1. YAZARLAR

  2. MURAT KAYACAN

  3. Kur’an’da “Ailesine” İfadesinin Bağlam Analizi
MURAT KAYACAN

MURAT KAYACAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Kur’an’da “Ailesine” İfadesinin Bağlam Analizi

25 Haziran 2020 Perşembe 03:05A+A-

Üçü Mekki biri de Medeni sûrede olmak üzere dört sûrenin birer ayetinde yer alan “ailesine (ilâ ehlihi)” ifadesi bağlamında bu yazıdaki argüman şudur: Kur’an’da “ailesine” ifadesinin geçtiği ayetlerde kötü ahlaklı kimselerin olumsuz tutumlarına, misafire ikrama, müminlerin cennette ailevi ilişkilerinin mutluluk verici olduğuna ve yanlışlıkla birinin öldürülmesi durumunda ailesinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine atıflar vardır. Amaçlanan şey, klasik ve modern dönem tefsirler ışığında bu argümanın test edilmesidir. Bu sırada gerekli görülen yerlerde Rudi Paret’in (1901-1983) “paralel pasajlar yöntemi” tarzında başka ayetlere de referansta bulunulacaktır.

Kur’an’da Hz. Peygamber’i (s) doğrulamamış, namaz kılmamış, yalanlamış ve yüz çevirmiş (el-Kıyâme 75/31, 32) kibirli bir kimsenin betimlemesine yer verilmektedir: “Sonra da çalım sata sata yürüyerek ailesine gitmişti.” (el-Kıyâme 75/33). Bu ayette söz edilen kişinin Ebu Cehil olduğu ve sonraki ayetlerin de ona yönelik bir tehdit içerdiği söylenmektedir. Yürürken adımlarını uzun uzun atan bu kişi, şeytana tabi olduğundan batılın süsüne aldanmış olup hak karşısındaki yanlış pozisyonunu görememektedir. İnsanın bir damla sudan yaratıldığını (el-Kıyâme 75/37) hatırlamak istemeyen bu kişi, ahlaktan uzak tutumuyla ailesine de kötü örnek olmaktadır. Hakikate karşısındaki kibrinin karşılığı, ahirette acıklı bir azap olacaktır.

Hz. İbrahim, mal besleyen birisiydi. İkramı sevdiği için onlardan birini kesip ani gelen misafirlerine ikram etmek istedi: “Hemen gizlice ailesine giderek semiz bir dana getirdi.” (ez-Zâriyât 51/26). Hz. İbrahim’in, misafirlerinin yanından fark ettirmeksizin ayrılması, misafirlerin ikramı engellememesi içindir. Cömert ev sahipleri böyle yapar. Misafirlerini ikram konusunda bekletmek istemez, hemen hazırlıklara girişir. Başka bir ayette dananın pişmişliğine (Hûd 11/69) burada ise semiz oluşuna dikkat çekilmektedir. Demek ki o evine ilk defa gelen misafirlere hayvanlarından iyi olanını kesip ikram etmek istemiştir.

Müminler, cennette ailelerinin yani eşleri, çocukları, hurileri ve akrabalarının yanına mutluluk içinde giderler. “Ve ailesine sevinçli olarak dönecektir.” (el-İnşikāk 84/9). Belli ki bu cennetlik kimseye kitabı sağından verilmiş, ahirette başarılı olmuş ve çetin bir hesap vermek zorunda kalmamıştır. Cennete girmeden önceki durumu anlatan şu ayet, ahiretteki “kolay hesap” konusunda ipucu vermektedir: “İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: Gelin, kitabımı okuyun!” (el- Hâkka 69/19). Ayetteki (el-İnşikāk 84/9) gelecek zaman kipi, sevinçle aileye dönüşün gerçekleşmesinin ilahi bir vaat olduğunu göstermektedir.

Kur’an, müminin diğer bir mümini öldürmesini yasaklama ifadesi yerine böyle bir şeyin hayal bile edilemeyeceğini belirten bir ifade kullanır: “Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış olsun. Eğer öldürülen mümin olduğu halde size düşman olan bir toplumdan ise mümin bir köle azat etmek gerekir. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mümin köleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tevbesinin kabulü için iki ay peş peşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.” (en-Nisâ 4/92). Yanlışlıkla öldürülen kimsenin yakınlarının öldüren kimseden diyet istemeyip tasadduk etmesi, yanlışlıkla öldüren kimsenin affedilmesine bir teşvik niteliğindedir. Birisini öldürücü olmayan bir aletle öldüren kimsenin kasten öldürmediği bu nedenle ona kısas yapılamayacağı bununla birlikte onun ödemesi gereken diyetin yanlışlıkla  öldüreninkine göre daha fazla olacağı söylenebilir. Kasti olmayan öldürme diyetinin (100 deve), katilin baba tarafından yakınlarının ödeyecek olması, akrabalarının da cezalandırılması değil, dayanışmasıdır. Bu da güzel ahlaktır. Diyetin ödenmesi, köle azat etme ya da iki ay aralıksız oruç tutma şeklindeki kefareti düşürmez. Azat edilen kişi, Müslüman bir köle olmalıdır. Bu açıdan öldürülenin Müslüman, gayrimüslim, kadın ya da erkek olmasına bakılmaz. Öldürülenin varisi yoksa diyet, hazineye (beytülmâl) aktarılır. Öldürülenin kadın olması durumunda diyetin erkeğinkinin yarısı olduğu ifade edilmektedir. Bu miktar, kadının miras payına kıyaslanarak belirlenmiş olsa gerektir.

Görüldüğü gibi “ailesine” ifadesinin geçtiği ayetlerde, vahye karşı kibirlenip muzaffer bir edayla ailesine giden kimselerin tutumlarının çirkinliğine, Hz. İbrahim’in ve ailesinin ilk defa gelen misafirlere bile ikramda bulunmaya özen gösterdiğine, cennetliklerin ailelerinin yanına saadet içinde gittiklerine ve yanlışlıkla öldürülen kimsenin yakınlarına diyet ödemek gerektiğine, bunu yapmanın köle azadı ya da iki ay peş peşe oruç tutma şeklindeki kefareti iptal etmediğine işaret edilmektedir.

 

YAZIYA YORUM KAT