1. YAZARLAR

  2. Sibel Eraslan

  3. Kemal Bey Vali’den farklı mı düşünüyor?
Sibel Eraslan

Sibel Eraslan

Yazarın Tüm Yazıları >

Kemal Bey Vali’den farklı mı düşünüyor?

28 Haziran 2010 Pazartesi 00:24A+A-

Abant Platformu’ndaki toplantıdan aklımızda kalan en olaylı açıklama Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu’dan gelmişti. Tartışma yaratan Vali 1950 yıllarındaki siyasetten bahisle; “DP’nin CHP’yi kapatmaması, İnönü’yü huzurlu bir yere göndermemesi talihsizliktir” demişti...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu ifade üzerine, Vali’nin devlet görevlisi olması hasebiyle bu şekilde konaşamayacağını dile getirmişti. Hemen baştan söyleyelim: Kılıçdaroğlu haklıdır. Bir partinin (DP’nin), başka bir partiyi (CHP’yi) kapatması/kapatabilmesi zaten hukuken imkansızdır. Hele böyle bir temenni bir Vali’den geliyorsa bunun üzerinde hepimiz düşünmek zorundayız... Gerçi Vali Bey daha sonra sözlerini tavzih etti, yanlış anlaşıldığını, böyle demek istemediğini ifade etti. “Siyaseten değil akademik bir değerlendirmeydi” dedi ki, sözlerinde akademik bir bağlam ve içerik de yoktu ya, neyse... En azından sarfettiği cümleye üzülmüş, bunu anladık...
Anlayamadığımız ve CHP açısından asıl paradoksal olan şeyse; CHP’nin anayasa değişiklik paketinde parti kapatmayı zorlaştıran maddeye niçin karşı çıktığıdır... Yani Kemal Kılıçdaroğlu bir yandan Vali’ye kapatma konusunu dile getirdiği için kızarken, diğer yandan kapatma taraftarı bir siyaset izliyor. İnsan “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diye geçiriyor içinden. Kılıçdaroğlu’nun karşı çıktığı şey sanırım sadece CHP’nin kapatılması ile ilgili olanıdır. CHP dışında bir partinin kapatılması Kılıçdaroğlu’nun umrunda değildir hatta anayasa değişiklik oylamasındaki tavrına bakacak olursak, CHP dışında her parti kapatılma tehdidi ile karşı kaşıya bırakılmalıdır...
Vali meselesine gelince...
Valilerin İl Başkanı, Kaymakamların ise İlçe Başkanı olduğu günlerin tarihini bu ülkede CHP’den başka bir parti yazmamıştır. Bu konuda resmi tarih ortadadır. Öyle zannediyorum ki CHP kendi alışkanlığının ve kuruluş mantığının izlerini sürüyor. “Valiler AK Partili siyasetçi mi” diye soruyor... Valiler CHP İl Başkanı iken iyi miydi? Tabii ki hayır... Her ikisine de hayır...
Fakat asıl soru CHP’nin parti kapatma hadisesine ne kadar hassas olduğu ile ilgilidir... Madem bu kadar duyarlısınız, niçin partilerin kapatılması konusuna taraftar siyasete alet oldunuz?
Bir diğer mesele de Valilere dikkat ettiğiniz kadar niçin diğer devlet görevlililerine ve sözlerine dikkat etmiyorsunuz? Bu ülkede yargı mensupları birer siyasi parti üyesi gibi hareket etmiyor mu? Bu ülkede yargı makamları partizanca işlerini hukukun yüzkarası bir mantıkla, üstelik de göstere göstere, gizlisi saklısı kalmadan, aşikarca ve pişkince sizin emirleriniz doğrultusunda yerine getirmiyor mu Sayın Kılıçdaroğlu? Siz Kırklareli Valisi’ni geçiniz bir kalemde... Hiç olmazsa olaydan duyduğu üzüntüyü dile getirdi, hiç olmazsa akademik falan diyerek yaptığı hatasını örtmeye çalıştı... Ama el insaf! “Hukuku siyasete alet etmek konusunda CHP zihniyetinin ve CHP’li eski Adalet Bakanlarının kurdukları örgütlenmelerin, bu kadar gün ışığında olduğu vakitte biraz ağır ol” demezler mi adama?... Bu kadar pervasız ve utanç verici bir haldeyiz, bunu görmüyor musunuz Kemal Bey?.
¥
Hepsi bir yana... Vali Bey’in parti kapamayı takip eden “huzurlu bir yere gönderilme” temennisi üzerinde düşünüyorum ben de kara kara... Belki niçin büyüttüğümü soracaksınız bu cümleyi... Ama parti kapatmak hadisesinden daha vahim olan vurgu “huzur” kelimesinde düğümleniyor asıl... Siyasetten kendi iradesiyle uzaklaşmış bir politikacıyı henüz tanıyamamış olduğumuzdan kaynaklanabilir bu müphemiyet belki... Ama daha da fenası biz toplum olarak “huzur bulmayı” biraz da ölümle, sıra serviler altında yatmakla özdeşleştirdiğimizden olsa gerek... Ürkütücü bulduğumu söylemeliyim bu ifadeyi... Menderes, Zorlu, Polatkan huzura mı erdirilmişlerdir sözgelimi?
Benim buluttan nem kapan bu halim, aslında çoğumuzun haleti ruhiyesi değil mi?
Korku toplumu da zaten böyle üretilmiyor mu?
Şu kısacık tartışma bile bizim bilinçaltımızı; yazarı, okuru, parti yöneticisi ve valisi ile birlikte... Topyekun bilinçaltımızı, gri beyin hücrelerimizde yatan binlerce karanlık hatırayı ifşa etmiyor mu?
Demokrasi, gücü yetenin gücü yettiğini kapatıp kilitlediği ve huzura erdirdiği bir yer değildir oysa...
Bu bağlamda asıl hesap vermesi gereken, kendini toplumsal gerçeklere kapatmayı siyaset bilen CHP başta olmak üzere, siyasi partilerimizin hepsidir. Bu partiler de uzaydan gelmedi elbette, hepsi bizi temsil ediyor ve fotoğrafımız pek de parlak değildir dostlar...

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT