1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Karadayı ve Kıvrıkoğlu’na Sıra Gelecek mi?
Karadayı ve Kıvrıkoğlu’na Sıra Gelecek mi?

Karadayı ve Kıvrıkoğlu’na Sıra Gelecek mi?

Özel Kuvvetler Komutanlığında kadrolu sosyolog ve psikolog subaylarla yürütülen askerî psikolojik harekâtlarla hedeflenen Türkiye halkının İslami kimliğini asimile etmekti.

26 Nisan 2012 Perşembe 02:12A+A-

Kenan Alpay, 28 Şubat soruşturması çerçevesinde 3. dalga gözaltıları ve davanın gideceği noktayı yorumluyor:

Karadayı ve Kıvrıkoğlu İçin Hesap Vakti!

Askerî vesayetle hesaplaşma sürecinde daha alınacak çok yol olduğu aşikâr. En son dün yaşanan ‘3. Dalga’da dönemin Jandarma Genel Komutanı Fevzi Türkeri ve ekibiyle devam eden gözaltılar hesaplaşma sürecinde varılacak diğer adresleri de işaretliyor.

Başbakan Erdoğan, Batı Çalışma Grubu faaliyetleri bağlamında Çevik Bir’in gözaltına alınıp tutuklanmasıyla başlayan dönemin ‘yol haritası’ için şunları söylüyordu: “İş, gidebildiği yere kadar gitmeli. İşin içine kimler karışmadı ki... İş dünyası, basın, sivil toplum, rektörler... Mesele sadece askerle bağlantılı değil. Bunlar ortaya çıksın.” Bu sözler her ne şekilde olursa olsun darbe sürecine destek verenlerin hesap vermekten kaçamayacaklarına dair bir siyasi irade beyanı olarak okunabilir. 

Askerî Vesayeti Kimler, Nasıl Tahkim Etti?

Askerî vesayetin post-modern versiyonu olan 28 Şubat darbe süreci, siyaset ve toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz eden sinsi planlarıyla ağır tahribat ve yıkımlara yol açtı.

Tankın gölgesinde hareket eden, askerî cuntayla aynı hedefe endekslenen, toplumu zorbalıkla terbiye etmeye yeltenen işbirlikçiler olmasaydı bu tuzaklar başarılı olamazdı. Askerler merkezdeydi fakat askeri güçlü ve başarılı kılan, durumdan vazife çıkarma geleneğine mensup ‘sivil’ makyajlı unsurlardı.

Sermaye, siyaset, yargı, sendika, akademi, medya hatta mafya unsurlarını koordine ederek silahlı bürokrasi adına her dönem iktidarını tahkim eden Genelkurmay Karargâhı için işler bundan böyle eskisi gibi yolunda gitmeyecek. Kozmik odalarda saklanan darbe planlarından okuduğumuz kaos ve suikast eylem talimatları, fişleme ve brifing tutanakları gibi ‘kirli çıkılar’ için şimdi asıl suçlar bakalım kimlere pas edilecek?

Tabii uzun yıllar boyunca omuzu kalabalık subaylardan aferinler kapmak için, laiklik ve Kemalizm adına ne kadar fedakârlık sergilediklerini anlatanlara şimdilerde pek fazla rastlanmıyor.  Darbe süreci fiyaskoyla sonuçlanınca, siyaset ve toplumu tehdit eden askerin süngüsü düşünce üstelik darbeye giden yolların kesildiğine alamet eden tutuklu yargılamalar başlayınca söylemler tamamen değişti.

Özel Kuvvetler Komutanlığında kadrolu sosyolog ve psikolog subaylarla yürütülen askerî psikolojik harekâtlarla hedeflenen Türkiye halkının İslami kimliğini asimile etmekti. Türkiye halkı devlet politikalarını takviye etmek amacıyla devreye sokulan darbe süreçleriyle daha sıkı bir kontrolle hem İslami kimliklerinden ayrıştırılacak hem de laik-Atatürkçü değerlerle makbul vatandaşlar haline getirilecekti.  

SAREM: Doktoralı ve Mastırlı Darbeciler

8 Ocak 2002’de dönemin Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ve 2. Başkanı Büyükanıt’ın kadrolarıyla gövde gösterisi yaparak açtıkları fakat Kasım 2011’de kapanmak durumunda kalan SAREM (Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi) ne gibi işler ve ilişkiler planlamıştı acaba?

Yazının Devamı…  

HABERE YORUM KAT