1. YAZARLAR

  2. Bejan Matur

  3. Hrant davasından Türkiye ne öğreniyor?
Bejan Matur

Bejan Matur

Yazarın Tüm Yazıları >

Hrant davasından Türkiye ne öğreniyor?

01 Eylül 2010 Çarşamba 00:49A+A-

Koca bir yaz geçti. Yazmakla yazmamak arasında gittim geldim. Bu süreçte bana en fazla hüzün veren Hrant'la ilgili AİHM'de yapılan savunma oldu.

Devletin, Hrant davasında uluslararası mahkemeye verdiği savunma korkunçtu. Yapılan savunma, haklı olarak eleştirildi. Hrant davasını başından itibaren takip edenler seslerini yükselttiler.

Hrant'ın oğlu Ararat Dink'in Taraf'ta yayımlanan yazısı, o günlerin öfkesine tercüman oldu. AİHM'deki savunma skandalı basına yansımadan bir gün önce Rakel Dink ve oğlu Ararat'la beraberdik. Adadaki evlerine ilk kez gidiyordum. Rakel, Brüksel'den henüz dönmüştü. Ayrı vapurlarla geldiğimiz iskelede buluştuk. Torunlarına Brüksel'den getirdiği çikolata ve kurabiyeleri koyduğu çantayı beraber taşıyıp yukarı çıktık. On gündür uzakta olduğu evinin kapısını beraber açtık.

Kapıyı açtığımızda içeride beyaz, yaralı bir güvercin bulduk. Rakel'in zar zor soluklanan güvercine bakışını unutmam mümkün değil. Sanki Hrant'ın ruhu gelmişti eve. Sanki bir şey söylemeye çalışıyordu. Telaşlı bir sükunetle su ve bulgur koydu önüne güvercinin. Durduğu yerden kıpırdamaya niyeti olmayan güvercin, hasta ve yaşlı gözleriyle Rakel'e bakıyordu. Rakel sessizce ağladı... Sonra cıvıl cıvıl sesleriyle Hrant'ın torunları girdi içeri. Güvercinin hayreti onları da sardı ve karşısında diz çöküp konuşmaya başladılar. 'Nereden geldin, ne istiyorsun, neyin var?' diye sordular...

Sonra balkona geçtik. Uzaktan İstanbul'u gören balkona. Bir zamanlar Hrant'ın baktığı gökyüzüne tatlı bir hüzün ve hatırlamayla baktık beraber. Rakel 'Hrant balığa çıktığında denizden bana seslenirdi.' Hrant'ın Rakel'e el salladığı yöne doğru bakarken, üzerimizden bir leylek sürüsü geçti. Göç katarına katılan binlerce leyleğin oluşturduğu kara bulutla, içerdeki hasta beyaz güvercinin takatsizliği tuhaf bir tezattı.

Sonra çay demledi Rakel. Brüksel'de yaşayan, Türkçe bilmeyen, Kürtleşmiş Bedro anasından söz etti. Memlekete dönmenin anlamından konuştu. Yani gidememeden...

Sonra davayı sordum; iç geçirip 'Hâlâ alay ediliyoruz' dedi. 'Her duruşmada sadece ben ve çocuklarım değil, Hrant'ı sahiplenen herkes açıkça aşağılanıyor.' Ümidini kesmiş biri gibi değil ama yorulmuş biri gibi konuşuyordu. Devletin yapması gerektiği halde yapmadıklarının fazlasıyla farkındaydı. Dava hâlâ bebekten katil yaratan devletin davasıydı!

Rakel'i dinlerken çok derinden şunu hissettim: İyi ki Hrant'a bu kadar yakışan ve davasını sahiplenen bir ailesi var. Düşünün bir, Rakel Dink bu davada başka türlü davransaydı, o gururu, yası asaletle taşımayı başaramasaydı ne olurdu? Kim kaybederdi bundan? Türkiye ne kaybederdi?

Hrant'ın ailesinin talep ettiği adaletten Türkiye, tanımadığı bir vicdanı öğreniyor. Hrant davasında tecelli edecek adaletten Türkiye kazanacak.

Bugün Hrant davası, yapısal bir dönüşüm, bir zihin devrimi gerçekleşmediği sürece Türkiye'nin aşamayacağı bir konu olarak duruyor önümüzde. Ama iyi ki böyle, iyi ki daha köklü dönüşümleri zorluyor dava. Nitekim, dün itibarıyla düşünce kapsamına giren suçlarda devlet savunma yoluna gitmeme kararı aldı. Bundan böyle düşünce konusunda doğan ihtilaflarda devlet uzlaşma yoluna gidecekmiş.

Yani bakanların bilgisi dışında, herhangi birinin yazdığı adı savunma olan parodilere rastlanmayacak bir daha. Böylece ilgili bakan 'haberim yokken olmuş, bilgim dahilinde değil' diyemeyecek!

Hrant davasının zor bir kavşağındayız evet. Ama ailesinin duruşu sayesinde, herkesi ilgilendiren gelişmeler yaşanıyor. Tabii burada bitmiş değil. Çünkü Rakel şunu soruyor: Hrant yargılanırken mahkeme kapısında kulis yapanların hepsi Veli Küçük'ten Kemal Kerinçsiz'e, Sevgi Erenerol'dan Doğu Perinçek'e devletin elinde. İfadeleri neden alınmıyor?'

Türkiye, bu sorunun cevabını verebilecek mi? Bilen var mı? [email protected]

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT