1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3.  İngiltere’de Başörtüsü Sorununu Hortlatmak
 İngiltere’de Başörtüsü Sorununu Hortlatmak

 İngiltere’de Başörtüsü Sorununu Hortlatmak

Eyüp Togan kardeşimiz, başörtüsüyle ilgili Avrupa’da son zamanlarda hız kazanan İslamofobik gelişmeleri İngiltere örneğinden hareketle Haksöz-Haber için analiz etti.

02 Şubat 2018 Cuma 15:28A+A-

EYÜP TOGAN / HAKSÖZ-HABER

Başörtüsü sorunu Türkiyede can yakıcı şekilde hissedildiği yıllarda İngiltere’nin müsamahakar tavrına sık sık göndermeler yapılırdı. Son 10 yılda Fransa’da, Hollanda, İsviçre gibi ülkelerde topyekûn eğitim hayatında başörtü yasağına dönüşmese de, yer yer niqap (peçe) yasakları, haavalanlarına girişlerde örtünün açılması gibi zaman zaman ortaya çıkan baskıcı pek çok uygulama sürüyor.

Fransa’da feminist çevreler varoluş nedeni olarak kadın bedeninin özgürleştirilmesi adı altında, müslüman kadınların başörtüsü konusunda aktif-militan uygulamalar ortaya koydu. Türkiye’de o zaman zulmü reva görenlerden, bazılarının adına ‘militan demokrasi’ dediği bir ruh haliydi bu. 2000’li yılların başında hız kazanan ve sosyal bir çatışmaya dönüşen bu çıkışmalarından ardında pekçok neden olmakla beraber, Sudan’dan, Türkiye’den, Somali’den, Fas’tan vs gelen kızların Fransız okullarından eğitim alarak hayatta görünürlüklerini artmaya başlıyordu. Laikliği açık bir müdahale aracı olarak kullanan öğretmenler, başöğretmenler eliyle başörtüsü yasakları hayata sokuldu. Fransız feministlerinden en azından bir grup, hasımlarını yaratmıştı, onlar söylem düzeyinde tartışırken, baskı ve sindirme o hale geldi ki, Fransız devlet liselerinde, her sabah müdürlerin bizzat hazır bulunduğu okul girişlerindeki güvenlik, kızların giysi ve takılarını tek tek teftiş etmeye başlamışlardı. Dinsel sembollerin yasaklığı olarak formüle edilen bu uygulama, ‘Nasıl haça sempatik bakmıyorsak, İslami tesettür simgesi giyime de karşı çıkıyoruz’ diyerek, kızlar okula alınmadı. Eğitimden vazgeçmek istemeyen genç kızların bazıları, renkli eşarplarını bandana şeklinde bağlayarak, müdürleri ikna etmeye çalıştı. ‘Kulak gözükecek’  şartı getirildi. Müdür ve öğretmenler dinsel sembol yasak, moda ise serbest dediler. Bu nedenle kızların bazısı renkli eşarplarını bandana şeklinde bağlayarak engeli aşmaya çalıştı. Kızlarını okula gönderme geleneği olmayan pek çok aile, başörtü şartıyla kızlarını eğitime yönlendiriyordu. Bu şekilde mağdur edilen kızların arkasında duracak kurumsal ve cemaat yapıları Fransa’da güçlü olmadığı için okuldan kopan, sessiz mağdur pek çok kız bıraktı geride.

Fransa’da laikliğin bekçisi görevine sarılan bu öğretmen ve okul müdürlerinin davranış biçimi İngiltere’de kurumsal anlamda daha yumuşak yaşandı. İngiltere’de kızların başından örtüyü zorla çekip çıkaran öğretmenler soluğu mahkemede aldılar. İngiltere’de, Fransız medyasının mahkum edici ve yıpratıcı korosunun yüklendiği gibi yapılanlar genel tasvip görmedi. Müslümanların İngiltere’de örgütlenme biçimleri, okullara kendi yörelerinde öğretme seçimine kadar müdahale imkanlarının gelişkin olması, Fransa’da görülen militan öğretmen profilinin yer etmesini engelledi.

İngiltere örneğinde bu geniş müsamaha sahasına rağmen bir gerçeğin altını çizmemiz gerekiyor. İngiliz siyasetçiler, başörtü konusunu rahatsız edici olmak kadar, aşırı bir İslam yorumu olarak düşünerek, müslümanların sabrını sınamaya kalktılar. Örneğin eski Dışişleri, İçişleri ve Adalet Bakanlığı yapan Jack Straw, en büyük oyu müslümanların yoğun olarak yaşadığı Blackpool bölgesinden almasına rağmen peçe yasağını en kararlı biçimde hayata geçirmeye çalıştı. Hacca giden müslümanları davullu zurnalı uğurlama törenler yapacak kadar müslümanlara yakın durmaya çalışan Straw, aynı anda, radikalleşme emaresi olarak gördüğü peçeyi yasaklatmaya çalışıyordu. Yapılan kamuoyu yoklamaları sonucu, getirisi götürüsünden fazla olacak düşüncesiyle gündemden düşürüldü.

Son başörtü olayı ise İngiltere kamuoyunda geniş şekilde gündem oldu. 8 yaşından küçük öğrencilerin okula başörtüsüyle takmasını yasaklayan Doğu Londra’daki okul müdürü Niena Nall, okul velileri ve toplumun önde gelenlerinin baskısı sonucu okuldan uzaklaştırma cezası aldı. Veliler, kendilerine hiç bir şekilde danışılmadan oldu bitti şeklinde hayata geçirilen dayatmacı kararı kınadılar.

Ceza üzerine İngiltere’nin eğitim planlamalarının ve Eğim Bakanlığı Müfettişi Amanda Spielman olaya el koyarak, okuldan uzaklaştırılan öğretmene açık destek verdi. Anglican Kilisesinde düzenlenen konferansta öğretmenlerin bu tür başörtü yasağı koyanların daha cesur olmalarını isteyerek, asla yılmamalarını çağrısı yaptı. Spielman, zaman ‘pasif liberalism dönemi değil, aktif liberalism’ dönemidir diyerek müdahaleci öğretmenlere destek vereceğini ifade etti. Yasak gerekçesini, çocuk yaştaki kızlara hayattaki seçeneklerini daraltarak tesettür amandaspeilmanbasortu.jpgyönlendirilmelerinin ilerde onları aşırı ideolojilere açık hale getirdiğini iddia etti. Spielman yasağa kulp bulmaya çalışırken, her okulun bir giyim tarzının olduğunu ve bunu belirlerken öğretmenlerin kendi seçimlerini yapma hakkı olduğun söyledi. Spielman’ın konuşmasını Anglican Kilisesinde yaparken hiç şüphesiz, belli bölgelerde ağırlık ve görünürlülük kazanan İslami yaşam biçiminden duydukları rahatsızlığı dile getiriyordu. Speilman yasak gerekçesini, ergenlik öncesi kızlara başörtü giydirilmemesi gerektiğini söyledi.

‘İngiltere Müslüman Konseyi’ yaptığı yazılı açıklamada, genç kızların hangi yaşta başörtü takacaklarına ilişkin tavsiyelerin anne baba ve çocuklarla yapılacak istişarelerden sonra belirlenebileceğini açıklamasını yaptı. Bu danışma süreci bile olmadan, başörtüsü yasağı kararının baskıcı uygulamalardan biri olduğu kanaatini artırdığını ve Milli Eğitim teşkilatının müslümanlara ayrımcılık yapmalarından endişe duyduğunu belirtti.

Newham’da okulda başörtü gerilim, Kasım 2017’de başörtü takan ilkokul çocuklarının polis ve gerekirse istihbarata yakın birimlerce mülakata alınarak, neden başörtü taktıkları ve anne babalarının eğilimlerini sorgulanması uygulamalarıyla yükselmişti.

20 Kasım tarihinde Eğitim Müfettişi Spilman başörtü takan kızların, cinselleştirildiğini (sexualisation) öne sürmüştü. Başörtü giyerek cinsellik vurgusu yaptıklarına ilişkin açıklamayı saçma bulan, Guardian Gazetesine yazdığı bir mektupla açıklayan Dr Sana Ramiz, ‘Genç kızların ruj sürerek de veya annelerinin topuklu ayyakkabısını giyerek onları taklit etmeleri, ‘cinselleştirme’ olmuyor da, başörtüsü takınca mı oluyor’ diye tepki gösterdi.

Dr Ramiz, ülke raporlarında İngiltere’de kızların yüzde 31’nin tacize uğradığına ilişkin raporlara dikkat çekerek, Milli Eğitim ve okulların başörtü ve türban takan genç kız ve oğlanları rahat bırakması çağrısında bulundu.

İngiltere’de lise ve üniversite seviyesinde gözle görülür bir başörtülü genç kız patlaması yaşanıyor. Bunu bağlama oturtacak olursak, üniversite eğitimi gören etnik kökenli insan sayısı rekor artış kaydetti. 10 yıl önce Fransa’da yaşanan Müslümanların eğitim ve iş hayatında görünür olmaları, oyunun kurallarını uzun bir vadede değiştirecek cinsten bir sosyal değişim vadediyor. Örneğin, 15-20 yıl önce Somali’den mülteci olarak gelen ve en düşük ekonomik seviyeden hayata katılan müslümanların çocukları bugün İngiltere’nin en prestijli üniversitelerinde kızıyla, erkeğiyle eğitim görüyor. Etnik kesimden yükselen bu eğitim ve göç hareketlerinin sonuçları nedeniyle, ‘Londra’ya’ ‘Londranistan’ adı takanlar bile var.

Derinlerdeki başörtüsü tartışması henüz hükümet seviyesinde tartışmalara evrilmedi. Ancak dip dalga şiddetlenerek uzun bir süre devam edeceğe benzer. Bir aşamada, yasa yapıcı yüksek siyaset erkinin de müdahil olacağı ve bir yeni denetim modelinin hayata sokulacağını ihtimalinin ağırlık kazandığı görülüyor.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum