1. YAZARLAR

  2. İzak Laor

  3. İsrail'in gözyaşları inandırıcı değil
İzak Laor

İzak Laor

Yazarın Tüm Yazıları >

İsrail'in gözyaşları inandırıcı değil

01 Temmuz 2009 Çarşamba 03:03A+A-

İsrail'de İran'daki protestoların dinmesinin ardından özgürlükle ilgili açıklama yapan yetkililer timsah gözyaşları döküyor. İkinci İntifada'da Filistinlilerin üzerine kurşun yağdırılırken kimse özgürlükten söz etmedi

Ekim 2000’de onbinlerce gösterici Batı Şeria ve Gazze’de sokağa döküldü. Birkaç hafta boyunca İsrail onlara yarım milyon mermi yağdırdı, birçoğu öldü ve yaralandı. Dünyanın her köşesinden kanallar çatışmaları yayımladı. Tahran’da yaşanan kahramanca olaylar, o dönem işgal altındaki topraklarda olanlara kıyasla yaz kampından farksız. İran’da olsa olsa iç savaşın eşiğine gelindi; buradaki iç savaşsa eşitsiz güçteki iki taraf arasında yaşandı ve güçlünün zaferiyle sonuçlandı (ateş edenlerle kurbanlar farklı halklara mensup olsa da iç savaştır bu). Özgürlük mücadelesi fotoğrafları, ezen taraf olmadığınızda güzeldir. İran baharının çöküşüne ağlayanları biraz dürüstlük incitmez.

Evet, bir fark var, fakat farkı daima muzafferler belirler. Doğru, işgal topraklarındaki isyan bir seçime itirazdan kaynaklanmadı. Göstericilere açılan dehşet verici ateşi Siyonist sol da destekledi; o sol ki ‘geri dönüş hakkı’ şeklindeki korku taktiğiyle Batı kamuoyunu İsrail halkla ilişkiler davasına kazandı; sanki İkinci İntifada dönüş hakkı yüzünden patlak vermiş gibi. Oysa asıl sebep Filistinlilerin, küçük devletlerini elde etmek yerine, topraklarının büyük parçalarının gasp edilmesine ve yerleşimlerin genişlemesine tanık olmasıydı. Aylar içinde isyan kanlı bir savaşa dönüştü. Sonrasındaki dokuz yıl, İsrail’de akademik özgürlük de dahil, özgürlükle ilişkili her şeyi yerle bir etti. Entelijansiya hâlâ dut yemiş bülbül gibi. O zamandan beri patlak veren iki savaş, aynı ‘barış kampı’nca desteklendi. Geçen Şabat’ta ordu, Beyt Ömer’deki Filistinli çiftçilere yardıma gelen solcu eylemcilerin kemiklerini kırdı. Kimse itiraz etmedi. İran çok uzakta; neticede biz de kendini kanıtlamış bir demokrasiyiz - bir de duvarımız var.

Şimdi internetteki sohbetler ve küreselleşmenin diğer oyuncakları daha az görünür hale gelirken özgürlüğün ölümüne timsah gözyaşları döküyoruz.

Devlet Başkanı Şimon Peres İran’da özgürlüğün zaferini umut ettiğini söylerken, İran muhalefetini zor durumda bıraktığını idrak etmemekle kalmıyor, savunma bakanlığında görevliyken son Şah’ın nefret edilen rejimini desteklediğini de hatırlayamıyor. Şöyle bir durup düşünmeyi beceremeyenler devlet başkanımızdan ibaret değil. İran’da görev yapan ve Şah’ın iktidarı sırasında da faal olan üst düzey Mossad üyeleri de bir şeylere dair umutlarını dile getirdi.

Tam olarak neyi umut ediyorlardı? Elbette rejimin devrilmesini. Peki niye dertlerinin özgürlük olduğu numarası yapıyorlar? Eski Mossad şefi Efraim Halevy’nin özgürlükle ne alakası var? Demokrasinin ismini bu kadar beyhude zikretmenin sebebi ne? Mossadçılara göre, Şah’ın oğlu Tahran’a dönebilir ve cani güvenlik servisi Savak’ı tekrar kurabilir, ki tahmin edersiniz daha önce de İsrail’in yardımıyla kurulmuştu.
İşte burada İsraillilerin hükümetlerine karşı çıkamamasına dair bir ipucu var. Esir alınan asker Gilad Şalit’i kurtarmak mı istiyorsunuz? Filistinli esirlerin bırakılmasını talep etmeyin, Gazze kuşatmasının sıkılaştırılmasını talep edin. İbranice’de özgürlük kelimesiyle parmaklık kelimesi kulağa aynı geliyor.

(İsrail gazetesi, 30 Haziran 2009)

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT