1. YAZARLAR

  2. Rasim Ozan Kütahyalı

  3. Medyada umumi manzara (2)
Rasim Ozan Kütahyalı

Rasim Ozan Kütahyalı

Yazarın Tüm Yazıları >

Medyada umumi manzara (2)

09 Ocak 2010 Cumartesi 22:02A+A-

2010 Türkiyesi’nin medyasındaki umumi manzarayı resmetmeye devam ediyoruz...

O yazıda ben bir “algı manzarası”nı anlattım... Herhangi bir yorumda bulunmadım... O “algı manzarası” gerçektir demedim... Fakat varolan karşılıklı psikolojileri aktarmaya çalıştım...

Şüphesiz en çok konuşulan konu Ertuğrul Özkök’ün emriyle (ve bu kişilere Doğan medyasından maaş verdirilerek) bir kısım çirkef ve pespaye yazıların çıktığıydı... Bütün o “kolonya kokulu”, “Beykoz’da kaçak yalı”, “Annen diplomat değil basit bir katip”, “Senin kocan kömürcüydü”, “Burnun kocamandı, estetik yaptırdın”, “O yazarın evi tam bir alt sınıf eviydi”.. benzeri, benim yazarken bile irkildiğim şeyleri Özkök yazdırtıyor iddiasıydı en çok konuşulan...

Ertuğrul Özkök’ün attırdığı manşetlere ve yazdığı yazılara çoğunlukla tabandan muhalif biriyim. Neler yazdığımı, söylediğimi bilen biliyor. Fakat kesin bir eminlikle söylüyorum ki bu iddia asla ve asla doğru değil... Doğan medya bütçesinden tetikçilik amaçlı maaş verildiği de uydurma... Çok sayıda medya mensubu bizzat bu tiplerin kendilerine para ödendiğini söylediğini belirtiyor... Bunlar “Bakın koskoca Doğan medya arkamızda” demek ve güç arttırmak amaçlı olan şeyler muhtemelen. Bu lafların yayılmasından memnuniyet duyuyorlardır vs... Fehmi Koru başta olmak üzere herkesi temin ederim bunlar palavra. Boşuna bu kadar emin konuşmam... “411 el kaosa kalktı” ya da “Vay şerefsiz” fecaat manşetleri ne kadar gerçekse bu laflar da o kadar yalan...

Fakat bu yukarıda saydığım aleni pespayeliklerin de Özkök’ün ve sonrasında da Ahmet Hakan’ın gözüne girmek için yapıldığı çok açık... Tamam bunları Özkök yazdırtmıyor ama bu tip şeyleri Özkök bir günde bitirebilir!! Evet bir günde!.. Aslında siyasal zeminde olan kavgaların bu çirkeflik zeminine taşınmasıdır Türk medyasını bu derece çılgın kutuplaşma noktalarına getiren... Kişisel noktalardan uzaklaşmak zorunda bu siyasal kavga. Ama siyasal tartışma da sonuna kadar sürmeli...

Ahmet Hakan da özellikle Ahmet Arsan köşesiyle bu türden psikolojik harp operasyonlarını az yapmadı. Eğlence meğlence derken o da yukarıdaki “kömürcü karısı” “kolonya kokulu” tipi bel altı muhabbetlere girdi... “Onlar da yaptı” gibi laflar bu yapılanları meşrulaştırmaz... Ayrıca şunu da söylemeliyim... O kontratakların bitmesi bir anda olur... Önce tek işi bu olan kalemlerin caydırılması gerekiyor... O kalemlere böyle yazılar dışında mecraların açılması lazım... Ertuğrul Özkök’ün de çok rahatsız olduğunu söylediği bu kişisel çirkeflik üslubunun behemehâl terk edilmesi şart...

Öte yandan Nuray Mert’in de Ahmet Hakan’la birebir anılmak istemediğini belirtmek lazım... Geçen yazı resmettiğim kavgada Nuray’ın Ahmet’in tarafını tuttuğu kesin. Ama bu destek de bir yere kadar olan bir şey... Daha fazlasına Nuray’ın da katlanmak istemediğini kesin olarak belirtmeliyim... Nuray Mert’in analiz ve fikir dünyası her geçen gün daha fecileşiyor benim gözümde. Herkesin gördüğü gibi ben de Ali Bayramoğluların, Hasan Cemallerin tarafındayım bu ayrışmada... Fakat bu vesileyle yukarıda saydığım çirkefliklerin yanına Nuray’ın konması doğru değil...

Nihal Bengisu için “Alt sınıf evi olan yazar”... Elif Şafak için “Annesi diplomat değil basit bir katip. Kocasıyla evliliği kariyer amaçlı ve sahte”... Ahmet Hakan için “İngilizce bile bilmeyen, altına çiş kaçıran, cahil imam-hatipli” gibi daha tonlarcası olan çirkefliklerle Nuray yan yana O-LA-MAZ... Bu pespayeliklere de “Başkası da şunu şunu yaptı” diyerek kendini meşrulaştıramaz... Ahmet de bu çirkefliğe ortaklık yaparsa, zamanında kendine yönelmiş pespaye yöntemleri, şimdi kendi kullanmaya kalkarsa karşısına dikilir... O sebeple de Hakan-Mert diye anılmaktan da haklı olarak hoşlanmıyor Nuray... Yanlış mıyım?

Dediğim gibi, yeni dönemde “bağcı dövmek” değil “üzüm yemek” bahsine odaklanmak gerekir... Çirkeflik suçludur, çirkefliği yapanlar ikincildir... O kişiler bu hareket tarzından vazgeçerler, başka bir dönem başlar... İşte burada Özkök’ün tavrı önemlidir. Ahmet Hakan’ın tavrı önemlidir... İmaları ve duruşları önemlidir...

O günden sonra Ergenekon’un “asrın davası” olduğuna inanan yazarlar da Ertuğrul Özkök ve Selahattin Sadıkoğlu’nun “ETÖ mensubu” olduğu gibi iddianame zırvalarının altını daha çok çizerler... Soruşturmayı destekleyenler Balbay’ın tutuksuz yargılanması gerektiğini çok daha net vurgularlar... Ergenekoncu, darbeci gibi sıfatlar çok daha yerli yerinde kullanılır...

Malum siyasal meselemizde “Önce silahlar susmalı” denip duruyor ya, işte medya meselemizde de “Önce çirkeflik susmalı”... Sonrası gelecek... Başlangıç burası...

Aksi ihtimali ben tasavvur etmek dahi istemiyorum... O ihtimal hiç olmamalı... Bence ATEŞKES zamanıdır... Tıfıl bir adam olarak söylemek istediklerim bunlar...

TARAF

YAZIYA YORUM KAT