1. YAZARLAR

  2. Murat Belge

  3. Kürt Politikası / Kürtlerin Politikası
Murat Belge

Murat Belge

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt Politikası / Kürtlerin Politikası

09 Temmuz 2011 Cumartesi 14:34A+A-

“Konuşmak”la “yazmak” arasındaki fark. Biri oldukça hesaplı, ölçülü, öbürü oldukça hesapsız, kendiliğinden. Radikal’deki kendi mülâkatıma bakınca, “Kürtlere önü ilikli politika” diye kendi ettiğim sözün hiç kastetmediğim yerlere çekilebilir bir söz olduğunu görmüştüm. Sırrı telefonda bu konuyu da açtı. Bunun “Kürtler saygılı olmalı” anlamında olmadığını söyledim. Buna rağmen, o yoruma dayalı cümleler yazmaktan vazgeçmemiş.

Aslında o yazının kendinde de belli ama benim bu konuda özellikle son dönemde yazdığım birçok yazının ana fikri bu: Kürtler bu ülkenin onurlu yurttaşlarıdır. Onlarla, üstünde yaşadıkları topraktan vazgeçemediğimiz için değil, kendilerini sevdiğimiz için, birlikte yaşamak isteriz. “Birlikte yaşamak” isteğimiz, bu sevgi temelinde olduğu zaman meşrudur. Ayraç olarak PKK’yı alıp “İyi Kürtler/ Kötü Kürtler” diye ayrım yapmaktan vazgeçin. En apolitik ya da fikren PKK’ya en uzak Kürt de, Kürtler için canını veren insanlarının hakkında kötü konuşmaz. Bu bir erdemdir. “Onurlu” olmanın da göstergesidir. “Boynu eğik”le değil, “başı dik”le dost olmak isterim.

 Aynı kelimelerle olmayabilir, ama bunlar özellikle şu son dönemde Kürt sorunu üstüne yazarken vurguladığım şeyler. Çünkü Türk tarafında olaya hiç böyle bakmayan çok sayıda insan olduğunu görüyorum. “Hâlâ ne istiyorlar?” diye konuşanlar. “Hak” sözkonusu olduğunda bunu “verme” yetkisine sahip olduğu varsayımı üstünden konuşanlar vb.

Bunlar hâlâ var, hâlâ çok. Benim o mülâkatta “pijamalı” sıfatıyla anlattığım da böyleleri. Bu bir “laubalilik”. Kendine çeki düzen vermek gereğini duymuyor, çünkü kendini her şeyin tartışılmaz efendisi gibi görüyor. Öyle olunca, kiminle konuşuyor, konuşurken ne diyor, bu dedikleriyle karşısındaki insanın duygularını incitiyor mu, neye yol açıyor... Bunlara da özenmiyor.

“İlikli olmak”la kastettiğim de bu durumun karşıtı. Her an kendinin de, karşısındakinin de bilincinde olmak. Uyanık ve hazırlıklı olmak. Düzgün ve titiz olmak.

Kürt politikası böyle bir politika olmalı, çünkü acıyı çeken taraf Kürt tarafı. Bir Türk “pijamalı” dediğin tarzda siyaset yapınca onun başına bir şey gelmiyor. Annesinin babasının, çocuğunun kardeşinin başına da bir şey gelmiyor. Ama Kürt siyasetçisinin yanlış bir adım atmasının sonuçları kendi halkı açısından ağır. Kurulması gerekli, kurulacağını da umduğum “Demokratik Türkiye Cumhuriyeti”nde, bu nedenlerle; Kürt katkısının Türk katkısından daha önemli, daha öze ilişkin olacağını düşünüyorum.

Bugün işler böyle mi yürüyor? Hayır, pek de böyle yürümüyor. Ama böyle yürümemesi, bu potansiyeli ortadan kaldırmıyor. BDP’nin aldığı tavırlardan, yürüttüğü politikalardan ben kendi hesabıma birçok zaman mutlu olmuyorum, niçin olmadığımı da yazıyorum, anlatmaya çalışıyorum. Böyle bir eleştiri, elbette ki, BDP’nin ve temsil ettiği, etmeye çalıştığı kitlenin uzun vadeli mutluluğu içindir ve BDP’nin şimdi olduğundan daha başarılı olabilmesi içindir.

En temel nokta olarak, şu geçtiğimiz dönemeçlerden sonra, BDP’nin “protesto” ile kendini sınırlayan, yani “tepkisel” bir parti olmaktan çıkıp, dediğim o “Demokratik Türkiye” için proje üreten ve imkân buldukça uygulayan bir partiye dönüşmesini görüyorum.

Tabii bütün bu düşünceler, temenniler arasında, hükümetin ve iktidardaki partinin böyle hedeflerle hiç de uyumlu olmayan davranışları olduğunu görüyoruz, söylüyoruz. Bütün bu yıllarda “Türk tarafı”nda gördüğüm yanlışlıkların, eksikliklerin bayağı büyük bir miktarının iktidar partisinden de eksik kalmadığını şimdiye kadar pek çok sefer dile getirdim.

BDP’yi de eleştirdiğim gibi... Ne var ki, Kürtlerin “edepli” davranması, “alttan alması” gibi beklentilerim olmadı. Bunların, tam tersine, hiç sözkonusu olmaması gerekmiyor. Evet, siyaset baştan sona bir “esneklik sanatı”dır, alttan almayı gerektiren durumlar da olabilir, tersini gerektiren durumlar da olabilir, ama Türkiye’nin bugünkü durumunda birinci sorun, her türlü olumsuzluğun temeli olan, bazen açıkça telaffuz edilen, her zaman örtük gerçeklik gibi kabul edilen, “ast-üst” ilişkisinin, bu tür bir konumlanmanın, gerçekten ve içtenlikle ve kesinlikle ortadan kaldırılmasıdır.

TARAF 

YAZIYA YORUM KAT