1. YAZARLAR

  2. Bejan Matur

  3. Kürtler millî maçları nasıl izler?
Bejan Matur

Bejan Matur

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürtler millî maçları nasıl izler?

25 Haziran 2008 Çarşamba 04:59A+A-

2002 Dünya Kupası yarı finalinde Rotterdam'da bir cafede oturmuş Türkiye-Brezilya maçını izliyordum. Etrafta her biri farklı ülkelerden gelen heyecanlı bir kalabalık vardı.

Asyalılar, Afrikalılar, Araplar, Türkler, Kürtler. O günden aklımda şu sahne kalmış: Afrikalılar ve Araplar, Türk milli takımını desteklerken Türkiye'den giden Kürtler Brezilya'yı destekliyordu. Çoğu Avrupa'da sürgün mülteci olan o kalabalığa neden Türk milli takımını desteklemediklerini sormadım elbette. Ama aklımda yer etmiş bir sahnedir o. Kendi deneyimimden de çok iyi bildiğim bu tavrı, hangi kırılmaların beslediği konusu zaman zaman zihnimi yoklar. Futbolun milliyetçiliği beslemekle kalmayıp, karşı milliyetçilikleri de körüklediği bilinen bir şey. Bu nedenle futbola mesafeli duranları anlayabiliriz. Diğer yandan futbol izlerken sahanın kozmik düzenine, büyüsüne inanan ve heyecan duyan kalabalıkların bu coşkularını hangi tercihlerle yaşadıkları sosyolojinin olduğu kadar siyaset biliminin de konusudur diye düşünüyorum. Bir insanın vatandaşı olduğu ülkenin rakibine destek vermesine neden olan şey ne olabilir? Öfke ve eziklik duygusu mu? Öcalan'ın 90'larda M.Ali Birand'a Bekaa vadisinde verdiği röportajda "Galatasaraylı" olduğunu söylemesi Türkiye'de yaşayan bazı Kürtlerin gönül hanesine "Galatasaray taraftarlığı"nı yeni bir aşk gibi eklemişti. Birçok Kürt o açıklamadan sonra Galatasaray'ın "bir Türk takımı" olduğunu unutmuş ve fanatik taraftar haline gelmişti. O günden sonra Galatasaray takımının başarıları Kürtlerin gözünde Türklükten uzak bir yere kayıtlanıyordu sanki. Sarı kırmızıdan yeşilin eksilmesi gibi görüyorlardı meseleyi! Fakat iş milli maçlara gelince durum farklıydı. Adı milli olan her şey bazı Kürtlere kendilerini dışlanmış, ezik hissettiriyordu. Böyle düşünen, hissedenleri haklı kılacak çok sayıda veri mevcut belleklerimizde, hâlâ da var. Gelgelelim insan bu; ruhun zemin katlarında olup bitenler aklın kavrayamayacağı kadar karmaşık ve katmanlı. Kendimden biliyorum, ortaokuldan fakülte yıllarına kadar kupa günlükleri tutacak kadar futbol coşkusu taşıyan biriyken dahi, iş milli maçlara gelince her defasında bir duygusal karmaşa yaşıyordum. Gerek okul çevrem, gerekse o yaşların verdiği isyan duygusuyla çoğu kez karşı takımı desteklemek niyetiyle seyrediyordum maçları. Ama adı üstünde bir niyetten ibaretti. Ne zaman ki maç başlar, sahaya futbolcular iner ve futbolun kozmik bilinci kendi aurasını yayar, desteklemeyi düşündüğüm karşı takım Fransa, İtalya, İngiltere gol sevinciyle coşarken bende bir tutulma, bir taşıp bağıramama, bir gizli keder... Tuttuğum takımın rakibi Türk takımı golü bulduğunda tuhaf bir şaşırma, içten içe rahatlama. Halbuki, gerçekten tuttuğum takımı öyle mi izlerdim. Kararım net olduğunda tutkuyla o büyünün parçası olmam işten bile değildi. EURO 2008 finallerini izleyen en azından bazı Kürtlerin benzer duygular yaşadığını sanıyorum. Ancak ben bu ikircikli "milli maç coşkusunun" aslında bir reçete niteliğinde olduğunu düşünüyorum... Kendini alamayıp ekran başına geçen ya da Avrupa'da karşı trübünde yer kapan Kürtler, yukarda sözünü ettiğim "Milli Maç büyüsünü" İtalya, Almanya, Yunanistan ya da başka bir takım için tam da yaşayamıyorlar aslında. Çünkü en nihayetinde Avrupa sahalarında top koşturan o esmer çocuklarla aynı karında büyüdüklerini biliyorlar.

Evet, milli maçlar bir tür milliyetçiliği besliyor. Ama unutmayın Nietzsche 'Başarı hastaya yataktır' demişti. Sadece Türk demokrasisi değil, Türk milli takımı da ihtiyaç duyduğu, sahip olmak için canını dişine taktığı başarıyı yakaladığında memleketin batısında yaşayanlar 'Acaba biz Kürtlerimize ne yaptık?' diye soracaklar. 'Ne yaptık ki milli maçlarda dahi takımlarını desteklemiyorlar?' Aksi halde her ikisi de farklı biçimlerde ezik iki kardeşin küskünlüğüne benzer yaşananlar.

Zaman gazetesi

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum