1. YAZARLAR

  2. Abdullah Muradoğlu

  3. "Kılçıksız balık"
Abdullah Muradoğlu

Abdullah Muradoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

"Kılçıksız balık"

31 Mayıs 2011 Salı 00:56A+A-

Yazımın başlığı Merhum Vehbi Koç'un beyin takımından Can Kıraç'a aittir.

Can Kıraç, "Koç Grubu"nda Bernar Nahum'un yanında yetişmişti.

Kardeşi İnan Kıraç'ın da Nahum'un yanında işe başlamasını istemişti.

Vehbi Bey, "İki kardeş aynı grupta çalışamaz. Can'ın kariyerine zarar verebilir" demişti.

Can Kıraç ısrar etmiş ve şöyle demişti Vehbi Bey'e:

"Biz kılçıksız bir balığız. Güçlü bir aileden gelmiyoruz. Madem ben başarılıyım, kardeşim de başarılı olabilir, ona bir şans tanıyın."

Vehbi Bey kıramamıştı Can Kıraç'ı.

Üstelik bir süre sonra İnan Kıraç, Vehbi Bey'e damat olacak ve Koç Grubu'nda en üst makamlara kadar tırmanacaktı.

Kılçıksız balığın hikayesi budur.

* * *

İnan Kıraç ismi CHP'nin dizayn edilmesiyle ilgili iddialarla öne çıktı.

"Önder Sav ekibi"nin tasfiyesinde rol oynadığını reddetti ama bir şekilde CHP'yle yakından ilgileniyor.

Geçenlerde "Cumhuriyet" yazarı Cüneyt Arcayürek, İnan Kıraç'ın CHP'nin seçimlerden birinci parti çıkacağını söylediğini yazdı.

Kıraç bu bilgiyi çok güvenilir kaynaklardan elde etmiş.

O kadar emin konuşmuş ki bu bilgiye kuşkuyla yaklaşan Arcayürek'le bahse bile girmiş.

Oysa Ruslar tarafından yaptırııldığı iddia edilen ve ilk defa bir Alman sitesinde yayımlanan uyduruk anket dışında hiçbir ankette CHP birinci parti olarak gözükmüyor.

Acaba bu ankete mi inanmış İnan Kıraç yoksa güvendiği başka dağlar mı var, bilmiyorum.

İnan Kıraç sıradan bir adam değil.

"Neden bu sözleri etti" diye bir durup üç düşünmek gerekiyor.

* * *

İnan Kıraç'ın ağabeyi Can Kıraç 1991'de" DYP-SHP Koalisyonu" sırasında Başbakan Süleyman Demirel'in Cumnurbaşkanı namzediydi.

Güya Demirel, Turgut Özal'ı "Köşk"ten indirecek ve yerine de CHP geleneğinden gelen Can Kıraç'ı oturtacaktı.

O günlerde "Zaman" gazetesinde bir yazı yazan "Taha Kıvanç" bu iddiaları gündeme getirmiş ve şaka yollu şöyle demişti:

"Can Bey, yıllarca Türk Mason Derneği'ne ve Koç Holding'e hizmet etti; bundan böyle de Türkiye'ye hizmet eder."

İşe bakın, Can Kıraç'ın cumhurbaşkanı olmasına Demirel'in koalisyon ortağı SHP lideri Erdal İnönü karşı çıkmış.

Hakikaten Demirel ilginç bir politikacı..

Turgut Bey vefat ettiğinde Köşk'e kendisinin çıkmasını daha uygun bulmuştu.

* * *

Can Kıraç kendi köşesinde sessizce yaşamaya devam ediyor ama kardeşi İnan Kıraç gündemden hiç düşmüyor.

Aydın Doğan'ın "Milliyet"i satın alması için ilk devreye giren isimdir İnan Kıraç.

Milliyet'in patronu Ercüment Karacan'la Aydın Doğan'ı o tanıştırmıştır.

Aydın Doğan yakın dostu İnan Kıraç'a Milliyet'in beş bin liralık hissesini cemile olsun diye hediye etmişti.

O hisse yüzünden "Koç Ailesi"nin Milliyet'in gizli sahipleri olduğuna inanıldı.

Kıraç kardeşler Süleyman Demirel'in biraderleri kadar yakın olduğu iki isimdir.

Gerçi Cumhurbaşkanlığı hayalini suya düşürdüğü için Demirel'e biraz kırgındı Can Bey.

Kardeşi İnan Kıraç ise başı her sıkıştığında "Güniz Sokak"ta Demirel'in kapısını aşındırmıştır.

İnan Kıraç ismi gündeme düşünce ilk elden hatırladığım bilgiler bunlar.

Kişileri, ilişkileri, gelişmeleri izleyin, diyorum ve başka bir şey söylemiyorum.

Sinan Aygün Demirel'den rol mü kapıyor?

Prof. Mehmet Haberal'ın yanı sıra Sinan Aygün de süpriz şekilde CHP'den milletvekili adayı olmuştu. İki isim de "Ergenekon davası"ndan yargılanıyor ve her ikisi de "merkez sağ" gelenekten geliyor. Sinan Aygün "Zaman" gazetesinden Nuriye Akman'a verdiği röportajda nasıl "Mason" olduğunu anlatmış. Röportajı okudum ve ben de Nuriye Akman gibi kahkahadan yerlere yattım.

Aygün Masonluktan ayrıldığını söylüyor. Galiba yeni bir "Demirel vakası"na tanık oluyoruz. Süleyman Demirel de 1964'deki "Adalet Partisi" kongresinde Mason olduğu yolundaki iddialara "Masonlukla ilgisi yoktur" manasına gelen bir yazıyla karşılık vermişti. Sonradan öğreniyoruz ki ilgili Mason locası Demirel'i içine düştüğü zor durumdan kurtarmak için tanzim etmiş bu belgeyi.

Sinan Aygün çıkmış Masonluktan ama belgesi nerede? "Dilekçe verdim, ayrıldım" demekle bitmiyor iş. Üstelik polis araması sırasında Mason olduğuna dair üye kimliği çekmecesinde bulunmuş. İstifa dilekçesini kabul eden yetkililer demek ki loca kimliğini iade etmesini istememişler.

Açıkçası pek kafama yatmadı bu açıklamalar. Mason olup olmaması kendisini bağlayan bir tercih tabii ama madem "istifa ettim" diyor, ispatlasın o halde. "İlgisi ve ilişiği kesilmiştir" diye bir yazı alsın mesela. Ne de olsa Masonlar yalan söylemezler, inanırız. Demirel'e inandık, ona da inanırız.

Kime şans tanıyayacağız?

İran'daki siyasi nüfuz çevrelerinde Suriye halkının "Baas rejimi"ne muhalefetiyle ilgili farklı yaklaşımlar söz konusu. İran eski Cumhurbaşkanı ve "Nizamın Maslahatını Belirleme Kurumu Başkanı" Haşimi Rafsancani, Suriye'de yaşananların bir halk devrimi olduğunu söyleyerek rengini belli etti. Böylece mevcut hükümetin Suriye'deki gelişmelere ilişkin politikasını tasvip etmediğini gösterdi. Rafsancani'nin yaklaşımının ilerleyen günlerde daha da ön plana çıkacağı kanaatindeyim.

"Lübnan Hizbullahı"nın lideri Hasan Nasrallah ise Suriye halkına yaptığı çağrıda, Esad rejimine bir şans tanınmasını istedi. Nasrallah'ın sessizliğini koruması anlaşılabilir şeydi, ama bu şekilde çıkışı beklenmiyordu. Halbuki 40 yıldan fazladır Baas diktatörlüğüne mahkum edilen Suriye halkına bir şans verilmeli. Kendi geleceğine karar vermesi gereken –bütün kesimleriyle birlikte- Suriye halkıdır.

Baasçılara göre Suriye halkı doğru kararı verecek olgunluğa henüz erişmedi. Beşşar Esed'in kuzeni Rami Mahluf "The New York Times" gazetesine verdiği demeçte, İsrail'in istikrarının Suriye'nin istikrarına bağlı olduğunu belirterek "Suriye rejimi giderse İslamcılar gelir" dememiş miydi? Mübarek, Bin Ali, Kaddafi ve Ali Abdullah Salih de öyle söylememişler miydi?

Doğrusunu söylemek gerekirse Nasrallah'ın demecine çok üzüldüm. Gücünü "haklı olmak"tan alan bir hareketin liderinin daha dikkatli olması gerekmiyor mu? Suriye halkı için ne istiyorsak, Bahreynliler, Yemenliler ve Libyalılar için de aynı şeyleri istiyoruz. Zalimin de, mazlumun da kimliğine bakmamayı emrediyor dinimiz bize. Lübnanlı kardeşlerimizin haklı davalarında her zaman yanlarında olmaya devam edeceğiz. Yanlış yaptıklarında da yanlışlarda ısrar etmemelerini beklemek de hakkımız. Bizim anladığımız kardeşlik hukuku bunu gerektiriyor.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT