1. YAZARLAR

  2. Adem Yavuz Arslan

  3. İyi çocuk sendromu
Adem Yavuz Arslan

Adem Yavuz Arslan

Yazarın Tüm Yazıları >

İyi çocuk sendromu

12 Şubat 2010 Cuma 12:22A+A-

Dün komutanlar konuştu, gündem tamamen değişti.

Daha önce Hürriyet'e röportaj veren Başbuğ bu kez Habertürk'e konuştu. Göreve gelirken 'az konuşacağım, gerekli şeyleri ilgili platformlarda ileteceğim, benden sık sık demeç alamayacaksınız' demişti ama şartlar farklı gelişti. Başbuğ sık sık konuştu ve her konuşması çok tartışıldı. İster istemez akıllarda LAW'lı, savaş gemili, 'kağıt parçalı' basın açıklamaları kalacak.

Habertürk'teki röportajda, bugün Gölcük'te olacağını ve çok eleştirilen Deniz Kuvvetleri'ne moral vereceğini söylüyor.

Ne söyleyeceğini tahmin etmek zor değil. Ama unutmayalım ki soruşturma sürüyor ve önümüzdeki günlerde kazanacağı yeni boyutlarla Başbuğ açısından 'ikinci bir LAW kazasına' neden olabilir.

Hem Başbuğ'un hem de Yiğit'in ekibini korumak istemesi makul. Hatta kimse 'askeri rencide edin, suçlayın' demiyor. Kamuoyu, çürük elmaların ayıklanmasını istiyor o kadar.

Bu noktada yargı süreci önemli çünkü bütün soruların cevapları oradan gelecek. Konu bu kadar net iken dün konuşan iki komutan da açıkça yargıya müdahale etti. Kanaat belirttiler. Olay Hıfzı Çubuklu'nun Kozmik Oda soruşturmasına müdahalesini hatırlattı.

Başbuğ, amirallere suikast iddianamesi ile ilgili olarak 'böyle rezillik olur mu? Yeter yahu' dedi. Yiğit ise sanıklara kefil oldu.

Başbuğ iddianamenin hiçbir yerinde suikast iddiasının olmadığını söylüyor. Muhtemelen dikkatli okunmamış. Çünkü 'operasyonun' talimatı, teğmenlerden birinin evindeki buzdolabının motor kısmına saklanan mermiler ve TNT'lerle birlikte bulunmuştu. İlave deliller, yazışmalar ve tespitler de var.

Bu durum 9'u tutuklu 19 sanığın suçlu olduğu anlamına gelmiyor. Ama sabırla yargı sürecini beklemek lazım. Eğer sanıklara kefil olan açıklamalar sürerse davadan çıkacak karar hiç kimseyi tatmin etmeyecektir. 'Müdahale edilmiş imajı' en çok da orduya zarar verir.

Hem unutmayalım, Şemdinli soruşturması neredeyse unutuldu ama Büyükanıt'ın sanıklar hakkında söylediği 'tanırım iyi çocuktur' lafı akıllarda kaldı. Çıkacak karara gölge gibi yapıştı ve zihinlerde hep bir soru işaretine neden olacak.

Muhalefet polemikle çıkış arıyor

Son günlerde çok söyledik ama yine tekrar edelim. Artık seçim sathına girdik. Bu yüzden kıyada köşede kalmış ne kadar 'malzeme' varsa bir bir ortaya dökülecek.

Bu tip durumlarda ise argümanın doğru olup olmadığı, hangi şartlarda ve nasıl söylendiği pek önemli olmaz. Aslolan gelecek oydur.

MHP'nin 'Peygamber polemiği', CHP'nin 'Fransa eşini getirme dedi/demedi' tartışması da böyle bir şey. MHP'liler de biliyor ki herhangi bir taşra teşkilatında, herhangi bir yönetici kastı aşan ifadelerle liderine 'sevgilerini' sunabilir. Aynı şeyin MHP'nin başına gelmeyeceğinin de garantisi yok.

Ayrıca Deniz Baykal gibi tecrübeli bir siyasetçi hiçbir ülkenin, bir başkasına 'eşinizi kıyafetinden dolayı getirmeyin' diyemeyeceğini bilir.

Zaten dönemin büyükelçisi Uluç Özülker, hem de dönemin başdanışmanı Ahmet Davutoğlu böyle bir iddianın doğru olmadığını söyledi. Başbakan da dün Star'dan Şamil Tayyar'a 'İma bile olsa asla gitmezdim' dedi. 'One Minute' diyen Başbakan'ın böyle bir şeye seyirci kalması mümkün değil.

Burada bir parantez de açmak şart. Salı gecesi Kanaltürk'te bu konuyu tartışırken kullandığım ifadeler ertesi gün CHP basın bildirisinde farklı çıktı. Ben o günlerin gündemini aktardıktan sonra 'Hiçbir ülkenin böyle bir şeyi söyleyemeyeceğini' anlatmış ve 'seyahat 'çalışma yemeği' şeklinde programlandığı için eşlerin geziye katılmadığını' söylemiştim.

Oysa sözlerim basın açıklamasına farklı yansımış. İlerleyen saatlerde CHP web sitesinden düzeltmem yayınlandı. Fakat kastetmediğim, söylemediğim bir şey benim adımla sanal aleme yayılmış oldu. İnternetin azizliği de bu olsa gerek.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT