1. YAZARLAR

  2. Muhammed Nureddin

  3. Kapatma davasının sonunda kaybeden Türkiye olacak
Muhammed Nureddin

Muhammed Nureddin

Yazarın Tüm Yazıları >

Kapatma davasının sonunda kaybeden Türkiye olacak

25 Mart 2008 Salı 05:29A+A-

Türkiye, AKP liderliğindeki ilerlemenin, milliyetçi, dinsel ve sosyal sorunları 20. yüzyıl zihniyetiyle çözmek isteyen bir grup tarafından önlenmesini hak etmiyor. Kapatma davası ülkenin şu anını ve geleceğini tehlikeye attı

Türkiye kaynıyor. Yaklaşık 80 yıldan beri gerçek ve yapay sorunlarla sarılı olan bu ülkede yaşananlarla ilgili kehanette bulunmak mümkün değil. Son olaylar kimsenin aklına gelmezdi. Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya, AKP'nin kapatılmasını ve cumhurbaşkanı da dahil bazı liderlerine beş yıl siyaset yasağı getirilmesini istiyor. Suçlamaysa, parti üyelerinin Anayasa'da öngörülen laiklik ilkesiyle çelişen uygulama ve açıklamaları.

Daha da önemlisi, AKP'nin 2002'den beri iktidarda olması. Her genel veya yerel seçimle birlikte oylarını ikiye katladı. Bununla birlikte başsavcı, ülkede benzeri görülmemiş demokratik uygulamalar sunan ve en fazla halk desteğine sahip olan partinin kapatılmasını istiyor. Bir ironi de, AKP'nin Türkiye'yi AB üyeliği müzakerelerinde ilerletmesi, laiklerinse bu başarıyı 40 yıl boyunca elde edememiş olması.

Başsavcının adımı, sivil ve askeri Kemalist seçkinler için oluşturduğu 'tehditler'den kurtulmak amacıyla AKP'nin tasfiyesinin ilk adımı. Ancak AKP sadece iktidardan ibaret değil, Türkiye'nin şu anının ve geleceğinin projesi. Beş yılda ortaya koyduğu uygulamalara bakınca, İslamcı köklere sahip olsa da laikliğe bağlı kaldığı ortaya çıkıyor. Aslında AKP, aşırılıkçı Kemalist seçkinlerin tersine, Avrupa ve ABD'de bilinen şekliyle uyumlu yeni bir bakışla laikliğe yaklaşıyor.

Temel anlaşmazlık, laikliğin insancıl ve özgürlüklere saygılı hale getirilerek geliştirilmesi. Onlar, AKP'ye kapatılma davası açarak, halk üzerindeki tahakkümlerinin devamını garanti edip laikliğin barbar yorumunun sürmesini istiyorlar. Laiklik her şeyden önce halkın ilgilendiği konulara bağlılıktır. AKP keskin dönüşlerde halka başvurma ve kazanma konusunda en başarılı parti. Laik partilerin oyları beş yıldır düzenli olarak eriyor. AKP'nin yasaklanması davasıysa, demokrasinin sürmesine karşı yapılmış bir darbedir.

AKP entrikacı siyasi tabakanın 90 yıldır 200 milyar dolardan fazla yüke mal olan hizmetlerini gözler önüne serdi. Herkes AKP'nin ekonomi, enflasyon ve yatırım konusundaki kurtarıcı rolünü itiraf ediyor. Kronik sorunlarla ağırlaşmış bir ülkede tam başarı elde etmek doğal olarak mümkün değil.

Fakat AKP'nin tasfiyesinin ekonomik istikrarın sarsılmasına yol açacağı kesin. Davanın temel hedefi de bu. Ekonomiyi ve AKP iktidarını zayıflatmanın tek yolu, gerginlik yaratmak.

AKP komşu ülkelerle -özellikle de Suriye, İran, Rusya, Arap dünyası, Kıbrıs ve Yunanistan'la- iyi ilişkiler kurdu.

Türkiye'nin bölgede güçlenmesinden zarar görenler, AKP'nin tasfiye edilmesi girişiminde yer alıyor. Bazılarının 'Arap emperyalizmi'ne değinmesi, Türkiye'nin İsrail dışında kimsenin yararlanamayacağı faşist eğilimlerle tehdit edilmesidir.

Eski başsavcı Vural Savaş'ın, ABD ve Avrupa'nın ABD'deki Yahudi lobisi nedeniyle Erdoğan'ın iktidardan düşürülmesine izin vermeyeceğine dair sözleri, eski İsrail başbakanı Şaron'un siyasetini 'devlet terörü' diye niteleyip Araplarla en iyi ilişkilerin modeli olmuş bir kişi hakkındaki gerçekleri örtbas etme girişimidir. Erdoğan Temmuz 2006'daki İsrail saldırılarını kınarken, Arap liderlerinden 'daha fazla Arap'tı.

Bu çalkantılardan dolayı kaybeden yine Türkiye'nin şu anı ve geleceğidir. Türkiye AKP liderliğindeki yürüyüşün, dini, milliyetçi ve sosyal sorunların çözümü noktasında hâlâ 20. yüzyıl zihniyeti taşıyan bir grupça durdurulmasını hak etmiyor. Ülke yol ayrımında. AKP demokrasi çerçevesinde iktidarda kalırsa kurtulur, kapatılırsa boğulur. Tercihin belirlenmesinde nihai rol de halkındır. (Katar gazetesi Şark, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 23 Mart 2008)

Radikal gazetesi

YAZIYA YORUM KAT