1. YAZARLAR

  2. Adem Yavuz Arslan

  3. O tutanaklar AK Parti'de olsaydı?
Adem Yavuz Arslan

Adem Yavuz Arslan

Yazarın Tüm Yazıları >

O tutanaklar AK Parti'de olsaydı?

22 Şubat 2010 Pazartesi 12:49A+A-

Balyoz Darbe Planı ve Kozmik Oda aramalarını hatta 'ıslak imza'yı unutup Erzincan'da başlayan 'yargı depremi'ne dalmıştık ki Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un dinlenilmesi olayı patladı.

Gerçi Türkiye telekulak olayları karşısında 'şerbetli' sayılabilir. Bugüne kadar kimlerin ses kayıtları ortaya dökülmedi ki? Ama kabul edelim, hiçbiri Genelkurmay Başkanı'nınki kadar 'şaşırtıcı' olmadı.

Konuşmanın içeriği ayrı bir tartışma konusu. Sözler yenir yutulur cinsten değil. Başbuğ'un Karargâh tarafından da doğrulanan ses kayıtlarına göre Arınç'ın izlenilmesi bizzat kendi emriymiş. Ayrıca Kozmik Oda aramalarıyla ilgili de ilginç ifadeler var. Kamuoyuna 'hukuka bağlılık' mesajları verilirken dar çerçevede başka şeyler söylenmiş. İçeriği muhatapları tartışır ama esas mesele Başbuğ'un dinlenilmiş olması.

Hükümetin Başbuğ'u görevden almak gibi bir niyeti olmadığı artık aşikâr. Hal böyleyken bu konuşmayı kim kaydetti ve neden sızdırdı?

Ankara'da öne çıkan 'Başbuğ'u Büyükanıt gibi hükümetle işbirliği yapmakla suçlayan cuntacı yapılanmanın' işi olduğu tezi. Böylece "Emekliliğinde bile rahat edemezsin, hükümetle değil bizimle paslaşacaksın" mesajı verilmiş oluyor. Tezi destekleyen örnekler de mevcut. Büyükanıt ile ilgili karalama kampanyalarının bizzat silah arkadaşlarının işi olduğu Ergenekon soruşturmasında ortaya çıkmıştı. Ayrıca intihar eden albayın eşiyle ilgili bilgilerin Poyrazköy sanıklarında çıktığını da hatırlatalım.

Başbuğ'un konulara bakışı ortada. Darbe planlarına inanmıyor, askerin yıpratıldığını söylüyor. Ses kayıtlarında da görüldüğü gibi toplumun ekseriyeti ve hükümetle de görüş ayrılığı var. Ama bu durum bile cuntacıları ve 'sivil paşaları' kesmiyor. 'Kodumu oturtan' bir tavır bekliyorlar. Onlara göre en iyi asker darbe yapan askerdir.

Bu işin şakası yok. Karargâhın bu konuyu aydınlatması şart. Bugüne kadar sonucunu bir türlü göremediğimiz 'soruşturmalar' gibi olmamalı.

Ankara kulislerindeki 'kapatma beklentisi'ne gelirsek. Yaklaşık iki ay önce kapatma davası hazırlıkları ile ilgili kulisleri aktarırken dosyanın tamamlandığını, üç ana başlıkta 700 sayfa olduğunu, açılım, telekulak ve dikta iddialarının omurgayı oluşturduğunu aktarmıştık. Tabii bol bol gazete kupürü olduğunu da.

Hatta başsavcının 'hissetme' açıklamasıyla 'bu iş ciddi galiba' yorumları yapılır olmuştu. Son günlerde beklenti yükseldi. Eskiden Genelkurmay'ın ışıklarına bakılırdı şimdi Yargıtay'a bakılıyor.

Espriler, senaryolar havada uçuşuyor. Oysa bu konu tiye alınmayacak kadar ciddi bir konu. Bir kapatma davasının Türkiye'ye neye mal olduğu ortada.

Hükümet kanadı 'kapatma beklentisi' içinde değil. Hem 'gerekçesi yok' diyorlar hem de 'yedek' senaryoları hazır. Hem 'boynunu uzatıp giyotini beklemeyecek' hem de 'hemen seçime gidecek.' Başka 'sürprizler' de konuşuluyor ama onların dedikodu mu kulis mi olduğunu ayrıt etmek için erken.

Burada bir parantez açmak lazım. Malum olduğu üzere birinci kapatma davasının delilleri internetten toplandığı için Yalçınkaya'nın adı 'Google Savcısı'na çıkmıştı.

Yüksek sesle dile getirilmiyor ama iktidar partisinde herkes "Yalçınkaya bize delil ararken CHP ve İşçi Partisi'ne kör mü" diyor.

Aslında bu eleştiri çok da haksız değil. İP'nin lideri ve yöneticileri terör örgütü üyeliğinden tutuklu. Her eylemi tartışmalı. CHP ise hem Ergenekon'un avukatı hem de Erzincan'ın.

Hem milletvekilleri Silivri'ye gidip avukat sıralarında oturuyorlar hem de Erzincan'a gidip kaybedilen gizli tanıklarla, beraberinde ADD yöneticileriyle toplantı yapıyorlar.

Tamamen gizli olması gereken bir soruşturmanın yine gizli kalması gereken belgeleri kopyalanıp CHP'ye teslim ediliyor. Abartı diyenler CHP'nin 25 Aralık 2009 tarihli Erzincan Raporu'na bakabilir. Gizli bilgiler Baykal'a ulaştırılmış. Yasa dışı dinleme kayıtları CHP'ye yollanmış. Hatta Kılıçdaroğlu'na yollanan yanlış bir belge yüzünden ne kadar zorda kaldığı da unutulmadı.

Kime karşı hangi gerekçeyle yapıldığı önemli değil. 2010 Türkiye'sinde artık parti kapatmaların konuşulmaması gerekiyor. Gerekli düzenlemeyi yapmadığı için de vebal hükümetin boynunda. Ama başsavcının da tüm partilere eşit mesafede olmasını beklemek çok da lüks olmasa gerek. Sahi, AK Partili bir vekil gizli tanıklarla toplantı yapsa, yasa dışı dinleme kayıtlarını alsa, başsavcıyla sık sık kahve içse ne olurdu?

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT