1. YAZARLAR

  2. Hamdullah Öztürk

  3. "Müesses Nizam"ın Ergenekoncası
Hamdullah Öztürk

Hamdullah Öztürk

Yazarın Tüm Yazıları >

"Müesses Nizam"ın Ergenekoncası

20 Temmuz 2008 Pazar 15:43A+A-

Derin yapılanmaların bozulan imajı, yeni kelimeler bulmayı zaruret haline getirdi. Yapılmak istenen şey, şirketlerin tabela değiştirip yola devam etmesinden ibaret.

Ergenekon'u savunmanın imkânsızlığını gören "akıllı" insanların "müesses nizam zarar görüyor" demeyi tercih ederek, işi devlet meselesi haline getirme çabası bunlardan sadece biri. Müesses nizam; anayasası, kurumları, kurumların işleyişini düzenleyen kanunu, tüzüğü, yönetmelikleri ve her şeyden önce hukuku üstün tutmasıyla devlettir. Devlet nizamına yapılan köklü müdahalelerden biri 27 Mayıs 1960 tarihini taşır. Her ne kadar 12 Eylül 1980 tarihli müdahale yeni bir anayasa yaptıracak kadar kökten girmişse de 27 Mayıs'ın yeri başkadır.

27 Mayıs'ı alkışlayanlar 12 Eylül'ü yerden yere vururken, 28 Şubat 1997 tarihli post-modern darbeyi fevkalade önemsiyor, Ergenekon'un da geçiştirilmesini istiyor. Hatta Ergenekon'u hükümetin siyasi atraksiyonu ya da "karşı devrimciler" tarafından, hamle üstünlüğü sağlamak üzere geliştirilmiş bir kurgudan ibaret göstererek inkâra çalışıyor.

Bu durumda Ergenekon meselesine, 27 Mayıs'la "müesses" hale getirilen "nizam" açısından göz ucuyla olsun bakmak gerekiyor. Gerçekte "müesses nizam" cumhuriyetten demokrasiye, tek partili hayattan çok partili hayata doğru gelişimini sürdürürken birtakım olayları karşısında buldu. Üniversiteler karıştı; genç subayların rahatsızlığı dillendirilmeye başlandı. Derken rahatsızlananlar sadece sivil yöneticilere karşı değil aynı zamanda Genelkurmay başkanına karşı bir darbe girişiminde bulundular. Darbe başarılı olduğunda Genelkurmay başkanı da indirilmişti. Rahatsız darbeciler, içlerinden birini Genelkurmay koltuğuna oturtarak, komuta kademesini gençleştirmek yerine, o koltuğu, Gümüşpala'ya cumhurbaşkanlığını da Cemal Gürsel'e lütfetmeyi uygun buldular.

İşte müesses nizamın çivisi burada yerinden çıktı. Artık ummadığı bir anda Genelkurmay koltuğunu önünde bulmuş bir komutan ve arkasında ona koltuk bağışlayan "genç subaylar" vardı. "Müesses nizamın" temsilcileri silah zoruyla indirilip, yargı gücüyle dize getirilmişti. Ve cumhurbaşkanlığı makamının önemi, -her ne kadar Abdullah Gül'e karşı çıkanlar tarafından "Orası gazinin makamı" cümlesiyle ifade edilse de-, komutanını indiren gençlerin kurduğu "nizamın" işleyebilmesi açısından başka bir mana kazanmış, güç merkezini kaydırabilmek için pasifleştirilerek "gazinin makamı" olmaktan fazlasıyla uzaklaştırılmıştı. Nizam öylesine bozuldu ve hiyerarşi öyle zarar gördü ki, elinde harbiye öğrencileri bulunan Talat Aydemir, kendince "nizam tesis etmek üzere" iki kere ayaklandı.

İşte 12 Eylül, darbe de olsa hiyerarşik olması, yeni bir anayasa koyarak güç merkezini kısmen de olsa Cumhurbaşkanlığına taşımasıyla bu garip nizam üzerinde ilk restorasyonu yapmış oldu. Şimdi birileri çıkıyor. Hükümeti tehdit ederek, kanunların verdiği yetkiyi kullanması halinde başına gelecekleri sıralıyor. Menderes yok ama Demirel hayatta, Genelkurmay başkanının atanması hususunda müdahil olursanız neler olacağını ondan öğrenebilirsiniz, diyorlar. Bu da yetmiyor, "Şurayı erkene alarak atamayı vaktinden evvel yapın ki, kötü niyetli olmadığınıza inanalım." manasına gelecek sözler sarf edebiliyorlar. Ve bunlar aynı zamanda Kenan Evren'i sevmiyorlar!..

Tehditlere maruz kalan tarafın, meşruiyetini seçimden ve yasalardan alan "müesses nizam"ın temsilcileri olduğu açık... Ya tehdit edenler? Yeri geldiğinde Hilmi Paşa'ya yaptıkları gibi 27 Mayıs'ta indirilen Erdelhun Paşa'yı hatırlatarak gürleyebiliyor, yeri gelince de Büyükanıt Paşa'ya yaptıkları gibi hakkında dosya tutup, sonra Fikri Sağlar vasıtasıyla kamuoyuna ilan ederek hükümetle pazarlıklara girdiğini iddia edebiliyor.

Bunlar hangi "müesses nizam" adına Genelkurmay başkanı ile hükümetin uyumundan rahatsız olabilir ki? Ve orası gücünü nereden alıyor ki, Genelkurmay başkanlarını tehdit dâhil, "müesses nizam"ın tüm temsilcilerine meydan okuyabiliyor? Bu durumda, yargı Ergenekon'un üzerine giderse hangi nizam zarar görür "müesses" olan mı, yoksa oturduğu yerden müessesi kontrol etmek isteyen mi?

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT