
Mersin'de Cumhurbaşkanı Onaylı Dayatmacılık!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün son rektör atamalarında tercih ettiği bazı isimler üniversiteleri kışlalaştırma çabalarının önde gelen failleri.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün son rektör atamalarında tercih ettiği bazı isimler üniversiteleri kışlalaştırma çabalarının önde gelen failleri. Kocaeli ve Gebze'de yaşanan sıkıntı ve tedirginliğin çok daha fazlası Mersin'de yaşanmakta. Mersin Üniversitesinde sekiz yıldır süregelen Kemalist dayatmacılıktan kurtulma ümitleri Gül'ün Kemalettin Süha Aydın'ı yeniden rektör atamasıyla suya düştü.
YÖK Genel Kurulu'nun 90 rektör adayını dinleyip oluşturduğu listede önceki Cumhurbaşkanı Sezer'e ve TSK'ya paralel laik-ulusalcı siyasetle üniversitelerde despotik idari tasarruflarda bulunan adaylar sıralamada geriye çekilip daha özgürlükçü adaylar öne çıkarılmıştı. Fakat YÖK'ün üniversitelerdeki despotik atmosferi dağıtmak, Kemalist-ulusalcı kadrolaşmaların oluşturduğu akademik hegemonyayı kırmak açısından kritik eşiği aşmaya dair bir adım niteliğindeki listesi Cumhurbaşkanı Gül tarafından anlaşılmaz bir biçimde delik deşik edildi.
Kocaeli Üniversitesine Sezer Komsuoğlu'nun, Mersin Üniversitesine Kemalettin Süha Aydın'ın ve Gebze İleri teknoloji Enstitüsü'ne Orhan Şahin'in atanması söz konusu üniversitelerin idari ve bilimsel açıdan ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalacağının işareti sayılabilir. Üniversitelerde özgürlük, özerklik ve temel haklara saygı meselesini sabote edecek isimlerin Cumhurbaşkanınca atanmış olması "her kesimden adaya yer açma" endişesine uygun düşse de adalet ve güvenlik prensiplerinin açıkça ihlalidir. Üniversiteleri askeri kışlaya döndürme, Kemalist kesimlerin dışındaki akademisyenlerin önünü kesme, öğretim üyeleri ve öğrenciler arasında fişleme yapma vs gibi despotik-militer vasıflarıyla öne çıkan adayların sadece aldıkları oy oranının göz önünde bulundurularak rektörlüğe atanmasını savunulabilir hiçbir yanı yoktur.
Mersin Üniversitesi rektörlüğüne atanan Kemalettin Süha Aydın'ın YÖK tarafından Cumhurbaşkanlığı'na gönderilen listede 3. sırada yazılmasına rağmen ikinci defa atanması şimdiye kadar Mersin Üniversitesi'nde yaşanan sıkıntılardan hesap sorulmayacağının ve despotlaşmış rektörlük yapısına karşı çıkan diğer akademisyenlerin iradesini önemsizleştirmenin ötesinde nasıl bir 'jest' olduğu belli değildir. Rektörlüğünün ilk döneminde asker kökenli Rektör Yardımcısı Gürol Emekdaş ve Üniversite Genel Sekreteri Yüksel Özdemir ile hız verdiği mezhepçi kadrolaşma ile Rektör Aydın acaba hangi meziyeti ile, hangi kulis-lobi faaliyetleri ile yaşananları unutturup göze girebildi?
Hükümetin ve YÖK'ün üniversitelerdeki despotik yapılanma ve işleyişi bitirme yönündeki iradesi ile rektörlük seçimlerine bir hayli gergin ve tedirgin giren Rektör Aydın ve Kemalist-ulusalcı kadrosunun oluşturulan sıralama ile zirve yapan endişeleri Cumhurbaşkanı Gül'ün atama kararı ile bir bayram sevincine dönüştü. Cumhurbaşkanı'nın atama kararnamesi ile şimdiye kadar Ergenekoncu kadrolar tarafından temel hakları kısıtlanan, keyfi muamelelere muhatap olan, kadrosu verilmeyen akademisyenler ise hem eski dönemde hem de 'yeni' dönemde cezalandırılmış oldular.
Zulüm yapanın yanına kar kalacaktı ise, eski ve yeni 'aynı tas aynı hamam' işler devam edecekti ise Cumhurbaşkanı Gül'ün farkı nedir?
Yönetimde bulundukları dönemde başörtüsüne despotça yasaklar koyma yarışına girenlerin, Cumhuriyet Mitingleri adı altında örgütlenen psikolojik harekat planlarının icracısı olmak için hevesle ileri atılanlar olduğu unutulabilir mi? Üniversitelerin garnizona, öğretim üyelerinin sivil subaylara, bilimsel faaliyetlerin Kemalist doktrine dönüştürülmesinde başrollerde oynayanlarla birtakım pazarlıklar mı yapıldı, bazı sözler mi alındı bilemeyiz ama söz konusu atamalar ciddi sıkıntıların, endişe verici kimlik kaymalarının ve adalet bekleyen kesimlerin öfke ile karışan umutsuzluklarının sebebi olmaktadır.
Üniversitelerde "her kesimden" atama yapılması ile kast edilen yasakçıların, despotların, darbe severlerin, İslam ve toplum düşmanlarının da rektör atanması ise bu kabul edilebilecek bir tutum değildir. Bu durum 'jest' ile değil olsa olsa belli odaklar eliyle oluşturulan atmosferin etkisine girip kendini ispatlama telaşına düşmek olarak nitelenebilir. Toplum, icraatları bakımından yasal olarak sorumlu tutulamayan Cumhurbaşkanı'ndan kimliği, kadrosu, ilişkileri ve icraatları ile yanlış, kötü ve çirkin yerde duranlara karşı daha cesur ve basiretli bir duruş beklemektedir.
KENAN ALPAY / HAKSÖZ-HABER
HABERE YORUM KAT