1. YAZARLAR

  2. Bülent Korucu

  3. Hudson'dan Taksim'e yol gider!
Bülent Korucu

Bülent Korucu

Yazarın Tüm Yazıları >

Hudson'dan Taksim'e yol gider!

02 Mayıs 2008 Cuma 04:21A+A-

Bu sene de 1 Mayıs'ı 'olaylı' sınıfına sokacağımız şekilde geçirdik. 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'u bir kez daha dünyaya rezil ettik. Ağa ile hizmetçisinin hikayesini biliyorsunuz. Akşam eve dönerken 'iyi de biz bu haltı niye yedik?' sorusunun cevabı yoktur.

Adına ister devlet ister hükümet deyin kamu otoritesi zarar görmüştür. Halkıyla yaka paça bir görüntü vermiştir. Başbakan'ın 'ayak-baş' nitelemeleri yoruma açık cümlelerdi. Konuşmanın bütünü okuduğunuzda siyasi partileri, yani kendilerini de bir noktada ayak sayıyor. "Ama biz uslu ayağız, mülki idare nerede derse orada mitingimizi yapıyoruz." diyor. Kastetmediği şekilde yorumlandığını gördüğünde yazılı açıklama ile yetinmek yerine 'Ben böyle demek istemedim. Ama yanlış noktalara çekildi.' şeklinde izahat yapmalıydı. Tatilin ret kararı ve hele inandırıcı bulunmayan gerekçeleri sokağı ısıtmak isteyenlere arzuladığı psikolojik zemini sağladı. Vali Muammer Güler'in, gözdağı niteliğindeki 'orantılı güç' sözlerine de gerek yoktu.

Sendikalar da süreçten yara alarak çıktı. İşçi örgütleri, kamu otoritesinin namusu gibi koruduğu Taksim'le arasındaki takıntılı ilişkiyi halka anlatmakta zorlanıyor. 1977'deki menfur olayları anmak, gündeme getirmekse maksat, sembolik gruplar halinde çelenk bırakma, basın bildirisi okuma yetebilirdi. Gövde gösterisi için Taksim'in beş misli insanı sığdırabilecekleri Kazlıçeşme biçilmiş kaftandı. İşçi sorunları başta olmak üzere siyasi, ekonomik her konu daha gür bir şekilde dile getirilebilirdi. Taksim, beş yıldızlı otellerden yani 'komprador uşaklarından' müteşekkil değil. Bölgedeki küçük esnafın hafta boyunca yüreği ağzındaydı. Hiçbir özgürlük, başkalarının can ve mal güvenliğini tehdit etme imtiyazına sahip değil. 'Kim kârlı çıktı?' sorusunun cevabı: Marjinal aşırı sol gruplar dışında hiç kimse. Sendikaların legal ve kayıtlı üyelerinden zaten kimsenin endişesi yoktu. Tedirginliğin kaynağı, kalabalığın arasına sızacak provokatif marjinal gruplardı. Yüz binlerle ifade edilen kalabalığın içinde bunları ayıklamak ya da etkisiz hale getirmeye ne polisin gücü yeter, ne de sendikaların. Ankara'daki miting bu anlamda örnek olarak değerlendirilebilir. Hak İş Sendikası mensupları halaylarla coşkuyla kutlama yaparken alana girmek isteyen marjinal gruplar arbede yaşanmasına yol açtı.

Hükümet ve mülki idare, yeterince bilgilendirmediği için medyadan alabileceği destekten mahrum kaldı. Basın toplantısı yapıp ihbarlar aldık demek yerine üst düzey medya yöneticileri, güvenliğin el verdiği ölçüde somut bilgilerle aydınlatılabilirdi. Medya demişken bir cevap hakkımı kullanmak istiyorum. Dün NTV'de Kürşat Bumin, Zaman'ın konu ile ilgili yayınlarını 'soğuk savaş kalıntısı' olarak niteledi. Örnek olarak da Ekrem Dumanlı'nın yazısı ile 1996 yılında yayınlanan 'laleyi döven devrimci kız' fotoğrafını söyledi. Medya eleştirisi yapmak iyi hoş ama illa eleştireceğim diye kendini zorlamamak lazım. Ekrem Dumanlı eli kalem tutan biri, gerekli görürse cevabını verir, ben bahsi geçen fotoğrafı yayınlayan yönetici olarak cevap hakkımı kullanmak istiyorum. Sinan Gül'ün çektiği o fotoğraf, Türk basınının en fazla iktibas edilen karelerinden biridir. Pek çok yayın organının mesela Yeni Yüzyıl'ın birinci sayfada neredeyse yarım sayfa yayınladığı fotoğrafa laf söylediğinizde, hem o emeğe saygınız hem de gazetecilik birikimleriniz hakkında ciddi şüpheye yol açarsınız. Gazete yöneticileri ile anket yapın, ben o fotoğrafı yayınlamam diyen çıkarsa özür dileyeceğim. O kare kitle psikolojisinin kontrol edilemez noktada neler yapabileceğinin sembolüdür. Yatağından taşan suyun sel haline gelip önüne çıkanı yıkma güdüsünün resmidir. Taşlarla camı çerçevesi indirilen esnafın yüzüne yansıyan korku kareleri ile bu resmi tamamlayabilirsiniz. Bunun diğer bir karesi linç edilip öldü diye bırakılan sivil polis memurudur. Ve son kare Ankara'daki canlı bomba Güven Akkuş'un yüzüdür. Üç kişinin öldüğü 1 Mayıs olaylarında sivil polisi linç eden gruptaydı, Anafartalar Çarşısı'nda kendini patlatarak birçok canı daha yaktı. Taksim'de bir Güven Akkuş'un kalabalığa karışmayacağını kim garanti edebilir?. İnanmıyorsanız Hudson senaryolarını bir daha okuyun.

Zaman gazetesi

YAZIYA YORUM KAT