1. HABERLER

  2. HABER

  3. DÜNYA

  4. Kalın: Asıl Kaybeden Gülen ve Örgütü Oldu
Kalın: Asıl Kaybeden Gülen ve Örgütü Oldu

Kalın: Asıl Kaybeden Gülen ve Örgütü Oldu

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Bu yeni süreçte asıl kaybeden, Gülen ve onun Türkiye'de FETÖ olarak bilinen küresel şebekesi oldu.” dedi.

09 Ağustos 2016 Salı 15:19A+A-

AA’da yer alan habere göre, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Daily Sabah gazetesi için kaleme aldığı “Türkiye Bir Araya Gelirken Darbeden En Çok Zarar Gören Gülen Oldu” başlıklı makalesinde, 15 Temmuz'daki kanlı darbe kalkışmasının Türkiye halkını şaşırtıcı ve umut verici bir biçimde bir araya getirdiğine işaret etti.

“Ülke Tarihindeki En Büyük Miting”

Bazı çevrelerin beklentilerinin aksine kalkışmanın siyasi ve/veya ekonomik bir krize yol açmadığını hatırlatan Kalın, “Aksine yeni bir ulusal birlik ve siyasî uzlaşı algısı ortaya çıkardı. İstanbul'da, Yenikapı'da Türkiye'nin dört bir yanından milyonlarca kişinin katılımıyla yapılan ülke tarihindeki en büyük miting, bu yeni toplumsal ve siyasî uzlaşının açık bir göstergesi.” ifadelerini kullandı.

“Sınav Sorularını Çalıp Sâdık Müritlerine Verdiler”

Kalın, makalesine şöyle devam etti:

“7 Ağustos'taki mitingde son derece güçlü bir biçimde sergilenen yeni uzlaşı, devlet kurumlarına sızma girişimlerine karşı erdem, şeffaflık ve sorumluluk ilkeleri üzerine kuruldu. Siyasî görüşü ne olursa olsun Türkiye'deki herkes, sağlıklı ve iyi işleyen bir demokrasinin temel unsurları olarak bu ilkeleri yerine getirme konusunda birleşti. Fetullah Gülen ve müritlerinin, yıllar içinde kendi elemanlarını devletin kritik tüm mevkilerine yerleştirmek amacıyla bu ilkeleri ihlal ettiği ve acımasızca kullandığına dair de genel bir uzlaşı söz konusu. Devletin sınav sorularını çalıp sadık müritlerine verdiler, ordu, polis ve yargıdaki muhaliflerinden kurtulmak için sahte kanıt öne sürdüler ve rakiplerini kötüleyip karalamak için basına belge sızdırıp karalama kampanyası düzenlediler.”.

“Halk, Sorumlu Bir Yönetim İstiyor”

Herkes Gülen örgütünün Türkiye'de özellikle 2008 ve 2013 yılları arasındaki en parlak döneminde bir biçimde bedel ödediği için ülkedeki genel ruh durumunun ‘artık yetti’ şeklinde olduğuna dikkat çeken Kalın, “Halk, belirli bir grup ve/veya dengesiz bir imamın çıkarlarına değil de halka ve ülkeye hizmet eden, erdeme dayalı, açık, sorumlu bir yönetim istiyor. Halk, son 6-7 yılda birçok masum yaşamı yok eden FETÖ kâbusunun sona ermesini istiyor. Halkın desteğini alan hükûmet de bu talepleri karşılamaya kararlı.” görüşünü paylaştı.

“Gülen, Her Şeyini Kaybetti”

Bu yeni süreçte asıl kaybedenin Gülen ve örgütü olduğunu belirten Kalın, “Darbe girişimiyle, Gülen her şeyini kaybetti, müritlerini, okullarını, şirketlerini, parasını ve en önemlisi destek, saygı ve inanılırlığını kaybetti. Gülen ve müritleri, askerî darbe ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı şeytan gibi gösterme yoluyla ülkenin yönetimini ele geçirebileceklerini sandılar fakat Gülen'in hayatındaki en önemli hatası Türkiye için bir şansa dönüştü. Ülke, Gülen'e ve onun suç şebekesine karşı dayanışma ve birlik içinde bir araya geldi.” ifadesini kullandı.

Kalın, 7 Ağustos'daki mitingin şimdiye kadar en fazla kişinin katıldığı miting olmanın yanı sıra aynı zamanda taşıdığı semboller açısından da büyük öneme sahip olduğunu ifade etti. Mitingin, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli ve diğer partilerin üyelerini bir araya getirdiğine işaret eden Kalın, “Bütün liderler, FETÖ'cü darbe girişimi ve ne pahasına olursa olsun yönetimi ele geçirmeye çalışan ahlâk dışı taktiklere karşı aynı birlik mesajlarını verdi.” değerlendirmesinde bulundu.

“Başarısız Olmaya Mahkûmdur”

Kalın şöyle devam etti:

“Türkiye'de sebep olduğu ölümlere ve yıkımlara bakılırsa, Gülen, bundan sonra Türkiye dışındaki grubunu organize etmek için bütün kaynaklarını ve ateş gücünü kullanacak, aynı zamanda para harcama, iftira kampanyası düzenleme ve Erdoğan ile meselesi olan biriyle ittifak kurma gibi her zamanki taktikleriyle yeniden saldırmak isteyecektir. Batı medyasında 15 Temmuz'dan bu yana süregelen propaganda bu bağlamda değerlendirilmelidir. Kendini dinî radikalizme karşı ılımlı bir alternatif olarak konumlandırmasının ne Türkiye'de ne de Müslüman dünyasının geri kalanında inanırlılığı kalmamıştır. Bu, Gülen'in Batı'nın desteğini kazanmak için kullandığı bir stratejidir. Ancak bu tür samimiyetsiz iddialar, Müslümanların bizzat kendilerinden güven almadığında başarısız olmaya mahkûmdur. Bunlar, sâdece Gülen'i, dünya çapında güç sahiplerinin yardakçısı ve piyonu hâline getirmektedir.”.

HABERE YORUM KAT