1. YAZARLAR

  2. SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

  3. Muhammed Mursî’nin Mezarı Gizli Değil, Onu Yüzmilyonlar Olarak Kalblerimize Gömdük!
SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Yazarın Tüm Yazıları >

Muhammed Mursî’nin Mezarı Gizli Değil, Onu Yüzmilyonlar Olarak Kalblerimize Gömdük!

19 Haziran 2019 Çarşamba 16:03A+A-

‘Timur- leng’ (Topal Timur)  Yıldırım Bayezid’le (miladî-1402’de Ankara’da) savaşmak üzere Semerqand  taraflarından Anadolu’ya doğru gelirken, İran’ı da ezer-geçer ve kuzeydoğu İran’daki Tûs şehrinde  ünlü şair Firdevsî’nin türbesini  de ziyaret eder ve orada,  ‘Başını topraktan kaldır da, İran ellerinin Turan kahramanlarının ayakları altında ne hale geldiğini bir gör!.’ diye bir farsî beyit okur, gururla..  Çünkü, Firdevsî, ‘İran diyarlarının yabancı çizmeleri altında çiğnenemiyeceğini’ söylüyordu; Timur ise çiğneyip geçmişti, işte..

Timur o beyti okuduktan sonra, Firdevsî’nin orada bulunan ünlü eseri Şehnâme’den bir sahife açar ve iddia edildiğine göre, -yakıştırma da olabilir, ama, öğreticidir-  karşısına şöyle bir beyit çıkar:  ‘Aslanlar bu çemenzârı terkeylerse; buralarda topal tilkilerin avlandığın görürsün..’  Yani,  Firdevsî, ‘Evet ben, bu diyarlar yabancılarca çiğnenemez dedim ama, aslanlar burada olduğu müddetçe..’  demek ister gibiydi. Ama, aslanlar olmayınca,  ‘topal tilki’ (durumunda olan Timur-leng) gelmiş- çiğnemişti!.

*

Sadece 11 ay süren cumhurbaşkanlığı döneminden ziyade, bir askerî darbeyle iktidardan uzaklaştırıldıktan sonraki vakuur, izzetli tavrı ile ‘yiğit bir direniş eri müslüman’ olduğunu ortaya koyan Muhammed Mursî’nin düzmece bir mahkemede yargılanırken vefat ettiği haberini 17 Haziran akşamı alınca, ‘Biz hepimiz Allah’dan geldik, dönüşümüz de onadır..’ meâlindeki  ‘İnnâ lillah ve innâ ileyhi râcîûn..’  (Baqara-156)  âyetini okuduktan hemen sonra.. Merhûmun duruşmalarda yaptığı savunmalarından bir cümleyi hatırladım:  ‘Mes’ele adam gibi durmaktır. Gelecek nesiller bizim için, ‘Adam imişler..’ diyeceklerdir. Yüksek sesle herkese haykırıyorum ki, ülkenizin aslanlarını  öldürürseniz, düşmanlarınızın  köpekleri sizi yer..  Aslanlarınız hapislerde çürürse,  zorbaların sırtlanlar olarak aranızda dolaşması kaçınılmaz olur?  Benim sözüm,  Mu’min Sûresi, 44. âyetindeki hüküm üzeredir : (Meâlen),  ‘Ben işimi Allah’a bırakıyorum.  Allah kullarının yaptıklarını hakkıyla görüyor..’

*

Evet, 1952’de Krallık rejimi devrildikten sonra gelen ve 60 yıl süren Cemâl Abdunnâsır- Enver Sedat ve Husnî Mubarek döneminin 2011’de son bulmasından sonra, Mısır’da ilk olarak yapılan serbest seçimlerde Muhammed Mursî, Devlet Başkanlığı’na halkın yüzde 52’sinin desteğiyle gelmiş bir ‘müslüman’ idi. Elbette diğerleri de genel tariflere uygun olarak Müslüman idiler, ama, Mursî ‘İkhwan-ul’Muslimîn’  (Müslüman Kardeşler)  teşkilatının üyesi olan daha özel bir ‘müslüman’ idi. Çünkü, kendisinin ve halkının hayatını, doğruluğuna inandığı aslî inanç değerlerine göre tanzim etmek hayalini taşıyordu, dikkatli her ‘Müslüman’ gibi..

*

Ama, iktidara gelişinin henüz 11. ayında,  (sanki o kadar kısa sürede elinde bir sihirli değnek varmışçasına), içerde tezgâhlanan karışıklıkları ve pahalılığı önleyemediği gerekçesiyle, üstelik de kendisinin güvendiği Savunma Bakanı General Abdulfettah es’Sisî’ye yaptırılan ve bürokrasinin, ordunun ve de Ezher Şeyhi ve diğer kapıkulu ulemâsının ve diğer dinlerin en önde gelen temsilcilerinin ‘meşrû’ kabul ettiklerine dair destek beyanları ve dünyadaki bütün emperial -şeytanî güçlerin de alkışları arasında bir askerî darbeyle makamından indirildi ve zindana atıldı.

Askerî darbeye karşı çıkan 2500’den fazla Müslüman ise, Kahire’de ‘Rabia-t-ul’Adeviyye  Meydanı’nda, darbeci General Sisî’nin emrindeki ordu tarafından alçakça katledilmişti. Emperial güçler bu cinayeti bile, ‘Demokrasinin yerleşmesinin sancısı olduğunu’ beyan ediyorlardı. Mursî de 5 senedir bir zindan hücresinde yargılanıyordu.. Bu arada, Sisî diktatörlüğü, 50’den fazla ‘Müslüman’ı da idâm ettirmişti.

*

Muhammed Mursî’nin 18 Haziran sabahı, güneş doğmadan, ve gizlice ve gizli bir yere gömülmesi, darbecilerin ne kadar korkak olduklarını bir daha gösterdi.  (Hatırlayalım, 27 Mayıs 1960 Darbecileri de 10 yıllık Başbakan Adnan Menderes ve iki Bakanını idâm ettirdikten sonra, cenazelerini bile ailelerine vermemiş ve 29 yıl boyunca İmralı adasında defnetmişler ve 29 sene sonra ise, ancak Turgut Özal zamanında, o mazlumların kemiklerinin konulduğu tâbutlar generallerin omzunda, bir büyük askerî törenle şimdiki yerlerine defnedilmişti, İstanbul- Topkapı’da, surdışındaki anıt-mezara.. Adnan Menderes’leri idâm ettirenlerin ise, geride isimleri bile kalmadı.. Vaktine hazır ol, emperial güçlerin kuklası Sisî, senin de defterin dürülür bir gün..)

Muhammed Mursî’nin haberi üzerine, Devlet’in en üst makamlarıyla irtibat geçen bazı Müslüman grupların da teklifiyle, hemen salâlar okunması ve ülke çapında bütün merkezî câmilerde ‘gıyabî cenaze namazları’ kılınması kararlaştırıldı.. İslâm dâvasının ‘yiğit bir direniş eri’ olduğunu zindandaki davranışıyla ortaya koyan -ve inşaallah ‘şehîd’ olan- Mursî kardeşimizin mazlûm şekilde katledilmiş olması, ülkemiz müslümanlarındaki duyarlılığı, hele de Cumhurbaşkanı Tayyib Erdoğan’ın, Fatih Câmii’nde onbinlerin katıldığı, ‘gıyabî cenaze namazı’nda hazır bulunması ve orada yaptığı bir konuşma zirveye ulaştırmıştı.

Erdoğan’ın ‘Demokrasi şehidi’ gibi yakıştırmalarının ‘şehadet’ terimiyle bağdaşmadığını ifade etmesi, kendisine de ‘Sen de Mursî gibi olacaksın..’ diyen yerli Sisî’ler olduğunu, ama ‘inandığı değerlerden asla geri adım atmıyacaklarını’ belirtmesi karşısında, on binlerin hançeresinden yükselen Tekbîr sadâları ve ‘Dik dur eğilme! Bu millet seininle!.’ şiarları, kezâ ‘gıyabî cenaze namazı’na katılan o on binlerin içindeki arab kavminden müslümaların, ‘Usqut usqut! Hukm’ül asker! (Askerî hükûmet devrilmeli!) feryadları da ilginçti.

Meclis Başkanı Mustafa Şentop Hoca da, ‘Muhammed Mursî’ye nasib olan o şerefli ölümün hepimize nasib olmasını niyaz ediyorum..’ diyordu; Ankara’da Hacıbayram Câmii’ndeki Diyanet işl. Başkanı’nın kıldırdığı ‘gıyabî cenaze namazı’nda..

*

Bu vesileyle bir teessüfümü de dile getirmeliyim: Özellikle 40 yıl öncelerde büyük bir inkılab hareketini gerçekleştirmiş olan İran medyasında, Muhammed Mursî hakkında, ‘Amerika Mursî’yi severdi, ama, Sisî’yi daha fazla..’  ve Mursî’nin başkanlığı sırasında yaptığı gezilerde Obama, Clinton, John Kerry, Merkel vs. liderlerle el sıkışırkenki  fotoğrafları delil gösterilerek, onun çektiği bunca mazlumiyete değil de, ‘Mursî, Amerika’ya itimad etmenin kurbanı oldu!.’  gibi, onu küçültmeye yönelik yorumlara tevessül edilmesi ve Mursî’nin iktidarda sadece 11 ay kaldığını hatırlamaksızın,  ‘iktidarı sırasında pek çok hatalar yaptığı’nın dile getirilmesi üzüntü vericiydi. (Elbette Mursî de hatadan münezzeh değildi, ama, onun bu mazlumâne vefatı karşısında dile getirilecek konu, onun 11 aylık iktidarında çok hatalar yaptığını söylemek mi olmalıydı?)

Muhammed Mursî, hele de zindana atıldıktan sonraki zâlimler karşısında eğilmeyen ve her dikkatli Müslüman için yüzakı olan, vakuur, izzetli bir örnek şahsiyet sergilemesini unutmamak gerekir.

*

Sisî’nin emperial efendileri,  onun kanlı askerî darbesini sevinçle karşıladıkları gibi; Muhammed Mursî’nin bir uyduruk ve gizli mahkemenin zindanında  trajik şekilde hayata vedâ edişi karşısında da sessiz kaldılar ve Sisî de onun mezarını  gizledi. Ama,  ne gam..

Onu, basireti açık yüzmilyonlarca Müslüman kalblerine gömdüler.

Allah’u Tealâ’dan o ‘mazlûm şehid’in ruhu için rahmetler niyaz ediyorum.

*

Star

YAZIYA YORUM KAT

8 Yorum