1. YAZARLAR

  2. Mehmet Altan

  3. Hükümet keşke BDP ile görüşseydi
Mehmet Altan

Mehmet Altan

Yazarın Tüm Yazıları >

Hükümet keşke BDP ile görüşseydi

18 Eylül 2010 Cumartesi 11:56A+A-

20 Eylül Pazartesi, PKK’nın “eylemsizlik” ilan ettiği sürenin son günü... O tarihe kadar bazı adımlar atılabilir, bazı ikna edici hamleler yapılabilirse, daha kalıcı bir ateşkesin önü açılabilir mi?

Kürt sorununun toptan silahsızlandırılması için yeni bir imkân yaratılabilir mi?

Sanırım, önceki gün, hükümet yetkilileriyle BDP yöneticilerinin buluşması bu imkânları araştıracaktı...

Tam da bu görüşme öncesinde...

İçinde sivillerin, çocukların olduğu bir minibüs uzaktan kumandalı bir mayınla havaya uçuruldu. Daha önce de ateşkese rağmen dokuz PKK’lı öldürülmüştü.

Bu kez de on kişi öldü.

Gelenlerin kimliğini, sivil olduklarını gördüğü halde hiç aldırmadan onları öldüren, mayını patlatan alçak kim?

Bu sorunun doğru cevabı, referandum sonucu toplumsal onay da almış gözüken “barış sürecini” yeniden hızlandıracak...

***

Aralarında “o bakışını” asla unutmayacağımız altı aylık Zeynep’in de bulunduğu günahsız insanlara, barış sürecini yok etmek için kanlı provokasyonu kim düzenledi?

PKK mı?

JİTEM mi?

İkisi birden mi?

Ya da devlet ile PKK içindeki Ergenekon mu?

Eğer barış süreci, savaş cellâtlarının eline bırakılmak istenmiyor ise bunun cevabının doğru bir şekilde ve çok hızlı verilmesi lazım.

Bu konudaki en büyük yardımcımız olay yerindeki üç sırt çantası ve içindeki iki patlayıcı düzeneği.

Ciddi bir araştırma bizi “alçağın” adresine hızlıca götürecektir.

***

Temel soru şu:

Çatışmayı ve ölümü istiyor muyuz, istemiyor muyuz?

“Savaş lobisi” kan üstünden semirmeyi istiyor... Zaten çoluk çocuk aldırmadan kanlı provokasyonları o nedenle yapıyor...

Peki, “barış lobisi” ne yapmalı?

Barış lobisi “ırk ve ırkçılık tuzağına” düşmeden, “temel hak ve özgürlükler” konusunda samimi bir kenetlenmeyi sağlayabilir ise çözüm daha da yaklaşacak...

***

Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Kürtlerinin de devleti olmalı...

Kürt kimliği talebi...

Ana dilin eğitim sistemi içine yerleştirilme

talebi...

Yerel yönetimlerin özerkliği, özerkleşmesi

talebi...

Bunların hepsinin AB kriterlerinde yeniden inşa edilecek bir “demokratik cumhuriyet” içinde karşılığı var...

Yeter ki, “siyaset kurumu ya da siyasetçi” gerçekten, bütünlüklü bir sistem içinde bunu samimiyetle hedeflesin...

Kürt halkının mutluluğu ve özgürlüğünü bahane ederek kendine “koltukta ikbal” aramasın.

Bunları söylüyorum çünkü bütün talepleri ve daha fazlasını AB kriterleri sağlıyor ama nedense bu talepler AB’yi anmadan, siyasetçinin işine yarayacak kısmı ile ifade edilmekte...

İkincisi, kendi halkının yaşadığı mekânlardaki derelerin açık kanalizasyona dönüşmüş olmasından hiçbir rahatsızlık duymayan bir siyaset ne kadar “insanı”, “halkı” ve “yönetileni” düşünür, çok şüpheliyim... 

Tabii, söylemeye gerek bile yok ama demokrasi isteyen, kendi halkının iradesine ipotek de koymaz, silahla onu tehdit de etmez. 

Bir berraklık olmaması, “savaş lobisi” ile “barış lobisi” ayrımını da...

“Barış lobisi” içindeymiş gibi duranların saydamlığını da flulaştırıyor...

Türklere ne ise, Kürtlere de o...

Bu AB kriterlerinin özü zaten... O halde bundan kaçınma niye?

***

Gene de fluluğun önüne geçmek, duruşları netleştirmek, silahların susup, çocukların ölmesini engellemek için yapılacak olan bölgenin yasal ve meşru temsilcisi olan BDP ile görüşmek...

Bu partinin PKK’dan bağımsız bir güç olmasına yardımcı olmak...

Bu nedenle kanlı provokasyona rağmen hükümet keşke BDP ile randevuyu iptal etmese de, provokasyonun ardındaki “alçağı” sevindirmeseydi derim...

***

“Kendi için bir şey istemeyen siyasetçi” dönemine geçilmiş gibi düşünün...

Benim için bu açıdan en net ve kesin kriter AB süreci... AB reçeteleri, bizim tüm sorunlarımızı fazlasıyla çözebilecek kabiliyette... 

Hem demokratikleşme isteyip, hem AB sürecine şaşı bakmak, bu nedenle benim açımdan “koltukta ikbal” arayışı anlamına geliyor...

Bu da bana çok çirkin gözüküyor...

STAR

YAZIYA YORUM KAT