1. YAZARLAR

  2. M. Naci Bostancı

  3. Kurban Bayramı ve eleştiri
M. Naci Bostancı

M. Naci Bostancı

Yazarın Tüm Yazıları >

Kurban Bayramı ve eleştiri

10 Aralık 2008 Çarşamba 05:25A+A-

Kurban Bayramı, Ramazan'la birlikte İslam dünyasının iki büyük bayramından birisidir.

Dünyanın her yerinde Müslümanlar Kurban Bayramı münasebetiyle kurban keserler, etini yoksullara, akrabalarına dağıtırlar, ziyaretlerde bulunurlar, tüm bu pratiklerle birlikte özel bir toplumsal dayanışma gerçekleştirirler. Bütün inançların bayramları vardır. Başkalarının halleri ve hayatları üzerinde en çok bayramlarda düşünülür, o bildik ifadeyle "empati" yapılır, insani dayanışmanın gerekleri yerine getirilmeye çalışılır.

Esasen toplumsal hayatı mümkün kılan çeşitli unsurlar arasında "ötekini düşünme"nin özel bir yeri vardır ve bunu sağlayan en önemli ve en eski uygulamalardan birisini, kolektif bir şekilde icra edilen bayramlar sağlarlar. Nitekim kabile döneminden modern zamanlara kadar her devirde "bir araya gelmenin, dayanışmanın özel bir türü olarak" bayramlar karşımıza çıkar. "Başkalarıyla birlikte aynı manevi iklimi solumak, heyecanı ve şevki paylaşmak" sadece sözlere dayalı zihni, kurmaca esaslı bir soyut repertuarla mümkün olmaz; mutlaka gerçek hayata tekabül eden pratiklere ihtiyaç hisseder. Bu pratikleri rasyonel bir şekilde oluşturmak mümkün değildir, çünkü tarihin her döneminde akıldan değil ancak akıllardan bahsedilebilir. Akılların olduğu yerde ise tabir caizse "bütün yolları Roma'ya çıkartmak ve orada buluşmak" kolay değildir. Kaldı ki "başkalarını düşünmek, onlara iyilik yapmak, kimi uygulamalar üzerinden birlikte olmak" gibi önerme ve tatbikatları aklın kategorileri itibarıyla olumlamak, illiyet bağları üzerinden üretmek mümkün olmaz. İnsanın bir koyun kesip onun etini başkalarına dağıtması, bildik ritüeller unutulduğunda, akıldışı bir iştir. Ancak biz içinde yer aldığımız kültür itibarıyla sürekli böyle bir uygulama ile karşılaştığımız için bunu "olağanlaştırmış", adeta "aklın bir işlevine" dönüştürmüşüzdür.

Kurban Bayramı, "hayvanların kesilmesi" bakımından kimi eleştirilere uğramaktadır. Esasen bu eleştirileri dile getirenlerin tümünün vejetaryen olduğu, et yemedikleri söylenemez. Eti kasap reyonunda görüp satın alan kişinin, hayvanların kesilmesine şahit olduğunda ürpermesi anlaşılır bir durumdur. Ancak bu kişinin ucundan tuttuğu poşetteki etin de macerası daha farklı değildir. Buradaki eleştirilerin bir kısmı, bir anda topluca yüz binlerce hayvanın kesilmesinin doğurduğu genel manzara karşısındaki "etkilenmeden" kaynaklanır. Geçmişte bir kasabada, şehirde birkaç hayvanın kesilmesine şahit olan insanlar, kitle iletişim araçları çağında çok daha fazla görüntüye muhatap olmaktadırlar. Oysa dünya üzerinde milyarlarca insanın et ihtiyacı için her gün mezbahalarda kesilen hayvan sayısı daha az değildir. Sadece o rutin olduğu, kültürel farklılıkları aştığı, Kurban Bayramı ise Müslümanlara has olduğu için "kesim" dikkat çekmektedir. Eleştirilerin bir kısmı, düzensizliğe, temizliğe, acemi kasaplığa ve hıfzıssıhha kurallarına uymamaya yöneliktir. Bir kısım eleştiri ise doğrudan doğruya inanç esaslıdır ve bu mukabil inanç, kurban uygulamasını "çağdışı" bulmakta, bunun yerine akla dayalı bir başka inancı, "kurban kesmenin yanlışlığı" inancını öne çıkartmaktadır. Kurban Bayramı'nın genel ortamına yönelik ilk iki mesafeli tutum anlaşılabilir nedenlere sahiptir ve kurban kesen kimi insanların da aynı konularda benzer kayıtları ve itirazları mevcuttur. Üçüncü eleştiri ise kategorik olarak inanç kökenlidir ve farklı bir inancın temsilini üstlenmektedir. Dolayısıyla ilk ikisi aynı kültür dairesi içinde düşünülebilirken üçüncüsü dışarıdan bir bakıştır. Kültürlere yönelik "dışarıdan bakış"ın kimi uygulamaları tuhaf, anlamsız, kabul edilemez bulması sadece Kurban Bayramı'na has değildir, her farklı inanç "dışarıdakiler"in benzer değerlendirmelerine muhatap olurlar.

Burada altı çizilmesi gereken en önemli hususlardan birisi şudur: Kurban, çok eski bir uygulamadır ve insanoğlunun kolektif hayatına her vakit eşlik etmiştir. Üretim biçimi, nüfusun miktarı, yaşanılan yerler, akıl yolunda alınan mesafeler, teknolojiler değişmesine rağmen böylesine köklü, sağlam, her vakit bize eşlik eden bir ritüeli, son derece mevzii, indirgemeci bir değerlendirmeye tabi tutmak ve "şöyle olmasa da böyle olsa" türünden akıl yürütmelerle eleştirmek tarihi ve insanı hafife almaktır. "Kurban marifetiyle kolektif hayat nasıl biçimlendiriliyor ve acaba bunun yerine ne tür bir pratik aynı işlevleri yerine getirir" türünden bir muhakemeden yoksun, sadece işin "hayvan kesimine" odaklanmış bir dikkatin insanoğluna anlamlı, çözümleyici, işlevsel yeni sözler etmesi mümkün değildir.

"Hayvan kesiminin vahşiliğini" vurgulayan bir akılcılığın sadece bu konuda değil her konuda tüm hayatımıza egemen olduğu "akılcı bir dünya" nasıl olurdu acaba? Bütün ritüellerin devre dışı bırakıldığı, her tür ilişkinin akıl temelinde düzenlendiği, böyle olduğu için de hiç şüphesiz ayrıca bir denetime, zorlamaya, otoriteye ihtiyaç hissetmemesi gereken bir insanlık düzenini gözümüzün önüne getirmeye çalışalım. Aslında Comte benzeri bir akıl dini kurmak için teşebbüste bulunmuş, ancak bu akılcı girişim kendisine üç beş tane dahi mümin takipçi edinememişti. Toplumun "akılcı" yasalarını bulmak, onu akıl marifetiyle çözümleyerek tüm toplumsal arazlara son verecek yeni bir dünya kurmak ütopyaları da çok parlak dehalara rağmen başarıya ulaşamamıştı. İnsanların ancak ve sadece kendi çıkarlarını rasyonel gördükleri, burada azamiyi elde etmek için başkalarının kayıplarını kale almadıkları bir dünya Hobbes'in meşhur ifadesiyle "homo homini lupus" (insan insanın kurdudur) ilkesinin en başa yazıldığı bir dünya olabilir mi? Aklın nihai noktasının gücün aklı olduğuna dair birçok örnek vardır. Elinde silah olan ile olmayanın aklının aynı değerde bulunmadığını, aklını silahla tahkim edenin galebe çaldığını defalarca gördük. Burada aklı reddetmekten değil aksine akla kendi kapasitesi üzerinde bir rol biçmenin eleştirildiği atlanmamalıdır. Kısacası, Kurban Bayramı'nın insanı kucaklayan çok katmanlı anlam örgüsüne karşı dile getirilecek itirazların da, en azından "itiraz" hakkını kazanması için benzeri bir anlamlılığı ve çok katmanlılığı ifade etmesi gerekir. Hâlihazırda ortada "söylenmeler" vardır, kapsamlı bir eleştiri mevcut değildir.

Bugün Kurban Bayramı'nın üçüncü günü... Eski bayramlar ve gelecekteki bayramlar, hepsi hayat denilen bu yolculuğumuzda bizim anladığımız, bildiğimiz, anlayamadığımız, çözümleyemediğimiz ama çeşitli dokunuşları itibarıyla varlığımızda, kimliğimizde taşıdığımız nice "içselleştirmeleriyle" bize eşlik ediyorlar. Bugün Kurban Bayramı, farklı hisler var içimizde muhakkak, ama bana soracak olursanız, gördüğüm, anladığım, hissettiğim kadarıyla hepimiz daha insanız.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT