1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Nimet Baş, Komisyonun Çalışmalarını Anlattı
Nimet Baş, Komisyonun Çalışmalarını Anlattı

Nimet Baş, Komisyonun Çalışmalarını Anlattı

Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş, komisyonun çalışmalarına ilişkin röportaj verdi.

30 Ekim 2012 Salı 12:21A+A-

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin en hareketli noktası Darbeleri Araştırma Komisyonu. Komisyondaki sandalyelere bir tanık oturuyor diğeri kalkıyor. Sorular soruluyor, dönemin aktörleri yanıtlar veriyor, yaşadıklarını anlatıyor. Nisan ayından bu yana Türkiye’nin darbe tarihiyle ilgili olan, darbelerden mağdur olan ya da darbelerde başrol oynayanlar meclis koridorunu arşınlıyor.

Kamyonlarca gizli belgeyi onlarca uzman inceliyor. Milletvekilleri ders çalışıyor, bilgi alıyor. Meclis Darbeleri araştırma Komisyonu artık mesaisinin sonuna yaklaşıyor.

Çalışmaları anlatırken ‘Çoğu bitti azı kaldı.’ diyen Komisyon Başkanı Nimet Baş Radikal’in sorularını yanıtladı. Dinlediği isimlerden ve incelediği belgelerden doğan izlenimlerini aktardı. Bundan sonra izlenecek yol haritasına ilişkin ipuçları verdi… 

Röportajın tam metni:

Komisyon her yerden belge istiyor ve devlet bu kez eli açık davranıyor, her yerden belge ve bilgi yağıyor, ne kadar belge birikti elinizde? 
Çok fazla belgeden söz ediyoruz. 

Ne kadar, insanların gözünde canlandırsak? Büyükçe bir eve koysanız dolduracak kadar mı? 
Daha fazla olabilir.

Amacınız ne, darbecileri ortaya çıkartıp suçlu demek mi, mağdurları belirlemek mi, sistemi sorgulamak mı? 
Komisyonumuzun araştırdığı konuların kapsamı çok geniş, çalışma süresi ise sınırlı. Araştırmayı darbe çerçevesinde tutmak yerine büyük bir fotoğrafı ortaya koymak istiyoruz. Meclis Genel Kurulu’na bundan sonra yapılacakları önermeyi hedefliyoruz 

Ne önereceksiniz? Fişlemelerin insan hayatlarını nasıl etkilediği de araştırılmalı bence. Fişlenme nedeniyle sizin birçok işiniz engellenmiş olabilir, hayatınızda aksilikler yaşamışsınızdır ama bunun nedenini bilmezsiniz. Az değil milyonlarca insandan bahsediyoruz. 

Devlet eli açık davranıyor mu size, bilgiler belgeler konusunda? 
MGK kararları gizlidir, hiçbir yere gönderilemez, sadece MGK kendisi karar alırsa gönderebilir. MGK’nın bir önceki toplantısında 18 kararın gizlilik kararı kaldırıldı, son MGK’da yeni bir karar alındı ve 44 karar daha gönderiliyor. 

Sizce 28 Şubat’ta fiili bir darbenin eşiğinden mi dönülmüştür? 
28 Şubat’ta fiilen ve hukuken darbe yapmayı gerektirecek bir şeye ihtiyaç duymadılar, istedikleri her şeyi yaptırdılar, çünkü yaptırabildiler. 

İstediklerini yaptıramasalardı darbeyi yaparlar mıydı? Yeniden bir darbe yapmayı düşündükleri anda hiçbir uluslararası hukuk desteği bulamayabilirlerdi. Bunu içeride başka şekilde hallettiler. 

Sonuçları bakımından değerlendirsek darbeden farklı mı? 
Fiilen bir darbe olsa hukuki kurallarıyla olur, darbe kendi hukukunu da getirir. Kötü de olsa bir hukuk sistemine dahil olmak önemlidir. 28 Şubat var olan hukuk düzeninin işlemez hale getirildiği bir düzendir ve bana göre darbeden çok daha kötü bir düzendir. 

Türkiye’de artık hemen herkes darbe dönemlerinin kapandığını söylüyor ama siz hâlâ darbe olabilir endişesi taşıyorsunuz, neden? 
Sistemi oluşturan mekanizmalar değiştirilmediği sürece bunun olmayacağını düşünmek, “Kesinlikle ve kesinlikle olmaz, asla olmaz” diyebilmek kolay değil. Darbeyi kurgulanabilecek yapıların değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun en temel unsuru sivil bir anayasadır. 

28 Şubat tamam da 27 Nisan konusunda Ak Partililerin bir tereddüt yaşadıkları eleştirisi var… 
Hiçbir tereddüt yok. 28 Şubat dediğiniz süreç bin yıl sürecek dediler 15 yıl sürdü ve bu döneme ilişkin incelenecek çok belge var. Küçültmek anlamında söylemiyorum ama 27 Nisan nihayetinde internette yayımlanmış ve yazıya dönüşmüş bir şey. 

Ortada bir yazı var, muhtıra var ama… 
Tamam iktidar ne diyor ona karşı? 

Karşı koydu ama sonucunda seçim de oldu… 
Bu konunun araştırılacak çok boyutu var da biz araştırmıyor değiliz ki. Yakın tarihimizde olan, her yönüyle de ortaya konması en kolay mesele. 

 Yaşar Büyükanıt ile konuşmadınız bile… 
Konuşacağız, tarih sıralaması gereği sona bıraktık. 
 

Deniz Baykal’ı bu çerçevede mi dinleyeceksiniz? 
Baykal’ı 28 Şubat veya 27 Nisan ile ilgili çağırmadık, 71 muhtırası ve 80 darbesi ile ilgili bilgisine başvurulacak. 

Komisyonda “bu da mı olmuş” dediğiniz belgeler gördünüz mü? 
Aslında “Bu da mı olmuş, bu da mı yapılmış” dedirtecek çok şey var. Ama bunu söylerken hiç şaşırmadığımı da söyleyeceğim. Çünkü ben devlet aygıtının nasıl bir şey olduğunu biliyorum 

O belgelerde neler var? 
Aslında birçoğunu konuşabiliyoruz. Eskiden yıllarca her kesimin dile getirdiği şeyler, bilmiyor muyduk yani, bazı karanlık olayların planlanmış olabileceğini tahmin etmiyor muyduk? 

Faili meçhullerle ilgili belge de geldi mi? 
Yani bazı şeyler var ama bazı soru işaretlerini ortadan kaldıracak bilgiye, belgeye ulaşmak için zamanımız yeterli olmayabilir. O yüzden başka başlıklarda kurulacak komisyonlarla bunların araştırılması lazım. 

Komisyonda kaç uzman görev yapıyor? 
Şu anda 50’yi aşkın. 

Uzmanlık alanları ne? 
MGK’dan, Adalet ve İçişleri bakanlıklarından uzmanlar var. Ayrıca mülkiye başmüfettişleri, psikologlar, sosyologlar, ekonomistler de çalışıyor. 

Komisyon yaklaşık 150 kişiyi dinledi. Açıklama yapanlar arasında dönemin kudretli askerleri de vardı. Bir pişmanlık gözlemlediniz mi? 
Bir insanın pişman olabilmesi için yaptığının doğru olmadığını kabul etmesi lazım. Bir kere böyle bir kabul yok, yani pişman olmuyor kimse, pişman değil. Herkes olması gereken şeyin yapıldığını düşünüyor. 

Demirel de dahil mi buna? 
Tabii o da dahil. Düşünün Mamak’ta bunca insanın işkence gördüğü kurumun başında bulunan bir insan komisyonda konuşurken “Mamak cezaevinin müdürü” gibi davranıyordu, bu tabloyu gördüm. (Emekli Albay Raci Tetik’i kastediyor) 

 Sırrı Süreyya Önder ve Atilla Kaya’nın işkencecileri ile yüzleşmesinden bahsediyorsunuz… 
Evet. Kulakları zor duyuyordu ses tonumu duyacağı biçimde ayarladım. Konuşma sırası milletvekillerine gelince yerlerini değiştirmelerini istedim. Uzaktan bağırarak konuşsalar farklı algılanabilir diye düşündüm. Tam milletvekilleri yaklaşırken, Atilla bey değil ama Sırrı bey yaklaşırken birden bire elini koltuk değneğine doğru uzattı. 

Koltuk değneği ile vuracak mıydı Sırrı Süreyya Önder’e? Belki de bir savunma refleksiydi. 

Sonra ne oldu? 
Milletvekilleri isim isim sordular. İdama götürülen mahkûmları, işkence gören tutukluları. Bunları sorarken kendiliğinden sinirlendi, sesi çok yüksek çıkmaya başladı ve uyarıda bulunmak zorunda kaldım. Ben çok bağırıyorsunuz dediğim zaman, “Siz beni bir de gençliğimde görecektiniz, titrerdi herkes” dedi. Hâlâ, hâlâ yüksekten bakıyor, eski günlerin özlemini duyuyor. Onun üzerine ben de dedim ki, “İrkildik evet ama korkmadık. Şimdi sorularımıza cevap vermeye başlayın”.
Toplantının sonlarına doğru “Herhangi bir nedenle üzüntü duyuyor musunuz” diye sordum, “Hayır vicdanım çok rahat, çok rahat uyuyorum” dedi... Halen daha pişman olmayan, en küçük nedamet duymayan insanların nasıl karakterler olduğunun toplum tarafından çok iyi anlaşılması, algılanması lazım. Biz bunu belki bu manada sunacağız. Zaten her zaman işkence görenler affetmeye daha hazır. Ama işkence yapanlar pişman olmaya hiç hazır değiller.

 

HABERE YORUM KAT