İsrail'in kendisine uzak ve yakın çeşitli hasımları var. Yakın olanların başında da Hamas ve Hizbullah geliyor.

İsrail bu hasımlarının bütün hareketlerini takip etmek, planlarını ve kuvvetlerini en küçük ayrıntılarına kadar öğrenmek, bunlarla ilgili istihbarat faaliyetlerini aksatmadan yürütmek için elinden geleni esirgemiyor.

Bu çerçevede Hamas konusunda ne kadar başarılı, pek bilinmiyor. Esasen, Gazze'nin özel durumu, homojen yapısı, Hamas'ın kontrol gücü dolayısıyla beşeri istihbaratta çok başarılı olması pek mümkün görünmüyor. Bu yüzden herhalde teknik istihbarata ağırlık veriyor bana göre.

Diğer yandan, Hizbullah konusunda ise Hamas'a göre bu yıla kadar daha etkin ve başarılı olduğunu söylemek mümkün. Bu da şüphesiz birçok faktörle izah edilebilir. Bunların başında da Lübnan'ın heterojen yapısı, İsrail istihbaratına karşı mücadele etmesi gereken kurumlar arasındaki koordinasyon eksikliği ve İsrail'in bu ülkede son 20 yıl içinde kurmayı başardığı istihbarat altyapısının son döneme kadar şöyle ya da böyle varlığını devam ettirebilmesi gibi hususlar zikredilebilir.

Ne var ki, bu durum geçen yıldan bu yana değişmeye başlamış bulunuyor; zira Lübnan güvenlik ve istihbarat kurumlarının birbirleriyle işbirliği yapması ve kararlı davranması sonucu ülkede yıllardır İsrail hesabına çalışan çok sayıda ajanın faaliyeti ortaya çıkarılarak en az 20 civarında ajan tutuklanmış bulunuyor.

Üstelik geçen yılın bahar aylarında başlayan tutuklamalar halen de devam ediyor. Nitekim bu ay içinde benim takip ettiğim kadarıyla en az iki ajan yakalanarak tutuklanmış, tutuklananların bir kısmı suçlarını itiraf etmiş, birkaçı da İsrail'e kaçmış bulunuyor.

İstihbarat kaynakları, tutuklanan bu ajanların İsrail istihbaratı tarafından sağlanan gelişmiş izleme cihazları, kriptolu uydu telefonları ve başka cihazlarla birlikte yakalandıklarını söylüyorlar. Bunlardan birisinin Güney Lübnan'da yaşayan bir galerici olduğu, bu şahsın Hizbullah mensuplarına sattığı arabalara izleme cihazları yerleştirdiği bildiriliyor. Yakalanan İsrail casuslarının para mukabili çalıştıkları da söyleniyor. Nitekim bir casusun, yıllar içinde İsrail istihbaratından 100.000 dolar aldığını itiraf ettiği belirtiliyor.

Bu casusların çoğu muhtemelen İsrail'in 2000 yılına kadar yaklaşık 20 yıldır sürdürdüğü Güney Lübnan işgali sırasında kurulmuş 6 casusluk şebekesinin elemanları. Lübnan istihbarat kurumlarının zafiyetleri dolayısıyla geçen yıla kadar faaliyetlerini sürdürebilmişler. Ancak, söylediğimiz gibi, Lübnan istihbarat ve güvenlik kurumlarının benimsedikleri yeni tavır ve çabalar sonucunda yavaş yavaş yakayı ele vermeye başlamışlar. Bu unsura ilaveten, bu şebekelerin ortaya çıkarılmasında bir başka önemli unsur da rol oynamış bulunuyor. Bu da Amerika'nın Lübnan'a 2006 yılından bu yana yapmakta olduğu 1 milyar dolayındaki mali yardım. Bu yardımın 410 milyon doları Lübnan güvenlik güçlerinin eğitimi, modern donanım temini gibi kalemlere ayrılmış bulunuyor. Bununla da Lübnan güvenlik ve istihbarat güçlerinin eskiye göre hem istihbaratta ve hem de karşı istihbaratta daha etkin hale geldiği yaşanan gelişmelerden anlaşılıyor zaten. Nitekim, İç Güvenlik Güçleri Başkanı General Eşref Rifi 'Bu İsrail casuslarının yakalanmasında yeni teknolojiler yardımcı oldu. Ancak bu arada orduyla eskiye göre daha iyi bir işbirliğinin ortaya çıkmış olmasını da bu bağlamda söylemeliyim.' diyor.

İsrail'in Lübnan casuslarıyla ilgili pek fazla bilinmeyen gelişmeler böyle. İsrail'in 6 casusluk şebekesinin ortaya çıkmış olması şüphesiz İsrail'in bu ülkeye yönelik casusluk faaliyetlerinin durduğu ya da duracağı anlamına da hiç gelmiyor. Nitekim, İsrail Stratejik İşler Bakanı emekli General Moşe Yaalon geçenlerde Lübnan'da istihbarat toplamaya devam ettiklerini, Hizbullah silah bırakana kadar devam edeceklerini de açıkça ilan etmiş bulunuyor.

Bu bakımdan İsrail, Lübnan'da yıllardır yaptığından vazgeçmeyecek, karşı taraf da bunu önlemeye çalışacak, işler böyle sürüp gidecek...

ZAMAN