1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. İzmir’de “Şehidler Gecesi” programı düzenlendi
İzmir’de “Şehidler Gecesi” programı düzenlendi

İzmir’de “Şehidler Gecesi” programı düzenlendi

İzmir Özgün-Der geleneksel hale getirdiği şehitler gecesinin altıncısı gerçekleştirdi.

28 Şubat 2024 Çarşamba 19:05A+A-

Konuşmacı olarak şehitler ve şehadet bilinci hakkında Prof. Dr. Abdurrahman Ateş, İzmir’de konuk edildi. Programda, İslam şehitlerine dair sinevizyon gösterimi yapıldı. Filistinli sembol isimlerin tiyatral anılması, gençlerin Kassam duası ve Grup Kıyamın seslendirdiği ezgi ve marşlarla program sona erdi.

Program öncesi İzmir Özgün-Der tarafından Gazze halkı yararına bağışlanmak üzere aynî ve nakdi yardım toplamak için kermes düzenlendi. Programın sunuculuğunu Edebali Göktaş Yaptı. Filistinli Mahmut’un Kur'an tilavetiyle başlayan programda ilk sözü Özgün-Der yönetim kurulu üyesi Volkan Göker aldı.

Volkan Göker Özgün-Der’in yapmış olduğu faaliyetlerde Al-i İmran suresinin 104. ayetin de bahsedilen “İşte onlar kurtuluşa erenlerdir” buyruğu gereğince faaliyetlerini sürdürmeye çalıştıklarını ifade etti. İslam dünyasının Türkiye’de ve tüm dünyada zulme karşı olmak ve adaleti tesis edebilmek için eli ve dili ile değiştirmeyi bırakın kalbi ile buğuz etmeyi dahi bıraktığının altını çizen Göker, bu çağda bizim ve bizden sonraki nesillere manevi bir miras bırakabilmek için bu çalışmalara hangi platformda, düzlemde, mekânda ve şehirde olursa olsun çok ihtiyacımız olduğundan bahsedip selamlama konuşmasını bitirdi.

Prof. Dr. Abdurrahman Ateş; Gazze de olan durumu dramatik olarak anlatmayacağım. Bu dramatik kısmı aylardır izliyoruz, dinliyoruz, yaşıyoruz bunun yerine Müslümanlar olarak bulunduğumuz noktada kendi durumumuzun fotoğrafını çekmeye çalışacağım, bu biraz kendi aramızda öz eleştiri olacak. Kaybettiğimiz birçok şey var bundan dolayı hepimiz ümmet olarak yıkılıyoruz. Aliya İzzet Begoviç’in sözü olan “savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir” Müslümanlar olarak şu anda ümmetin en büyük problemi Allah’ın düşman olarak ilan ettiği Yahudilere benzemiş olmaktır. Bu cümleler biraz ağır ama düşmana benzediğimizden dolayı Allah’ın bu ümmetle alakalı nasıl bir hesabının olduğunu merak ettiğini belirtti. Olumlu anlamda değil olumsuz anlam da çünkü benzediğimiz düşman Allah’ın bize kuran-ı kerimde söylediğini kıyamete kadarda böyle devam edecek olan bir özelliği “İnsanlar arasında iman edenlere en şiddetli düşmanın Yahudiler olduğunu görürsünüz” bu bir kuraldır Allah tarafından düşman olarak ilan edilen Yahudilerdir ve bu Müslümanların önüne konuyor. Düşmana benzemekten sakınmak gerekirken, düşmana benzemek için can atan bir yapıya bürünmemiz beraberinde düşmanımızın maruz kaldığı sonucunu da getirecektir korktuğum o Allah’ın gazabına uğramış olmak korkusu. Her gün Fatiha suresinde defalarca tekrar ettiğimiz “Rabbimiz bizi nimet verdiklerinin yoluna kat bizi gazaba uğramış Yahudilerin sapmış Hristiyanların yoluna değil” diyerek defalarca her gün ant içtiğimiz bir metnin içerisinde her alır bu. Gazaba uğrayan Yahudiler, bir yandan da Allah diyor ki o düşmana benzemeyin. Peki insan düşmanına benzemek için can atar mı? O noktaya geldik. Düşmana özellikleri benziyorsa sonuçları da benzeyecektir bunu bilin. Sonuç ne Allah’ın gazabına uğramış olmak, Allah’ın gözden çıkardığı bir topluluk olmak. Yahudilerin varmış olduğu sonuç bu ve Müslümanların kendi düşmanları benzemelerinin vermiş olduğu sonuç bu. Kuran-ı Kerim’in bu konuyla alakalı önümüze koyduğu bazı maddeler vardır örnek olarak şu söylenebilir, “İman edenlerin Allah’ın zikrine, Allah’ın kitabına, indirdiği hakikate boyun eğme zamanı gelmedi mi” Allah bu ayetleri Müslümanların güçlendiği ancak biraz rehavete katıldığı dönemde söylüyor. Hakikate boyun eğme zamanı gelmedi mi diye söylediği kesim bediri yaşamış, uhudu yaşamış, hendeği yaşamış, hicreti etmiş, memleketini terk etmiş bütün fedakarlıkları yapmış ama bir anda rehavetinden dolayı Allah’ın bu uyarısına muhatap oluyor. “Abdurrahman ateş, bir kişinin ölmesi ya da öldürülmesi söz konusu bile olmuyor artık, onlarda kişinin birkaç düzüne insanın öldürülmesi ancak haber olabiliyor. Yüreklerimizi ancak bu sızlatabiliyor, artık Müslümanların öldürülmesi istatistik konusu oldu. Kalplerin katılaşması işi bu noktaya getirdi ve uyuyan bu ümmetin uyandırılmasını sağlayan delikanlılar çıktı, Kassam’ın mücahitleri çıktı sadece ve evet uyandırdı.” Ateş, ”bu asrın müceddidleri Kassam’ın tugayları, hamasın yiğitleridir müceddidtir İslam’ın yeniden ruh kazanmasını Müslümanların yeniden harekete geçmesini, biz kimiz biz neyiz diye sorgulamasına neden olan bir cemaat oldu müceddid olacak kişinin tek kişi olması söz konusu değil. Allah resulünün hadisinde “men” ifadesi geçer bu bir cemaat bir grup olabilir ama bu dini yenilediler Müslümanların sahip olduğu inançlarını sorgulamalarının vesilesi oldular. Selam olsun onlara bu asrın müceddidi onlar ve bizi uyuduğumuz ortamda uyandıran insanlar.” Rehavete kapıldığımız bir dönemde Yahudiler gibi olmayın demesine rağmen Rabbimizin, Müslümanların ısrarla onlara benzemeye çalıştığı bir dönemde mesela bu benzerliğimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekir düşmana benziyoruz farkında değiliz. Düşmanın maruz kaldığı Allah’ın gazabına da maruz kalacağız onun da farkında değiliz. Mesela sorumluluktan kaçma, sorumlulukları başkasına havale etme özelliği ile biz İsrail oğulları Yahudilere benzedik. Allah, Maide suresinde bir bölüm anlatır arzı mukaddestir konu yine bakın. Kudüs mescit-i aksa sadece yüz yıl öncenin, bin yıl öncenin, bin beş yüz yıl öncenin problemi değil. Hz. Adem (a.s.) Döneminde yapılmış mescit-i haramdan kırk yıl sonra yapılmış bir yerden bahsediyoruz, bir mabetten ve bu mabet herkesin hedefinde olan bir mabet bazen kirletilmiş temizlemişler tekrar kirletilmiş tekrar temizlemişler Hz. Süleyman (a.s.) temizlemiş sonra kirletilmiş, Hz. Ömer temizlemiş sonra kirletilmiş, Selahaddin temizlemiş ve sürekli böyle gidiyor. Arzı mukaddes Hz. Musa (a.s.) ile birlikteler maide suresi 21-26. Ayetler arasında anlatılır bu arzı mukaddesi temizlemeye görevlendirmiştir, Hz. Musa’nın önderliğinde yola çıkarlar devam ederken bir yerde bire haber gelir haber şu orada zorba bir kavim var zorba bir kavim olduğunu duyunca İsrailoğulları Hz. Musai ile gidenler ürkerler korkarlar derler ki Hz. Musa orada zorba bir kavim var onlar çıksın biz öyle girelim dediler. Sadece kapıdan girin Allah size zafer bahşedecek savaşın, kılıç sallayın değil sadece kapıdan girin zafer sizindir, buna rağmen ikna olmadılar. Sonuç olarak Hz. Musa’ya ne dediler “sen ve rabbim gidin savaşın biz burada oturuyoruz, onlar oradan çıkmadıkça biz girmeyeceğiz.” İsrailoğullarının yapısı budur peygamberlerinin yarı yolda bırakan insanlardır, sorumluluk üstlenmezler başkalarının fedakârlık yapmasını kendilerinin sefasını sürmelerini beklerler birileri kan döksün, birileri fedakârlık yapsın bizde rahat edelim düşüncesinin adıdır Yahudilik. Biz aynısını mı yaptık? Allah benzemeyin dedikçe biz benzedik, aynısını biz gazzelilere söylüyoruz. Siz onlarla savaşın biz burada oturuyoruz. Müslümanlara bugün düşen Yahudilerine Hz. Musa’ya yaptıkları değil, bedir de sahabenin yaptığı gibi olmaktı Müslümanlara düşen. Müslümanların yöneticiliğini üstlenenler liderliğini üstlenenler yöneticiliğini üstlenenler ahkam kesenler mangalda kül bırakmayanlar Kudüs’ü kırmızı çizgi olarak ilan edenler siz yürüdünüz de bu ümmet arkanızdan gelmeyiz mi dedi. Ateş, yürüyün bu ümmet arkanızdan gelmez mi? Biz sorumluluğu hep başkalarına havale ediyoruz tezgâhımız bozulmasın, işimiz tıkırında gitsin aynı zamanda Kudüs özgür olsun, bu sorumluluğun ya da fedakârlık beklentisinin başkasına havale edilmesidir. “Böylece sizi, bütün insanlara şâhit ve örnek olasınız, Peygamber de size şâhit ve örnek olsun diye dengeli mutedil bir ümmet kıldık.” Arapçada şehit olmak, şahit olmak, şehadet etmek sözlük anlamı olarak örnek olmak, model olmak, delil olmak anlamına da gelir. Tanık olmak sadece bir anlamıdır. Hatta Arapçada bir kurumdan alınan diplomanın adı şehadettir niye çünkü bir şeyin göstergesidir. Şehadet şahit olacaksın, insanlara örnek olacaksın, peygamberde bize bir örnek ümmet olarak gönderilişimizin gayesi bu cümlede bu anlaşılır insanlara örnek olacaksınız, peygamberde zaten sizin için bir örnektir. Şehit ve şüheda kuran daha çok bunu bu anlamda dile getirir, bu yoluyla baktığımız zaman ümmetin en büyük sorunu model örnek insan olma sorunudur. Bakın hiçbir dönemde olmadığı kadar tebliğin, davetin farklı şekilde yapıldığı bir dönemdeyiz, hiçbir dönemde bu kadar olmamıştır. Bu kadar dini bilgiye rahat ulaşılan bir dönem yoktur. Hocalara, dini anlatanlara bu kadar rahat ulaşılan bir dönem olmamıştır ama sonuçlarına bakıyoruz hiçbir şey ifade etmiyor. İfade eden nedir model olmak, örnek olmaktır, anlatmak değil artık. Ateş, şöyle sorayım temsil mi tebliğ mi? Bu soruya gene en iyi cevap veren gazzedir sadece birkaç fotoğrafla, video ile İslam’ın izzetini anlatan insanlar. Müslümanlar böyle olmak zorundadır. Temsil, tebliğden çok daha önemlidir şahit olmamız bunu gösteriyor. Dolayısıyla şahit, şehit olmak sadece ölmek biçimiyle alakalı değildir. Hayatı İslam üzere Müslümanca yaşamakla alakalı ve bunu yapabilmenin yolu da fedakarlıktan geçer, canından, malından, makamından fedakarlık yapmayan bir kişinin erişebileceği bir makam değildir şehadet sözlerini vurgulayarak konuşmasına son verdi.

img-8300.jpg

img-8296.jpg

img-8351.jpg

img-8325.jpg

img-8355.jpg

img-8348.jpg

 

img-8384.jpg

img-8375.jpg

img-8364.jpg

img-8362.jpg

 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum