1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. İşgalcinin Seçim Anlayışı
Ahmet Varol

Ahmet Varol

Yazarın Tüm Yazıları >

İşgalcinin Seçim Anlayışı

24 Ocak 2013 Perşembe 00:03A+A-

Suriye’deki Baas vahşeti dünyadaki önemli gelişmeleri gölgelemeye devam ediyor. Fakat bir yandan da bu vahşetin her gün öldürdüğü insan sayısını yüz’ün altına düşürmemeye özen göstermesi katliamların gündelik hale gelmesi, rutinleşmesi ve normalleştirilmesi açısından tehlikeli bir durum arz ediyor. Böyle bir vahşetin ve hunharlığın normalleştirilmesi insanların hassasiyetlerini de öldürüyor. Yani sadece Suriye’de zulme ve vahşete karşı hayat mücadelesi verenler değil insanî duyarlılık da öldürülüyor. İran’ın, Baas’ın başındaki katili “kırmızı çizgi” ilan etmesi de bu duyarlılığa karşı verilen savaşın önemli bir boyutudur. İran bu açıklamasıyla Suriye’de savaşın bilfiil içinde olduğunu bir kez daha vurgulamış oldu.

Suriye’de böyle yürekler acısı bir durum yaşanırken Filistin’de işgali sürdüren siyonist yönetimde de erken genel seçim gerçekleştirildi. İşgalci siyonistlerin seçim sandıklarından çıkan oyların sayıldığı sırada Ürdün’de şekli bir seçim için insanlar sandık başına çağrılıyordu. Ürdün’de İslâmî hareket bu seçimin diktanın oyunu olduğunu, dürüst olmayacağını ve halkın gerçek tercihini yansıtmayacağını dile getirerek boykot çağrısı yaptı. Resmî cepheyi temsil eden bazı şahıslar boykot edenlerin çoğunluğu oluşturmayacağı iddiasında bulundular. Arap kamuoyunun bile çok dikkatini çekmeyen ve pek gündem oluşturmayan Ürdün seçimlerinin biz yine de bir tahlilini yapmaya çalışacağız inşallah. Ancak önce işgalci siyonistlerin 22 Ocak Salı günü gerçekleştirdikleri parlamento seçimlerinin genel bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz.

İşgal yönetiminin başbakanı Netanyahu’nun böyle bir erken genel seçime başvurmasının sebebi Avrupa ve ABD’de yaşanan global ekonomik krizin işgalci siyonistlerin ekonomisini de ciddi şekilde sarsması ve bazı çalkantıların yaşanmaya başlamasıydı. Görünüşte Netanyahu bu seçimle parlamentodaki gücünü artırmak ve ekonomik krizin üzerine gitmek için daha cesaretli kararlar alabilmek istiyordu. Gerçekte ise bir oyalama taktiğiydi. Çünkü çalkantıların gittikçe yayılması ve geniş çaplı protesto gösterileri düzenlenmesi durumunda işgal hükûmeti işin içinden çıkmakta iyice zorlanacaktı. O yüzden araya bir seçim dönemi sokarak toplumsal tepkinin tansiyonunu aşağı çekmek ve ekonomik krizin aşılması konusunda seçim sonrasında daha uygun zemin oluşabileceği kanaatini yaymak istiyordu. Seçim sonrasında ise önce yeni hükûmeti kurması, sonra çözüm formülleri üretmesi ardından da bu formülleri uygulamaya geçirmesi konusunda kendisine bir mühlet tanınabileceğini umuyordu. Çözüm formülleri başarılı olmasa bile araya girecek zaman toplumdaki tepki tansiyonunun düşürülmesi açısından büyük yarar sağlayacaktı. Bu süreçte kısa süreli de olsa krizin üzerine gitmede işe yarayacak bir kaynak oluşturulması imkânı da vardı.

Konu hakkında daha önce muhtelif yorumlarımızda da dile getirdiğimiz üzere işgalci siyonistin seçim propaganda aracı mitingler, konferanslar değil, Filistinlilere yönelik saldırılar, baskınlar, tutuklamalar yani şiddetin trendinin yükseltilmesidir. O itibarla her ne kadar işgalciyi “mazur” gösterebilmek için yoğun çaba sarf eden bazı yorumcular Filistin direnişinin halkını ve toprağını savunmak amacıyla geliştirdiği füzeleri gerekçe olarak gösterseler de 14 Kasım 2012’de başlatılan saldırı gerçekte Netanyahu’nun seçim atağıydı. Çünkü Filistin direnişinin önemli bir liderinin şehit edilmesiyle tetiği çekilen operasyon Filistinlilerin, yine Mısır aracılığıyla sağlanan ateşkese işgalci siyonistlerden daha fazla riayet ettikleri bir dönemde başlatıldı.

Ancak Netanyahu bu operasyonda önemli kayıplar verdiği ve beklediğini de elde edemediği için ateşkesi kabul etmek zorunda kalınca seçim ataklarını Kudüs ve Batı Yaka’ya kaydırdı. Bu bölgelerde Filistinlilerden yeni araziler gasp ederek oralara yahudiler için yeni yerleşim merkezleri inşa projelerini parlamentoya onaylattı. Bütün bunlara rağmen işgalci siyonizmin yeni kabadayısı olarak öne çıkmaya çalışan Liberman ile kurduğu ortak cepheyle bile parlamentoda toplamda 11 sandalye kaybetmesi Filistin direnişinden yediği darbenin bir yansımasıdır.

İşgal parlamentosunda oluşan yeni aritmetiğin değerlendirmesini inşallah müteakip yazımızda yapacağız.

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT