
Moderniteye nereden ve nasıl karşılık vermeli?
Mehmet Garip Tanyıldızı, moderniteyle ilk karşılaşan nesillerin hazırlıksız oluşunun bugün insanlarda değer kaybı ve zihinsel karışıklığa yol açtığını söylüyor.
Mehmet Garip Tanyıldızı/Akşam
Nereden başlamalı?
Bugün modern dünyada yaşamak durumunda kalan insanlar, moderniteyle ilk karşılaşan nesillerle aynı şeyle muhatap değiller.
Bunun nedeni yalnızca modernitenin geçirdiği dönüşüm değil, bununla birlikte ilk nesillerle aramızda oluşan zihinsel farklardır.
Onlar, Batı'nın henüz tam anlamıyla tahakküm kurmadığı zihinle, kendi imkânları ölçüsünde bir karşılık üretmeye çalıştılar.
Bugün ise modernitenin düşünce kalıpları, yüzeysel de olsa, büyük ölçüde içselleştirilmiş durumda.
Artık onların verdiği tepkilerin hem sonuçsuz kaldığını hem de olumsuz neticeler ürettiğini daha açık biçimde görebiliyoruz.
Moderniteyle karşı karşıya gelmek bir tercih değildi. İlk nesiller, ona karşı bir mücadele yürütecek araçlardan ve kendilerini tahkim edecek potansiyelden mahrumlardı.
Hazırlıksız yakalandılar. Dolayısıyla verdikleri cevaplarda isabet edememiş olmaları anlayışla karşılanabilir.
Bugünden bakıldığında, yanlış tarihsel tecrübenin ürettiği sonuçların, bugünün insanını travmatik denebilecek kadar etkileyen derin bir zihinsel karmaşaya yol açtığını söyleyebiliriz.
Değerler dünyasının altüst oluşu, yaşam biçimimize dair kuşku ve yapıp ettiklerimizden kaynaklı tatminsizliği içinde hayatımızı sürdürmemize sebep oldu.
Modern yaşamın ürettiği bunalım ve krizler, bizde "nasıl yaşamalıyız?" sorusunu yeniden ve ısrarla gündeme getiriyor.
Şunu görmek gerekir ki, içinde yaşadığımız modern dünyanın sorunları, bizzat modernitenin kurduğu yapısal ilişkilere bağlıdır.
Bu yüzden, modern dünyada yaşamak durumunda bulunan fakat buna rıza göstermeyenler, onun dışına çıkmak için arayışa girmek mecburiyetindedirler
Bu durum, onları mutlak surette muhalif bir konuma yerleşmeli.
Cari olanın dışında bir yaşam imkânı ve tasavvur arayışı bizi yeni bir mücadeleye sevk etmeli.
Fakat bunun için önce yanlış tarihsel tecrübeyi geride bırakmak, daha önce nerede hata yapıldığını dikkatle tespit etmek zorundayız.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, modernite yalnızca entelektüel bir iddia olarak değil, bütüncül bir yaşam biçimi olarak ortaya çıktı.
Modernitenin dışında kalanların ona karşı geliştirmeye çalıştıkları cevaplar ise çoğu zaman soyut düşünsel söylemler düzeyinde kaldı.
Oysa insan için belirleyici olan şey, her zaman yaşam biçimidir.
İlk nesillerin karşılık üretirken düştüğü temel yanılgı da buradaydı.
Doğru ya da yanlı, teorik bir itirazın, yaşamı kuşatan pratik karşısında yeterli olabileceğini sanmak büyük bir hataydı.
Bugün moderniteye verilecek cevabın yalnızca düşünsel bir eleştiriyle sınırlı kalamayacağının ayrımına varmamız gerekiyor.
Hayatın tümüne sirayet etmeyen bir itirazın, modernitenin güçlü etkileri karşısında kalıcı bir karşılık üretmesi mümkün değil.
Bu cevap, öncelikle davranışsal olmak zorunda.
En azından davranış birincil statüye çekilmeli, yaşam biçimi öncelikli olmalıdır.
Düşünce ve söylem, davranış çatısı altında yerini almalıdır.
Pratik hayatı dönüştürmeyen hiçbir eleştirinin gerçek bir anlamı olmayacağı görülmelidir.
Ancak o zaman, yeni bir anlam ve yaşam biçimine kavuşabiliriz.











HABERE YORUM KAT