1. YAZARLAR

  2. Fikret Ertan

  3. İran, Irak ve Suriye derken Filistin...
Fikret Ertan

Fikret Ertan

Yazarın Tüm Yazıları >

İran, Irak ve Suriye derken Filistin...

30 Ocak 2012 Pazartesi 06:25A+A-

Ortadoğu meseleleri bugün dünya gündeminin ön sıralarında yer alıyor.

İran'a uygulanacak müeyyideler, yapılacak muhtemel saldırı, bunların yansımaları, Hürmüz Boğazı'nın kapanıp kapanmayacağı, Suriye'deki kanlı ve zalim rejimin geleceği, Irak'taki mezhep çatışması ihtimali bu çerçevede dikkatle izlenen meseleler. Ortadoğu'nun en önemli, en başat meselesi olan Filistin-İsrail ihtilafı ise bugünlerde geri plana itilmiş, diğer güncel meselelerin gölgesinde kalmış bulunuyor. Bu da şüphesiz bu meseleyi unutturmak isteyen Netanyahu'nun işine geliyor. Hatta bu sayede işgal altındaki topraklardaki Yahudi yerleşimlerini ve işgalin devamını daha güçlü hale getirmeye çalışıyor. Ayrıca, bu arada Ortadoğu Dörtlüsü denen grubun müzakere takvim ve muhtevasını boşa çıkarmak için elinden geleni yapıyor.

Netanyahu bu çerçevede, Obama'nın seçim kaygılarından seçim döneminde Yahudi lobisi ve diğer kuruluşları karşısına almama tavrından ve İsrail solunun dağınık halinden de yararlanıyor. Nitekim, bu avantajların sonucunda Dörtlü'nün müzakereler konusunda takvim ve belli bir sınır planı talep ettiği Amman'da geçen hafta yapılan son görüşmeler de İsrail'in tavrı yüzünden herhangi bir somut ilerleme olmadan sonuçsuz kalmış bulunuyor. Haberlerde, Amman görüşmelerinde İsrail'i temsil eden Netanyahu'nun özel temsilcisi İzak Molho'nun Filistin tarafına herhangi bir sınır planı sunmadığı; ancak İsrail'in Doğu Kudüs'ü muhafaza etmeyi sürdüreceğini ve Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerini tahkim edeceğini söylediği bildiriliyor. Bunun da ötesinde Molho'nun İsrail'in halen yapımı süren Duvar'ı Filistin bölgesi ile sınır olarak gördüğünü, Ürdün Vadisi ve Ürdün ile sınırı stratejik konu olarak telakki ettiklerini de Filistin tarafına iletmiş bulunuyor. Bu teklifler İsrail'in eski başbakanlarından Barak ve Olmert'in sunduğu tekliflerden bile çok geri giden, sonuçta yaşayabilir bir Filistin devletine izin vermeyecek, işgal ve yerleşimlerin İsrail'in istediği kadar sürmesini sağlayacak teklifler. Bunlar başka türlü izah edilemez. Özellikle Yahudi yerleşimlerinin muhafazası ve tahkimi sayesinde böyle giderse yaşayabilir bir Filistin devletinden söz etmek anlamsız olur.

İsrail-Filistin ihtilafının özünde ya da merkezinde yıllardır yer alan Yahudi yerleşimleri esasen 1967 Arap-İsrail Savaşı'nın doğurduğu bir gerçek. Bu konuda bugünkü durum kısaca şöyle: İşgal altındaki Batı Şeria'daki (5,640 kilometrekare) mevcut yerleşimlerin sayısı: 121 adet. İşgal altındaki Doğu Kudüs'teki mevcut yerleşim birimlerinin sayısı 12. Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde yaşayan yerleşimci nüfusun toplamı: 1972 yılında: 1.500; 1983 yılında 29.090; 1992 yılında 109.784; ve 2001 yılında 213.672 ve bugün 285.800. Doğu Kudüs'te yaşayan yerleşimci nüfusun toplamı: 1972 yılında 6.900; 1992 yılında 141.000; 2000 yılında 170.400 ve bugün 193.700. İkisinin toplamı da 479.500 yerleşimci. Son rakamlar İsrail Devlet İstatistik Kurumu verilerinde de yer alıyor. Kurumun verilerine göre, hem Kudüs hem de Batı Şeria'daki yerleşimci nüfus İsrail'in genel nüfus artışının (1,5) üstünde, yüzde 4,5 civarında, artmış bulunuyor. Bugün, müzakere konusu Batı Şeria ve Kudüs'teki yerleşimci nüfus; ama bu arada mesela hiç konuşulmayan 33 birimde yaşayan Golan Tepeleri'ndeki yerleşimci nüfus da var. Bunlar da yaklaşık 20 bin civarında.

İnşa edilmiş ya da kurulmuş yerleşim alanları Batı Şeria'nın 5,640 kilometrekarelik yüzölçümünün yüzde 1,4'ünün üzerinde bulunuyor, ancak bu yerleşimlerin tespit edilen sınırları Batı Şeria yüzölçümünün hemen hemen yüzde 10'una tekabül ediyor. Bu keyfi arazi ya da toprak kapatmalara ilaveten İsrail'in hemen hemen bütün yerleşimleri ve askerî tesislerinin etrafında 70 ile 500 metrelik girilmesi yasak bölgeler de ilan ettiği ve bunları uyguladığı da biliniyor. Bu durumda, İsrail ordusunun yerleşim birimleri, bunların eklentileri, sınırları, yollarıyla birlikte Batı Şeria'nın neredeyse yüzde 50'sini fiilen kontrol ettiği söylenebilir.

Bunlara ilaveten İsrail, yeni yerleşim yapmayacağı sözü yüzünden yeni yerleşim sözde yapmıyor görünüyor; ama bir tür küçük yerleşim birimi olan 'outpost' denenlerin yapımını da engellemiyor. Bugün 100'e yakın sayıya ulaşmış bulunan 'outpost'lar tasfiye kararlarına rağmen hem İsrail hükümetine hem de İsrail ordusuna rest çekiyor; hatta hem Filistinlilere hem de İsrail askerlerine bile saldırıyor, mahkeme kararlarını bile dinlemiyorlar, artmaya, büyümeye devam ediyorlar. Kudüs'te ise İsrail, yerleşim konusunda herhangi bir kısıtlama yapmıyor, burada yeni yerleşimlere izin veriyor. İran, Irak ve Suriye'de ne olacak derken İsrail, işgal altındaki Filistin'deki varlığını tahkim ediyor, yaşayabilir bir Filistin devletinin her gün biraz daha hayal olması için elinden geleni yapıyor. Buna da hiç kimse bir şey demiyor. Acı ki ne acı...

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT