1. YAZARLAR

  2. Yasin Aktay

  3. Mısır, Anayasası'nı yaptı, fark attı
Yasin Aktay

Yasin Aktay

Yazarın Tüm Yazıları >

Mısır, Anayasası'nı yaptı, fark attı

24 Aralık 2012 Pazartesi 06:30A+A-

Mısır'daki yeni anayasa referandumu, ikinci turunda katılımcıların yüzde 70'ten fazlasının "evet" oyunu vermesiyle birlikte tamamlanmış oldu. Bir hafta önce yapılan birinci turda yüzde 56 "evet" oyuyla birlikte toplamda yüzde 64'ün onaylamasıyla sonuçlanmış oldu referandum. Öncelikle seçimlerin iki turda yapılmasının tek sebebi Mısır anayasasına göre seçimlerin hâkim gözlemciler eşliğinde yapılmasını zorunlu kılıyor olması ve bütün Mısır'a aynı anda yetecek kadar hâkimin bulunmaması. Oysa referandumda oylanan yeni anayasayla birlikte bundan sonra seçimlerde hâkim gözetimi mecburiyeti kaldırılmış da olacak. Muhtemelen bundan sonra Mısır'da daha seri, daha sağlıklı seçimlere tanık olacağız.

Referanduma gidilebilmiş olması ve hele referandumdan bu sonucun çıkmış olması hiç kuşkusuz bir süredir yaşanmakta olan krizin çözümünde çok önemli bir aşamanın atlatıldığını gösteriyor. Referanduma gidilmiş olması bile süreç içinde, demokrasi güçleri lehine başlı başına önemli bir adım. Çünkü muhalif cephenin baştan itibaren en önemli kaygısı referandumun kendisiydi ve gerek eski sistem unsurlarının (asker ve yargı bürokrasisinin) gerekse Müslüman Kardeşler ve İslamcıların karşısında oluşmuş muhalefet bloğunun referanduma gidecek herhangi bir metinden yana umutları yoktu. Nasıl olsun ki? Talep ettikleri şeylerin, Anayasa'da yer almasını talep ettikleri şeylerin Mısır halkı nezdinde bulabileceği nihai destek belliydi. Dahası istedikleri şey nihai olarak anayasanın şu veya bu şekilde olmasından ziyade bir şekilde Müslüman Kardeşlerin veya İslamcıların iktidardan uzak tutulabilmesiydi.

Uzlaşma arıyorlardı ama bu uzlaşma talebi daha ziyade bir teslim alma çağrısına dönüşüyordu. Önerdikleri herhangi bir metin, herhangi bir sistem veya şekil yoktu. Kendilerini temsil eden yirmi kadar üye Anayasa komisyonundan çekilmişti, çünkü istediklerini kabul ettirme şansları olmuyordu. Yüz kişilik komisyon içinde istediklerini yaptıramayınca komisyondan çekilerek komisyonun meşruiyetini geçersiz hale getirebileceklerini düşündüler. Oysa komisyonun yasal meşruiyeti devam ediyordu ve nitekim çalışmalarına devam etti.

Buna rağmen Muhammed Mursi, muhalifleri müzakereye ve uzlaşmaya çağırdı. Anayasa'da olmasını istedikleri şeyler hususunda sayıları yeterli olmasa da haklı taleplerinin elbette ki karşılanabileceği yönünde alabildiğine uzlaşmacı bir tavır takındı. Esasen görünürde muhalefetin sokaklara dökülmesine neden olarak görülen 22 Kasım kararlarının tek amacı Mübarek'in devrilmesinden beri devam etmekte olan ve giderek Mısır halkını canından bezdirme noktasına gelmiş olan geçiş dönemini bir an önce sonlandırmaktı. Bunu sonlandırmanın yolu bir an önce anayasayı tamamlamak ve referanduma götürmekti. Oysa 14 Haziran tarihinde Anayasa Mahkemesi anayasayı yapmak üzere seçilmiş olan Kurucu Konsey'in görevine sudan sebeplerle son vermiş, akabinde kurulan ve mevcut anayasayı hazırlayan konseyi de benzer nedenlerle tekrar görevden alacağının işaretini vermeye başlamıştı. Mursi'nin bütün istediği ise Anayasa Mahkemesi'nin bu süreci engellemesinin önüne geçmekti ve kendi diktatörlüğünü ilan ettiği söylenen kararlar sadece bu amacı gerçekleştirmeye matuf geçici yetkilerdi. Nitekim yeni anayasanın kabul edilmesiyle birlikte o yetkiler de sona ermiş oluyor ve yerine anayasada tanımlanmış sınırlanmış yetkileri devreye giriyor.

Ancak muhalifler Mursi'yi baştan itibaren münhasıran Müslüman Kardeşlerin Cumhurbaşkanı olarak bütün Mısır'ı temsil etmeyen bir figür olduğu iddialarından hareketle uzlaşma çağrılarına da karşılık vermediler. Açıkçası, baştan itibaren muhalefetin sergilediği tavırda talep ettiği uzlaşmanın karşılık geldiği tek şey sahip oldukları azınlıkla "nihai karar sahibi" olmaktı. Bir sihirli kelime olarak bu "uzlaşma" kavramını bir yerlerden hatırlıyor olmalıyız. Doğrusu o hatırladığımız şekilden hiçbir farkı yok Mısır elitistlerinin anladığının.

Sonuçta ortaya çıkan anayasa metninin referanduma gitmesi halinde halkın onaylayacağına kesin gözüyle bakıldığı halde bu aşamada yapılabilecek her şey yapılmaya çalışıldı. Devrimin sembolü olan Tahrir Meydanı bu sefer Devrimi boğmak isteyen bu unsurlar tarafından dolduruldu. Hiçbir zaman devrim sürecindeki kadar güçlü kalabalıklar toplanamadıysa da, devrimin gerçek sahiplerinin kendileri olduğu iddiasıyla alabildiğine hırçın ve üstten bir dil kullanıldı. Buna mukabil Mursi yanlıları çok daha büyük kalabalıklar toplayarak, Tahrir sembolizminin ve bilincinin somut mekanlara bağlı olamayacağını gösterdiler.

Referanduma karşı direniş süreci neresinden bakılırsa bizde 2007'de cumhurbaşkanlığı seçimine gidildiğinde yaşadığımız olayları andırıyordu. Tevafuka bakın ki sonucu da aynı şekilde 22 Temmuz ve 28 Ağustos 2009 tarihindeki gibi oldu. Mecliste uydurulan 367 krizinin 27 Nisan e-muhtırasıyla desteklenmesine, Anayasa Mahkemesinin de bütün bunları onaylamasına karşılık hükümetin ortaya koyduğu erken seçim kozunun 22 Temmuz 2007 tarihinde ürettiği sonuç Türkiye için nasıl bir dönüm noktası oluşturduysa, Mısır'da da 22 Aralık tarihi yaşanan paralel gelişmelerin taçlandığı bir sonuç oluşturmuş oldu.

Referandum sonuçları yine de krizi geçici olarak sonlandırmış olacaksa da, Mısır'daki anayasa tartışmalarını sonuna kadar bitirmiş olmayacak. Mevcut anayasayı oldubittiye getirilmiş olmak dolayısıyla sürekli sorgulamaya devam edecek ve sesleri yüksek çıkan kesimlerin var olduğunu unutmamak gerekiyor. Daha şimdiden bu anayasanın herkesi temsil etmediği yönündeki eleştirilere başlandı bile. Sular tamamen durulmuş olmayacak ama mevcut gelişmeler yine de herkese açık bir demokratik süreç içinde cereyan etti. Kabul etmek gerekir ki, Mısır tarihinde ilk kez bu kadar açık bir süreç içinde bir anayasa yapmış oldu ve bu anayasa, katılanların yüzde 64'üyle onaylanmış oldu. Bundan sonrası, yine Mısır siyasi unsurlarının taleplerine ve katılımlarına bağlı olacaktır.

Mısır anayasasını yaparak galiba bize fark atmış oldu. Mısır'ın anayasa tecrübesi ve ortaya çıkaracağı siyasi tartışmalarıyla aslında sadece kendisi için değil, onu takip edecek diğer Arap Baharı ülkeleri için de önemli bir model üretmiş olacaktır.

YENİ ŞAFAK 

YAZIYA YORUM KAT