1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Komploculuk Hastalığı Bu Kadar mı Vicdansızlaştırır?
Komploculuk Hastalığı Bu Kadar mı Vicdansızlaştırır?

Komploculuk Hastalığı Bu Kadar mı Vicdansızlaştırır?

Destansı direnişi spekülatif aktarımlarla kirletmek Müslümana yakışır mı?

28 Ocak 2013 Pazartesi 15:52A+A-

HAKSÖZ-HABER

Suriye’de devam eden Baas zulmüne karşı çarpık yaklaşım tarzının bugüne kadar türlü örnekleriyle karşılaştık. Ama İbrahim Karagül’ün bugünkü yazısı çarpıtmaya ivme kazandırmış görünüyor.

Yeni Şafak yayın yönetmeni İbrahim Karagül uzun bir zamandır Suriye devrimi hakkında karalayıcı, direnişçileri zan ve töhmet altında bırakan yazılarına ara vermiş gibiydi. “Eh artık, on binlerce can ve korkunç yıkımın ardından epey geç de olsa nihayet insafa gelmiştir” diye düşünmeye başlamıştık ki, bugünkü yazısıyla saplantılı bir zihinle adil bir bakış açısının mümkün olamayacağını ispatlamış oldu.

Aşağıda tamamını yayınladığımız yazısında Karagül, Rus basınından spekülatif olduğunu kendisinin de ifade ettiği bir aktarımda bulunuyor. Güya bir hacker İngiliz SAS komandolarının güvenlik şirketinin bilgisayarına girmiş ve şirketin başkanı ile müdürü arasında geçen bir yazışmayı elde etmiş. Yazışmada şirketin başkanı müdürüne müthiş bir iş teklifi aldıklarını söylüyormuş.

Teklif de ne teklif ama! Suriye’yi daha fazla karıştırmak ve dış müdahaleye zemin hazırlamak üzere inanılmaz bir komplo kuruluyor. Beşşar’ın ordusuna yıkılmak üzere Humus’ta kimyasal silah saldırısı düzenleniyor. İşin içinde kim yok ki, ABD var, Katar var, Libya var. Senaryo o kadar gerçek ki, Humus’ta bombaları patlatacak Ukraynalı kişinin adı bile yazılmışmış!

Unutmadan Karagül, şu notu düşmeyi de ihmal etmemiş: “…İddia bir spekülasyon olabilir. Rus hacker'ın ortaya çıkardığı öne sürülen komplo, bizzat Rusya istihbarat servislerinin komplosu olabilir…”

Gerekirse kıvırma payı da bırakmak lazım tabi ki! Yani, “Ben illa da böyle olmuştur demedim ki, zaten doğru olmayabileceğini belirtmiştim” vaziyeti! Ne kadar dürüstçe bir yaklaşım değil mi? Basın ahlakı buna denir işte!

Yazıda şu temenni cümlelerini de gözyaşları içinde okuyabiliyoruz: “…Umarız bu senaryolar, Suriye halkına büyük acılar verecek bir noktaya ulaşmaz. İş paralı askerlerin, güvenlik şirketlerin insafına, savaş yöntemine, operasyonlarına kaldıysa çok kötü şeyler olacak demektir…”

Aman Allah korusun bu özel güvenlik şirketleri falan Suriye’de sakın kötü şeyler yapamasınlar, barış ve huzur içinde Suriyeliler mutlu mutlu yaşamaya devam etsinler değil mi efendim! İnsanın gözyaşlarına hâkim olması ne mümkün! Suriye halkının başına gelebilecek acılar karşısında sayın yazarımızın taşıdığı kaygı ve endişe halinin asaletine bakın!

Yahu bu ne büyük bir ayıp! İslami camiaya hitap eden bir yayın organında bu kadar açık bir çarpıtma, dezenformasyon mahsulü bir yazı nasıl kaleme alınabiliyor? Bu kadar mı vicdansızlaştık? Yanı başımızda her gün 100-200 kardeşimizin katledilmesi olayı dahi bize bir şey söylemez mi oldu?  

Hiç Allah’tan korkmadan bu kadar yalan yanlış sözü belge, bilgi vs. kavramlarla süsleyerek aktarmak, ardından “Bunlar tümüyle doğru olmasa da şu kısmıyla dikkate alınmalı” türünden kurnazlıklara başvurmak bir Müslümana yakışıyor mu?

Sayın Karagül! Size basit bir soru soralım: Bu yazıyı okuyanlar sizce hangi sonucu çıkartmışlardır? Okuyucularınız yanlış da olabilir türünden güya uyarı mahiyetindeki notlarınızı mı esas almışlardır, yoksa yazınız “Suriye’de zaten işler bizim sandığımızdan daha karmaşık, burada bayağı kirli işler dönüyor, en iyisi hiç bulaşmayalım” duygusunu mu güçlendirmiştir? Cevabı bilmemeniz mümkün değil, tecrübeli bir spekülatör olarak bu sözlerin gidebileceği yeri siz iyi bilirsiniz!

Sayın Karagül! Size yanlış yaptığınızı bir kere daha hatırlatıyoruz. Unutmayın ki, tavrınızla türlü zorluklar içinde izzetle direnen Suriyeli kardeşlerinizin maruz kaldıkları zulme bu şekilde dolaylı da olsa ortak oluyorsunuz! Müslümanların her yerde, tüm imkânlarıyla desteklemeleri, sahiplenmeleri gereken bu mücadeleye karşı zihinlerde şüphe tohumları ekerek zalimlerin cephesine malzeme taşıyorsunuz. Bu tutumunuzun adil olmadığını, ahlaki olmadığını, insani ve de İslami olmadığı konusunda sizi uyarıyoruz.

***

Karagül'ün sözünü ettiğimiz yazısı:

Peki, şimdi ne olacak?

İbrahim Karagül / Yeni Şafak

Rus basını, Suriye konusunda ilginç bir spekülasyon aktardı. 'JasIrX' kod adlı hacker, İngiltere'de özel ordu sayılan, SAS komandolarından oluşan Cama Britam Defense güvenlik şirketinin şifresini kırıp bilgisayarlarına girmiş ve bazı 'gizli' bilgiler elde etmiş.

Belgelerde Britam'ın müdürü David Golding ile başkanı Philip Doughty arasında şöyle bir yazışma olduğu öne sürülüyor.

'Philip selam. Yeni bir iş teklifi aldık. Yine Suriye ile ilgili. Katar bize büyük paralar ve ABD'nin onayladığı bir iş teklif ediyor. Bizim yapmamız gereken Libya'da bulunan Rus yapımı birkaç zehirli gaz bombasını Suriye'nin Humus şehrine nakletmemiz. Bu bombalar, Esad'ın depolarında bulunanlardan aynısı olacak. Kimyasal silah yüklü bombalar Humus'a nakledildiğinde bizim Ukraynalı personel tarafından kullanılacak. Bombayı patlatma işlemi kayda alınacak. Personelin Rusça konuştuğunun net biçimde anlaşılması gerekiyor. Pek temiz bir iş değil, ama vadettikleri paralar astronomik. Teklif hakkında ne düşünüyorsun?'

Humus'ta kimyasal bombanın Ukrayna vatandaşı Artaşes Manasyan tarafından infilak ettirileceği ifade ediliyor.

İddia bir spekülasyon olabilir. Rus hacker'ın ortaya çıkardığı öne sürülen komplo, bizzat Rusya istihbarat servislerinin komplosu olabilir.

Elbette bu metinde kullanılan ifadeler üzerinden bir kanaat belirlemek imkansız. Bu kanaatler üzerinden Suriye meselesine bakmak sağlıksız.

Türkiye'den bakınca Suriye'deki trajedi bu tür komplo ya da enformasyon savaşlarıyla ele alınamayacak kadar hassas.

Bu uyarıları not düştükten sonra yine de konuyla ilgilenmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Neden mi?

Bütün büyük operasyonlar, benzer örtülü operasyonlarla başlar ya da büyük krizlerin tarafı olan ülkeler ve güçler benzeri komplolara, örtülü operasyonlara girişir. Bu yönde son on yılda ortaya çıkan, çoğunluğu sonradan doğrulanan onlarca örnek sayabilirim. Bırakın güvenlik şirketlerini, son derece güvenir bilinen devlet adamları bile bu senaryolarda kullanılmıştır.

Özellikle Irak işgalinde 'gizli' kaydıyla imzasız yürütülen suikastler, bombalı saldırılar, örgütsel savaşlar, şirketlerin yürüttüğü çıkar çatışmaları, devletlerin imza atamadığı kirli işler çok fazlaydı.

Irak-Afganistan hattında, Güney Asya'dan Afrika ortalarına kadar insanoğlu için utanç verici bazı operasyonların hepsinin altından benzer güç savaşları ve devletler çıktı. Hatta devletlerin şirketler adına bu operasyonları yaptıkları belirlendi.

Suriye'nin kimyasal silahları ile ilgili yaygın endişeler var. Kaybedeceğini anlayan Suriye yönetimi bu silahları kullanabilir mi? Ya da iç savaş sırasında bu silahlar kontrolden çıkar mı?

Geçtiğimiz haftalar, Humus'da kimyasal silah kullanıldığına dair haberler servis edildi. Gazeteler, Irak işgali sırasında yaşananları hatırlayınca bu haberlere pek ilgi göstermedi. Her yönüyle dezenformasyon, örtülü operasyon, propaganda savaşı kokusu yayıyordu çünkü.

Bazıları, Suriye'deki bu silahların Rusya'nın kontrolünde olduğunu ifade ediyor. ABD yönetimi kimyasal silah kullanıldığı iddiasını yalanladı. Ama benzer haberler ısrarla servis edildi. Belki önümüzdeki günlerde yenileri de servis edilecek.

Rus hacker'ın deşifre ettiği söylenen olay bu haberlerle bağlantılı gibi görünüyor.

Ortada bir güvenlik şirketi var. Artık savaşlar özel güvenlik şirketleri üzerinden yürütülüyor. Bu şirketlerde çalışanların sayısı olağanüstü arttı. Milyarlarca doların döndüğü dev bir sektör oluştu. Bu sektörün doyurulması gerekiyor. Sadece bu yüzden bile savaşların, özellikle de iç savaşların çıkarıldığını söylemeliyiz.

Devletler, savaşları bu şirketlere ihale ediyor. Kirli işlerin, örtülü operasyonların neredeyse tamamı bu şirketler üzerinden yürütülüyor. Savaşlar, güvenlik uygulamaları bu anlamda nitelik değiştirdi. Ordular geri planda, örgütler ve güvenlik şirketleri öncü güçler olarak rol üsleniyor.

Fransa, Mali'ye girmeden günler önce paralı askerler ve özel operasyon birlikleri savaşı başlatmıştı bile. Şimdi hayalet insansız hava araçları Mali'ye gönderiliyor. Libya operasyonu başlamadan haftalar önce Fransız, İngiliz, ABD özel operasyon birlikleri Libya'daydı.

Suriye meselesi de öyle… Gördüğümüz açık çatışmaların ötesinde örtülü operasyonlar üzerinden yürütülüyor bir çok şey. Hangi ülke ne yapıyor belli değil. Bizler rejim ile Suriye halkı arasında taraf belirlemek durumundayız ama savaş çok daha karmaşık ve tarafları çok fazla.

Diyelim bu iddia doğru. Öyleyse benzer yeni komplolar göreceğiz demektir. İddia yanlışsa bile benzer operasyonların her zaman yapıldığını bilelim.

Umarız bu senaryolar, Suriye halkına büyük acılar verecek bir noktaya ulaşmaz. İş paralı askerlerin, güvenlik şirketlerin insafına, savaş yöntemine, operasyonlarına kaldıysa çok kötü şeyler olacak demektir.

Artık savaşlar da özelleşti ve dev ihaleler dağıtılıyor. Maalesef hiçbir yasal sınırlama, hiçbir ahlaki kaygı olmadan yapılıyor bunlar.

Humus'ta kimyasal saldırı olsa, kitlesel ölümler yaşansa Türkiye'de infial olurdu. Kimin tezgahı olduğunu düşünmeye gerek bile duymazdık.

O zaman soralım: Acaba sırada ne var?

HABERE YORUM KAT

7 Yorum