1. YAZARLAR

  2. Nihal Bengisu Karaca

  3. 'Kutsaldan kaçış'ın en beyaz yolu
Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

Yazarın Tüm Yazıları >

'Kutsaldan kaçış'ın en beyaz yolu

17 Eylül 2008 Çarşamba 11:01A+A-

Pazartesi gecesi Fatih Altaylı'nın Teke Tek programını izledim. Tartışmacılar oturma sırasına göre, Zekeriya Beyaz, Abdülaziz Bayındır ve Murat Bardakçı idi.

Programda Zekeriya Beyaz'ın son günlerde ortaya attığı konuların halkta ne karşılık bulduğunu ölçmek maksadıyla yapılan bir 'Zekeriya Beyaz' anketinin sonuç grafiği de yer alıyordu. Sonuçta 'Zekeriya Beyaz'ın görüşlerini onaylamıyorum' diyenlerin oranı %61'i buldu. Onaylıyorum diyenlerin oranı %39'da kaldı. Beyaz'ın Fox TV'de yaptığı 'Kutsala Yolculuk' adlı programda sergilediği performanstan hepiniz haberdarsınızdır. Program moderatörü ve refiki olan hanım kızımızın Beyaz'dan fersah fersah uzun olması, programın Beyaz'ın fiziksel özelliklerini vurguluyan bir kompozisyona sahip olması nasıl tesadüf değilse, programın adının 'Kutsala Yolculuk' olması da aynı şekilde masum bir tercih değil.

Kutsal kelimesi kendine özgü bir dokunulmazlığı çağrıştırır; başından sonuna tartışmaya ve tartışma üslubuna şartlanmış bir dili 'kutsala yolculuk' adı altında tanımlamak, 'kutsal'ı bir tartışma enstrümanı ve nesnesi olarak kurgulamaktan, onu bırakın yaşamayı, inanılması dahi 'zor', son derece 'muğlak' bir şey olarak kodlamaktan başka bir anlama gelmez. Nitekim Zekeriya Beyaz'lı Teke Tek'i bitirirken, Fatih Altaylı da aynı alt metni onaylıyor; mealen dinin çok tartışmalı bir alan olduğunu, birçok dinî konuda, kesin bir sonuç elde edemediğimizi tekrarlıyor. Kendisine 'az Müslüman' tanımını uygun görmesi de herhalde, böyle tartışmalı bir şeye 'mesafe' alma ihtiyacını hissetmesinden...

Kutsal'dan kaçışa mazeret bol. İslam'ın koyduğu bazı hudutlar vardır, dendiğinde 'aman tanrım, sen dogma diyorsun!' diye çığlıklar atanlar vardı bir dönem. Şimdi onların yerini, 'belli hudutlar dairesinde elbette tartışmalar olacaktır, çünkü bilgi eskir, tazelenmesi gerekir' denildiğinde sarfedilen 'ay ne tartışmalı, ne muğlak bir din' yakınmaları aldı, alıyor. Zekeriya Beyaz, bu yakınmayı sürekli kılma bağlamında, altın yumurtlayan bir tavuk adeta.

İnanmamak için mazereti olan, ama inanmadan da yapamayan bir kitleye bir şeyler söyleyen ilahiyatçı olarak kurgulanmıştı Beyaz. Belki kendisinin niyeti de iyiydi, dinin formel, ritüele dönük, zorlayıcı ve korkutucu yorumlarından ikrah getirmiş, din duygusundan 'soğumuş' kitleyi dindarlar safına katmak istiyordu. O, 'dinde bu yoktur, bu da yoktur' dedikçe, din ile limoni kitle de 'hah, boşu boşuna reddetmemişim bu hükümleri ben, dindar olmamışsam bir sebebi varmış, akıllı adammışım' diyerek kendi kendine duyduğu hayranlığı onardı, kendi kendine dair bir onay elde etmiş olurdu. Fakat zamanla o kadar karikatürize oldu ki, orijinal metinden o kadar uzaklaştı ki, Beyaz üzerinden kendini temize çekecek olanlar, şimdi Beyaz'ı, dine mesafe alabilmek için yeter derecede sebep sayıyor. Hakeza, vaktiyle dinden soğumasına gerekçe olarak hurafeleri, sert, kat'i, günümüz şartlarına uymayan, dogmatik bir din yorumunu gösterenler şimdi 'dinimiz de amma muğlakmış kardeşim' diye diye dinden soğuyor. Kolay soğuyan bünyeleri iklimlendirebilmek için orijinal metne müdahalede bulunmaktan kaçınmayan Zekeriya Beyaz, 'türban' karşıtı Murat Bardakçı'dan muhalefetin en hasını görüyor şimdi. Kur'an'da başörtüsünün olmadığını, cariyelere ilişkin örtünmeme serbestliğini delil göstererek kanıtlamaya çalışan Beyaz.

Nitekim bu haftanın en 'flash' cümlesi Bardakçı'nın 'Ne yani, Cote D'azur'daki üstsüzler Maliki mi?' cümlesi olsun diyorum ben. Sadece Bardakçı değil, son günlerde hemen her normal vicdan Beyaz'ın 'çıplaklığa övgü' şeklinde özetleyebileceğimiz örtünme algısı karşısında itiraz etmek zorunda hissediyor kendisini. Çünkü tek başına kaldığında her insan Yaratıcı'nın muradının aklımıza galebe çalan bir zaviyede olduğunu seziyor. Dini kendimize hizmet eden bir unsur, kültürel ve işlevsel bir öğe gibi alımlamaya yatkın bir hal içinde yaşayıp giderken bile hizmetçi bir tanrı tasavvurunu reddediyor vicdanımız.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT