet ihtimali bugünkünden çok daha fazlaydı. 2002’de Beyrut’ta Arap ülkeleri gerçek 1967 sınırlarına çekilen, Kudüs’ün başkent olduğu, mültecilerin makul oranda geri döndüğü ve Filistin topraklarını metre metre kemiren yerleşimlerin sökülmesi karşılığında İsrail’i tanıyacaklarını açıklamalarının nasıl sonuçsuz kaldığı, İsrail’in elinin tersiyle ittiğini unutup Obama’nın iki yıl içinde bu işi halletmesini beklemek iyimserlikten öte saf olmayı gerektirir. Oslo’da, Camp David’de, Annapolis’te çöken tüm planlar niye şimdi hayata geçsin ki? Başkan Obama’nın hep bir hayali var, her daim iyimser, kafasında insani, çözüme yönelik politikalar bulunuyor. Ama küçük gibi görünen önemli bir nüansı her zaman unutuyor Başkan: Amerika’nın reel politikasını, emperyal çıkarlarını.

Obama ciddi ama naif

İşte bu kez Ortadoğu’da barış denilen ama kelime olarak bile içi boşalan bu süreci, ciddi olarak ele alma niyetindeler. Hazırlanan 60 maddelik anlaşma koşullarının büyük kısmı adil, Filistin Yönetimi Başkan Mahmud Abbas dışında Filistinlileri memnun etmeyecek olsa da iki devletli bir sistem için bir başlangıç sayılabilir.

Obama’nın planına gelince: Görüşmeler çok yoğun ve kesintisiz sürecek, taraflar yüzde 4.5 oranında karşılıklı olarak toprak değişecek (varolan durumda Batı Şeria’nın yüzde 85’inin İsrail işgali altında olduğunu unutmamak gerek) böylece 1967 sınırlarının ötesinde binlerce Yahudi yerleşim birimi olduğu yerde kalacak, Doğu Kudüs Filistin egemenliğine verilecek, Filistin devleti silahsızlandırılacak, ordusu olmayacak, sadece iç güvenlik birimi olacak, o da teröre karşı mücadele için kurulacak. Bu süreç içinde Filistin güvenlik güçleri kendi örgütlerini zapturapt altına alacak, yasadışı inşa edilen Yahudi yerleşimleri (uluslararası anlaşmalara göre yerleşimlerin tümü zaten yasadışı) yıkılacak, yenileri yapılmayacak, Gazze’de ateşkes sağlanacak, Filistin ekonomisi güçlendirecek, paralel olarak Arap ülkeleri de İsrail ile ilişkilerini normalleştirecek, Filistin kendi sınırlarını kontrol edecek.

Plan güzel görünüyor değil mi? Yahudi yerleşimlerinden başlayalım. Şu an itibarıyla 500 bin İsrailli Filistin topraklarında yani 1967 sınırlarını ihlal ederek yaşıyor. Oslo Anlaşması gereği Filistin devleti Batı Şeria’nın yüzde 22’sinde kurulacakken, bu rakam şimdi yüzde 12’lere kadar düşmüş durumda. Peki ordusu olmayan bir ülke nasıl olacak? Yasadışı yerleşimler engellenecek denirken uluslararası kurallara göre 500 bin kişinin yaşadığı tüm yerleşimlerin yasadışı olduğuna hiç değinilmiyor. Mültecilerden söz edilmiyor ki, mülteciler Filistin hayalini ayakta tutan en önemli unsur. İsrail vatandaşı olan Filistinlilerin ne olacağı ise meçhul. Zaten varolan koşullarda iki devletli çözüm bu işin ilacı olmayacak.

İsrail’in talepleri bitmiyor

Her şey bununla bitmiyor tabii ki. Obama yönetiminin kafasının karışık olduğu asıl nokta Ortadoğu’ya çözüme nereden başlayacağı. Önceleri İran ile ilişki kurmayı deneyip ardından Suriye ve sonunda Filistin sorununa yönelecek derken şimdi hepsine birden ve bir anda yükleniyor.

Çünkü yönetim bu barış planını hayata geçirmek için İsrail’i ancak İran’ı sıkıştırma şartıyla ikna etmiş gibi görünüyor. Yani İsrail’in bitmek bilmeyen taleplerinin hedefinde şimdi İran var. 2003 öncesi Irak’ı tehlike gören, Saddam Hüseyin devrildikten sonra bu tehlikeden kurtulan İsrail tatmin olmadı. İran’la da tatmin olmayacak. Çünkü asıl amacı Ortadoğu barışından çok kendi kafasındaki bölgeyi yaratmak. Hoş bu strateji Amerika’ya da çok ters değil.

Yani ABD çok tehlikeli bir kumara hazırlanırken masadaki üç kartı aynı anda oynama yanılgısı içinde. Çünkü kontrolü kaybettiğinde oyun berbat olabilir. ABD birinci aşamada İran’a yönelik baskı kampanyasını yoğunlaştıracak. Avrupa’yı, Birleşmiş Milletleri de devreye sokacak. Nükleer silahların İsrail için bir tehlike olmaktan çıkarılacak, bunun karşılığında ikinci aşamada İsrail Filistinlilere pek bir şeyler kazandırmayan anlaşma masasına oturacak, sanki çok büyük bir adımmışçasına yerleşim inşalarını donduracak. (Yani İran’ın nükleer kapasitesi bir tehlike ama yerleşimler Filistin için tehlike değil). Böylece üçüncü aşamada İran’ı tehlike olarak gören bölgedeki ABD müttefiki, baskıcı otoriter Arap ülkelerinin de desteğini alacak, İsrail ile ilişki için onları da ikna edecek . Yani üç odaklı üç hedefli bir plan var ABD’nin elinde.

Ancak bu strateji çok büyük riskler içeriyor. Obama “çok büyük hayalim var” derken Ortadoğu için bunu düşünmüş olamaz. Obama’dan medet uman Ortadoğu halkları ise böyle bir rüyayı dinlemek bile istemez. Son kertede tüm bunların bin türlü bahaneyle işgali sürdüren İsrail’i gayriadil bir anlaşma için masaya oturtmak ve sadece zaten yasadışı olan yerleşimleri durdurmak için yapılması, tüm dünya ile İran’a yüklenmenin planlanması hayal kırıklığı yaşamak için yeterli.

Erken olmasına rağmen bu kez de Ortadoğu barışı denilen sürecin yine boşa zaman harcamaktan başka bir anlamı, Filistinlilere hiçbir yararı olmayacağı ve işgal topraklarının kemirilmeye devam edileceğini söylemek kehanet olmaz. Ne diyelim, Obama hayali buraya kadarmış. Chavez Obama için “içi boş bir teneke” demişti. Ağır bir ithamdı. Ancak, kesin olan nokta şu: Onca yaşanana, onca tecrübeye rağmen Amerikalılar, Ortadoğu’yu tanımıyor.

RADİKAL 2 / 30-08-2009

YAZIYA YORUM KAT