1. YAZARLAR

  2. Ergun Babahan

  3. Kürtler’in durumu Türkler’in vicdanı
Ergun Babahan

Ergun Babahan

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürtler’in durumu Türkler’in vicdanı

05 Kasım 2009 Perşembe 10:07A+A-

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana Kürt kökenli yurttaşlarımızın ciddi sıkıntıları var.

Bu sıkıntı 1980 darbesiyle birlikte doruğa çıktı.

Solcusu-sağcısıyla birlikte Kürtler ağır bir bedel ödediler.

Çoğunluğunun bu bedeli ödeme nedeni sadece etnik kimlikleriydi.

Diyarbakır Cezaevi’ne yaşadıkları bir yana, 1 milyona yakın insan köyünden göç ettiririldi, sayısını bilemediğimiz sayıda insan sadece ana dilini kullandığı için yargı önüne çıkarılıp mahkum edildi.

Bugün de yapılan tüm reformlara rağmen bu gerçek tam anlamıyla değişmedi.

10-12 yaşındaki çocukların terör suçlusu olarak tutuklanıp yargılandığı bir ülkede değişimden söz etmek zor olsa gerek.

İki nüfus kağıdına yazılan Kürtçe isim bu gerçeği değiştirmez.

İşim vahimi, ülkenin Batı’sında Kürtler’in eşit haklara sahip yurttaş olmasına duyulan tepki.

Gazetelerde Kürt açıılmının AK Parti’ye oy kaybettireceğine ilişkin haberler okuyoruz.

Bu gerçekse, Türkiye’nin bu durumdan utanç duyması

gerekir.

Ülkenin önemli bir nüfusunun anadilinde eğitim alma, kimliğini ve kültürünü geliştirme hakkına sahip olmasından Türkler rahatsız oluyorsa, ciddi bir vicdani sorunları var demektir.

Profesör İhsan Bilgin’in bu konuda ilginç bir görüşü var.

Bilgin, vicdanın din veya entellektüel kimlikle ilgili bir gerçek olduğunu söylüyor.

Kürtler’in durumundan rahatsızlık duymayan kesimlerin dinle pek ilgisi olduğu söylenemez.

Mesela ben Başbakan Tayyip Erdoğan’ın buradaki tavrının inanç kökenli bir vicdani duruş olduğuna inanıyorum.

Bölgede yaşanan gerçeklik vicdanını yaralıyor.

Entellektüel vicdana gelince, tek değer olarak laikliği, tek lider olarak Atatürk’ü tanıyarak yetişen bir kuşağın entellektüel birikiminin bu konuda sorgucu olmamasını doğal karşılıyorum.

Batı Trakya, Kıbrıs, Filistin, Bosna konularında aslan kesilenlerin Kürtler’in yaşadıkları acıya bu kadar duyarsız kalmaları ancak böyle açıklanabilir.

Bombalar Doğu’da patladığı, ölenler başkalarının çocuğu olduğu sürece Batı’dakiler için sorun sadece bir güvenlik sorunu.

Oysa karşı karşıya olduğumuz insani bir sorun.

Üniter devletten Türk devletini anlayanlar, yurttaşlarının işkenceden geçmesi, zorunlu sürgüne tabii tutulmasını, yargısız infazlara maruz kalmasını haklı görenler olarak, tarih önünde suçlu olacaktır.

Tıpkı İttihatçılar gibi.

Siz nasıl bugün İttihatçıları savunmak için bin dereden su getiriyorsanız torunlarınız aynı şeyi sizin için yapmak zorunda kalacaklar.

Yol ayrımındasınız...

Ya Kürt meselesini Ermeni meselesi gibi çözeceksiniz ve “Bize silah çektiler bedelini ödediler” diyeceksiniz ya da insani olanın gereğini yerine getireceksiniz.

PKK’yı falan bırakın.

Kürtler için ne düşünüyorsunuz onu açıkça söyleyin.

Gerçek sorun orada.

Bilirkişi skandalı

Çocuğunu elinden tutmuş bir anne, yavrusunun açık bırakılmış bir kanal kapağından gitmesinden sorumlu olabilir mi?

Bilirkişi iseniz evet.

İstanbul’da yaşanan acı olayla ilgili bir bilirkişi böyle rapor vermiş.

Türkiye’de hukuk sisteminin içine düştüğü acı durumun çıplak fotoğrafı bu.

Hakimin çıplak gözle göreceği bir gerçek için bile bilirkişi görüşü isteniyor. Amerika’da olduğu gibi, Türkiye’de de herkesin görüşüne uygun bir bilirkişi var.

Bilirkişiliğin bu kadar ucuzladığı bir ülkede adalet olur mu, ise cevabı açık bir soru.

STAR

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum