1. YAZARLAR

  2. Roni Margulies

  3. Nerde Şlak, orda bırak
Roni Margulies

Roni Margulies

Yazarın Tüm Yazıları >

Nerde Şlak, orda bırak

20 Mayıs 2009 Çarşamba 19:15A+A-

Çayda çıra mıdır, kılıç kalkan mı, bilemiyorum, halk dansları kültürüm zayıf. Ama Kürt sorununda edilen dansın temel şeması, iki adım ileri gidildikten sonra bir adım geri, iki adım geri gidildikten sonra da bir adım ileri gitmeyi gerektiriyor. Türk folklorunun ilginç bir özelliği olsa gerek.

Cumhurbaşkanı “İster terör, ister Güneydoğu, ister Kürt meselesi deyin, bu Türkiye’nin birinci sorunudur. Halledilmesi lazımdır... Böyle bir ortamda iyi şeyler olur. O yüzden iyi şeyler olacak diyorum. Bir fırsat var, fırsatın kaçmaması lazım” dediğinde, aynı zamanda onlarca ilde yüzlerce DTP’li gözaltına alınır, üç eş genel başkan yardımcısı, MYK ve PM üyeleri ve parti çalışanları dahil 250’ye yakını tutuklanır.

Başbakan, Murat Karayılan ile Ahmet Türk’ün verdiği makul ve barışçı mesajları olumlu karşılamış gibi göründüğünde; Ahmet Türk’ün bir süre önceki görüşme davetine Başbakanlığın yakında yanıt vereceği, özel kalemden “Randevu isteminize yakında yanıt verilecek” mesajı geldiği duyulduğunda... Ardından muhakkak berbat bir şey olacaktır; ya kanlı bir operasyon ya saldırgan bir demeç.

Bu folklor düşkünlüğünün iki nedeni var.

Birincisi, bir savaşta taraflar görüşme masasına oturmak üzereyken, iki taraf da zayıf görünmemek, yenilmiş algısı vermemek, masaya güçlü gelmek için, zaman zaman sertleşir, saldırganlaşır.

İkincisi, masaya oturmamak, kılıçları kuşanıp “Allah, Allah” nidalarıyla saldırıya devam etmek gerektiğini düşünenler vardır, ortalığı toz duman eder, kana bularlar.

Bu ikincisine bir örnek vereyim.

“Öcalan yakalandıktan sonra hepimiz PKK’nın tükeneceğini ve terörün sona ereceğini düşündük. PKK sona ermedi!.. Terör de bitmedi!..”

Bu beklenti, Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılarından Talât Şlak’a ait. Abdullah Öcalan’ı 1999 ilkbaharında sorguya çeken ve iddianameyi hazırlayan savcılardan biri. İmralı’da Öcalan’a Soruldu adlı kitabın yazarı. (Kitap, geçen ay Cumhuriyet Kitapları tarafından yayınlandı. Ben de, konunun önemine binaen, hayatımda ilk kez bir Cumhuriyet kitabı almak zorunda kaldım.)

Tarihi büyük ve önemli insanların yaptığına, diğerlerimizin, geniş kitlelerin, halk yığınlarının koyun sürüsü olduğuna inanan kişiler Şlak gibi düşünür, doğal olarak. Türkiye Cumhuriyeti’ni tek kişi (“Ulu Önder”) yaratmıştır, Kürt sorunu tek kişiden (“teröristbaşı”) kaynaklanmaktadır.

Ama bu komikliklere inanan kişi devletin önde gelen 3-5 savcısından biri olunca, mesele komik olmaktan çıkıyor.

Talât Şlak için sorun basit; çözüm de basit. Öcalan ve PKK gerillaları teröristtir; bunları yok edersek sorun çözülür. Basit bir adli mesele; basit bir askerî çözüm.

Bu askerî çözüme korucular da dahil:

“Öcalan, korucuları PKK’ya katılmaya davet etti; bunun için tehdit de etti, ancak kendi tarafına çekemeyince, teröristlerine korucu köylerini özellikle hedef gösterdi. PKK’nın bu ağır baskısı Güneydoğu’nun bu yiğit insanlarını yıldıramadı, korucular Mehmetçik’le omuz omuza PKK teröristlerine karşı savaşmaya devam etti. Binlercesi şehit oldu, yüzlercesi ise gazi...”

Korucu gazilerin ne yiğit insanlar olduğunu geçtiğimiz günlerde Mardin’in Bilge köyünde 44 kişinin katledilmesiyle hatırlamış olduk. Şimdi emekli olan savcı Şlak da hatırlamıştır kuşkusuz.

Şlak için, Kürt sorunu Öcalan ve birkaç gerilladan kaynaklandığı kadar, yurtdışındaki düşmanlarımızdan da kaynaklanıyor:

“Bugün de Türkiye’ye Sevr mi dayatılıyor? ... ABD ve AB, haritaları kendi politikalarına göre değiştirmek isteyebilirler. İçimizde de kendi emellerine hizmet edecek insan bulabilirler. Ama Türkiye’ye Sevr’i kabul ettiremezler ve emellerine ulaşamazlar. Türk halkı, batısıyla doğusuyla Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e ve ülkesine sahip çıkacaktır.”

Yani Türkiye’de bir sorun yok. Bütün mesele dış düşmanların gizli ve habis emellerinden çıkıyor. ABD ve AB bizi rahat bıraksa, gül gibi yaşayacağız.

Şlak’ın kafasında “Türk halkı” kavramı da biraz karışık. Kürtleri de kapsıyor! Ve Kürtleri de kapsayan bu halk, kitapta sık sık tekrarlandığı gibi, “Öcalan’dan nefret ediyor”. Öcalan ve PKK, Şlak’a göre, 30 bin “Türk” öldürmüş. Anlaşılan, asker ve korucular kimseyi öldürmemiş.

DGM savcılarının hemen hepsinin aşağı yukarı Şlak gibi düşündüğünü tahmin edebiliriz. Devlet mekanizmasının ve güvenlik bürokrasisinin Şlak’ın görüşlerini aşağı yukarı paylaştığını tahmin edebiliriz.

Hal böyle olunca, Kürt sorununun bugüne kadar çözülememiş olmasında şaşılacak bir şey yok. Askerî çözümde ısrar edilmiş olmasında, bu kadar kan dökülmüş olmasında şaşılacak bir şey yok. İki adım ileri bir adım geri gitmemiz doğal.

Şlak gibilerine kalsa, savaş ve ölüm daha yıllarca sürecek, hiç bitmeyecek.

Ha, özür dilerim, yanlış okumuşum, değerli savcının adı “Şlak” değil, “Şalk”.

Yazık, “Şlak” sesi pek uygun düşmüştü.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT