1. YAZARLAR

  2. Şahin Alpay

  3. 'İmamın Ordusu' hakkında ne düşünüyorum?
Şahin Alpay

Şahin Alpay

Yazarın Tüm Yazıları >

'İmamın Ordusu' hakkında ne düşünüyorum?

07 Nisan 2011 Perşembe 00:03A+A-

Geçen hafta Brüksel'de görüştüğüm AB parlamenterleri ve yetkililerinin Fethullah Gülen hareketi ile ilgili sorularına da muhatap olduğumu tahmin edersiniz.

Gülen hareketinin Türkiye'de polisi, savcıları ve yargıyı ele geçirdiğine dair iddialar hakkında ne düşünüyordum? Ergenekon davası, AKP hükümetine karşı muhalefeti susturmak için, polis ve yargıdaki Gülen yandaşları tarafından uydurulmuş bir dava mıydı? Ahmet Şık bu gerçekleri ortaya çıkaran "İmamın Ordusu" adlı kitabı yazdığı için mi tutuklanmış, söz konusu kitap bunun için mi basılmadan yasaklanmıştı? Bu sorulara verdiğim cevapları okurlarla paylaşmak istiyorum.

Bir: Sekiz yılı aşkın bir süredir Zaman'da yazıyorum. Bu gazete Gülen hareketinin manevi desteğiyle çıkıyor. Görüşlerimi sakınmak gibi bir adetim olmadığı için Gülen ile ilgili fikrimi ilk kez 1995 yılında, Milliyet gazetesinde çıkan "Hocaefendi'ye saygı" başlıklı yazı ile dile getirdim. Görüşlerim değişmedi, pekişti.

İki: Türkiye'de İslamofobi (İslam korkusu) Avrupa'da olduğu ölçüde yaygın olmayabilir, ama bazı kesimlerde hayli güçlü. Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana elitlerin bir kesimine, özellikle de asker ve sivil bürokrasiye hakim anlayışa göre, İslam devlet tekeli ve denetimi altında tutulmadığı, dini özgürlükler kısıtlanmadığı, dini akımlar baskı altında tutulmadığı takdirde, Türkiye Suudi Arabistan'a ya da İran'a benzeyebilir. Bunun için İslam'ın halk yorumları olan tarikatlar 1925'ten beri yasaklı, Alevilik bunun için resmen tanınmamakta, dini toplulukların tüzel kişilik kazanmalarına izin verilmemekte. Oysa Türkiye çoğunlukla dindar bir toplum. Bütün yasak ve baskılara rağmen tarikatlar, onlardan kaynaklanan cemaatler ve inanç-temelli toplum hareketleri, çoğu modernleşmeye ayak uydurarak canlılıklarını korumakta. İnanç temelli bir toplum hareketi olan Gülen hareketinin yaygınlığı, pozitivist ve İslamofobik elitleri ürkütüyor.

Üç: Bilimsel düşüncenin gelişmediği Türkiye'de komplo teorileri, yani yaşanan olayların ardında her şeye kadir bir oyuncunun olduğuna dair inanç çok yaygın. Bu oyuncu emperyalizm, komünistler, Siyonistler, vesaire olabiliyor. Türkiye bugün askeri-bürokratik vesayet altında olan türden bir demokrasiden Avrupa normlarında bir demokrasiye geçişin sancılarını yaşıyor. Toplum demokrasi isteyenler ile vesayetçiler arasında kutuplaşmış durumda. Birinciler arasında her taşın altında "derin devlet"i ya da Ergenekon örgütünü, ikinciler arasında da, "Fethullahçılar" diyerek akıllarınca aşağılamaya çalıştıkları, Gülen hareketini görme eğilimi yaygın.

Dört: Gülen, modernleşmeyi, yani demokrasiyi, inanç özgürlüğü anlamında laikliği, temel hak ve özgürlükleri, farklı inanç ve yaşam tarzlarına saygıyı, piyasa ekonomisine dayalı kalkınmayı destekleyen; din ile bilimi birbirine tamamlayıcı gören; İslam'ın manevi ve sosyal yönünü vurgulayan bir din bilgini. Sevenlerine şirketler, okullar, hastaneler, yardım kuruluşları örgütleyerek halka ve insanlığa hizmeti telkin ediyor. Her zaman yasalara bağlılığı, meşruiyeti savundu. Modernleşme sürecindeki Türkiye toplumunda büyük itibar kazanmasının sebebi bunlar. Ama pozitivist ve İslamofobik zihinler, dinin olumlu bir rol oynayabileceğini asla kabul edemedikleri için, neredeyse her kötülükten Gülen hareketini sorumlu tutmakta.

Beş: Ergenekon davası asla, AKP hükümetine karşı muhalefeti susturmak için uydurulmuş bir dava değildir. Yürütülmesinde hukuk devleti ile çelişen uygulamaların ortaya çıkmış olması, bu davanın ülke tarihinde ilk kez darbe kışkırtıcı ve girişimcilerinden hesap sorulması açısından büyük önem taşıdığı gerçeğini bir nebze dahi gölgelemez. Toplumun her kesiminde olduğu gibi bu soruşturmada görev alan polis, savcı ve yargıçlar arasında Gülen'e saygı duyanlar olabilir. Ama bunların hepsinin Gülen'den veya hareketinden emir aldıkları iddiası ne mantıkla bağdaşır, ne de davayı kundaklamaktan başka bir amaç taşır.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT