1. YAZARLAR

  2. Gülay Göktürk

  3. Manipülasyon korkusu
Gülay Göktürk

Gülay Göktürk

Yazarın Tüm Yazıları >

Manipülasyon korkusu

04 Aralık 2010 Cumartesi 01:37A+A-

Devletin çatlaklarından sızan her bilgi karşısında aynı korkuya kapılıyor insanlar:

Acaba sızdıranın niyeti ne? Bu, kontrollü bir sızma mı; manipülasyon mu yapılıyor?

Bugünlerde bu endişeler iyice artmış durumda. Öyle ki neredeyse sızmalar sayesinde öğrendiklerimize pişman olacağız. Ya ABD'nin ya da herhangi bir başka devletin "projesi"ne alet olursak! Tabii bu sızıntı yapan kurumun da çok işine geliyor. O da bırakıyor sızanlarla ilgili savunma ve açıklama yapmayı, sızdıranın peşine düşüyor.

Biz bunu yıllardır kendi deneyimlerimizle de yaşıyoruz. Ergenekon belgeleri ordu içinden sızmaya başladığı andan itibaren, belgelerin içeriğinden hoşnut olmayanların kamuoyunun dikkatini toplamak istedikleri tek noktanın "köstebeklerin kimlikleri ve sızdırmanın amacı" olduğunu biliyoruz. Bu çerçevede girişilen "orduya karşı psikolojik harekât yapılıyor" karşı saldırısının epey etkili olduğunu da inkâr etmemek lazım.

Şimdi, benzer bir tartışma ABD Dışişleri arşivlerinden sızan belgelerle ilgili olarak yine gündemde. WikiLeaks'in ABD'nin ya da bir başka devletin kontrolünde yayın yaptığı ve bu sızıntının manipülatif amaçlı olduğu konusunda bolca spekülasyon yapılıyor. Sızan bilgilerin kimi yaraladığına ya da kime yaradığına bakılarak komplo teorileri üretiliyor.

Peki böyle olsa bile, bu durum sızan bilgilerin değerini azaltır mı?

Önce bir noktayı netleştirmek gerekir ki, kapalı toplumlarda devlete ilişkin bilgi sızmaları hemen hemen her zaman devlet içindeki iç çekişmelerin çatışma noktasına gelmesinden, bir kliğin bir başka kliği diskalifiye etme operasyonuna girişmesinden dolayı sızmıştır. Demokrasinin gelişip toplumların daha açık toplumlara dönüşme sürecinde ise bu etkene bir de muhalif vatandaşların, muhalif basının ya da örgütlerin "açık topluma ulaşma" isteğiyle giriştikleri çabalar eklenir.

Ama ister devlet içindeki çıkar çatışmaları, isterse bilinçli ve sorumlu bireylerin çabaları sonucu sızmış olsun, devletlerin karanlık labirentlerinde stoklanmış bilginin bir kısmı artık özgürleşmiş, kamu malı olmuştur. Toplum, devletle ilgili gerçeğin bir parçasını görmüştür.

Evet, bize sunulan resmin bütünü değil, sadece bir enstantanedir. Ama düşünün ki, karşınıza değişik anlara ait binlerce enstantane serildiğinde resmin bütünü hakkında oldukça doğru bir fikir edinirsiniz. Sadece bize gösterilmek istenen parçayı görmenin sakıncalarından korkup keşke hiç görmeseydik diyenler, sanki tek bir sızma olacakmış zannediyorlar galiba. Oysa bu bir süreç... Bir aydınlanma süreci; açık topluma doğru giden yolda önemli bir kavşak... Bilgi çağının iletişim teknolojileri, çağımızın özgür bireyinin sınır tanımayan cinlikleri birleşince işte böyle sır tutulamayan bir dünya çıktı ortaya.

O yüzden de manipülasyondan bu kadar korkmaya gerek yok. WikiLeaks'in yayınları ABD hükümetinin hazırlayıp sunduğu bir paketse, yarın öbür gün bu pakete karşı hazırlanmış bir başka paketle karşılaşırız; ertesi gün bir başka kaynaktan bir başka paketle... WikiLeaks susturulur, bir başka "Leak" başlar. Her biri farklı amacı, farklı çıkarı ya da kaynağı olan binlerce sızıntıdan oluşan bir bilgi havuzu oluşur uluslararası toplumun önünde. Bu havuzda yüzmeyi bilenler; yani bu bilgileri derlemeyi, karşılaştırmayı, birbirine tokuşturmayı ve analiz etmeyi becerenler devletlerin sırlar dünyası ile ilgili olarak oldukça doğru bir fotoğrafa ulaşırlar. Anlayanlar anlamayanlara anlatır. Farklı anlayanlar, farklı yorumlayanlar birbiriyle tartışır. Bu tartışmalar aracılığıyla kendisi o havuzda yüzemeyenler de olup biten hakkında bilgi ve fikir sahibi olur. Bu sayede internet çağının ümmileri dahil herkes, bu şeffaflaşma sürecinin nimetlerinden yararlanır.

Bu kadar yoğun bilgi bombardımanının sıradan insanları sersemleteceğinden, şaşkın ve çaresiz hale getireceğinden endişe edenlere bir tek hatırlatma yapmak isterim: Bugün herhangi bir sağlık şikâyetiniz olduğunda, doktora bile gitmeden önce hemen internete giriyor, yüzlerce kaynaktan (birçoğu da birbiriyle çelişen) bilgiler ediniyor, doktorunuzun söyledikleriyle bu bilgileri karşılaştırıyor; çelişkiye düştüğünüz zaman ona sorular soruyor; kısacası vücudunuzda neler olup

bittiğine vakıf olmaya çalışıyorsunuz. Evet, birbiriyle çelişen bilgiler yüzünden sersemlediğiniz zamanlar olmuyor değil. Ama böyle bir kararsızlık hali, vücudunuzda olup biten şeylerle ilgili en ufak bir fikir sahibi olmadan hayatınızı tek bir doktorun ellerine teslim etmekten daha iyi değil mi? Siz internet çağı öncesine dönüp "eski tip hasta" olmaya razı olur muydunuz? O zaman kendiniz için istemediğinizi neden başkaları için savunuyorsunuz?

Beylik ama çok doğru bir sözle bitirelim: Bilgi iktidardır. Dolayısıyla, bilginin yaygınlaşması iktidarın yaygınlaşmasıdır. Bilgi yaygınlaşırken ortaya çıkan belirsizliklerden, çelişkilerden, "karambol"den, "anarşi"den korkanların geri dönüp çok seslilik ve çoğulculukla ilgili fikirlerini yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT