1. YAZARLAR

  2. Sibel Eraslan

  3. Hepimiz aynı Gemi’deyiz...
Sibel Eraslan

Sibel Eraslan

Yazarın Tüm Yazıları >

Hepimiz aynı Gemi’deyiz...

07 Haziran 2010 Pazartesi 06:44A+A-

“Katip arzıhalim yaz yare böyle” der ya nefes... İşte hallerimiz böyle böyledir Hocam... Kanaryayı da vurmuşlar...

Antalya'dan bir çocuk bırakmıştı Gemi'ye. Herkes başka şeyler getirip koyarken, yani daha yararlı, daha pratik, daha elzem ihtiyaçlar... Navlunu insani yardım olan bir Gemi'ye, kanarya getirmek hadisesi olsa olsa bir çocuğun işi olabilirdi. Kanarya da binmişti diğerleriyle aynı Gemi'ye.
Vurmuşlar...
Gemi, hayat ve ölüm arasında barışa dair bir umudu aralayabilmek için çıktığı yolunda enteresan bir temsil simetrisine dönüştü. Gemi'deki her şey gibi kanaryanın da bir temsil gücü doğuyordu bu bağlamda. Kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar, güçlüler ve güçsüzler, her dinden insan, her milletten bayraktan fertler derken... Güvertesinden sintineye kadar her santimi, simetrik olarak bizi, tüm yeryüzünü temsil ediyordu. Hatta silahlarıyla Gemi'yi kana bulayan caniler bile... Onların dahi temsil ettiği simetrik bir durum vardı...
Meseleyi hükümetler arası, dinler arası, cemaatler arası bir tartışma olarak görmek belki daha kolay ve prim getirici olabilirdi. Ama bu aynı zamanda, kaba saba kör noktalarıyla gerçekleştirilmiş, bir çırpıda bitirilivermiş, baştan savma bir oportünizme götürecektir bizi. Mesele, ne Türklerle İsrailliler arasında, ne de Müslümanlarla Yahudiler arasında geçen bir rövanş... Değildir. Yeryüzünde kalbi ve vicdanı olan herkesi endişeye sevkedecek açık, pervasız bir hukuksuzluk var çünkü.
32 ülkeden barış gönüllüsü 700 civarında insan...
Her dinden, hatta ateist olanlar da var, her felsefeden, her dilden, her alfabeden, her renkten insanın bindiği bir Yardım Gemisi. Uluslararası sularda. Beyaz Bayrak sallayarak ilerliyor...
Kader, Mavi Marmara'yı cüssesi ve donanımı itibariyle öne geçirmiş. Amiral Gemisi Mavi Marmara olunca, ister istemez Kıyamet Simetrisi de onun üzerinde cereyan ediyor. Kurşunlara hedef olan insanların nüfus cüzdanları, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olmaları hasebiyle, bizim Devletimizi alakadar ediyor. Ve Başbakanımz, birden bire bir baba gibi, miğfer gibi tarihi kararını vermek durumunda kalıyor...
Başbakanımıza ve Dışişleri Bakanımıza yürekten teşekkür ediyorum. Gayretleri ve diplomatik performansları ile arkadaşlarımızın salimen intikalini sağladıkları için. Önceki günkü mitingte Prof. Numan Kurtulmuş çok haklı bir cümle sarfetti: “Bu mesele siyaset konusu değildir” şeklinde. Çok doğru. Burada AK Parti, CHP, MHP, Saadet Partisi meselesi yok... Hepimiz Mavi Marmara'nın güvertesindeyiz işte eninde sonunda... Bebeğinden kanaryasına, Adanasından Batmanına kadar her şehirden, her etnik kökenden insanla Mavi Marmara'nın güvertesinde birlikte yaşadık katliamı...
İsrail'de olduğu halde Mavi Marmara'da olanlar da vardı. Aşdod'daki tutuklama sabahında telefonla bizlere haber ulaştıran kadın avukat Lea Tsemel, “Merak etmeyin arkadaşlarınız çok iyi, dayanışma had safhada, moraller yüksek” diye konuşuyordu. Barış yanlısı İsrailli avukatlar daha bizler talep etmeden, olayı duyar duymaz tutuklanan arkadaşlarımıza adli muavenet maksadıyla ulaşmışlar. İsrail makamları önce görüşmelerine izin vermemiş ama barış yanlısı İsrailli avukatların ısrarlı müracaatları sonuç vermiş, olaya dahil olmuşlardı... Hukuksuzluğa ve cinayetlere göz yummayan İsrail'li avukatlar da Mavi Marmara'da bizlerle aynı simetrideydi... Ve Türkiye'deki Musevi kardeşlerimiz. Hahambaşı Sn. Haleva başta olmak üzere, Türkiye Musevileri de Mavi Marmara'nın güvertesinde barış ve insani yardımın yanındaydı... Taksim'deki bekleyiş mitinglerinde ağlayarak boynuma sarılan Musevi kardeşlerimi de hayatım boyunca unutamayacağım. Bu şartlar altında olayı “Müslüman/Yahudi” karşıtlığı üzerine oturtamayacağımız da açık...
Olayın akabinde Leyla İpekçi ve Ayşe Böhürler'le birlikte “Barışın Önündeki Duvarlar Kalksın” çağrısını kaleme aldık. Türkçe, İngilizce, Arapça olarak hazırladığımız metne, yurt içinden ve yurt dışından kadın gazeteciler ve aktivistler derhal imza verdiler. Aynı görüşten, aynı milletten, aynı dinden değildik belki. Ama kalp ve vicdanlarımız Mavi Marmara'nın güvertesindeydi... Gemi'de herkesin, hepimizin bir karşılığı, simetrisi vardı...
Gemide her meşrepten, her guruptan insan vardı. En son okuduğu kitap, Fethullah Gülen Hocaefendinin Kalp İbresi'ydi diye bildiklerimiz ile, en son okuduğu kitap Aliya İzzet Begoviç'in Hatıraları'ydı diye bildiklerimiz de vardı. Demek ki Hocaefendi ve Bilge Kral da o Gemi'nin güvertesindeydi. Ya okuyucuları? Onlar geçip gittiler. Kitapları güvertede asılı kaldı. İncil de okundu aynı güvertede Nehcül Belaga da. Ve Kur’an-ı Kerim. Toplayıcı Söz... Yeryüzünün tüm kitaplarından bir karşılık vardı o güvertede...
¥
Merak ediyordum ne oldu diye. Bu sabah öğrendim. Kanaryayı da vurmuşlar. Niye ki? Çok küçüktü ve sarıydı tüyleri, konuşmayı bilmezdi, herhangi bir ülkenin vatandaşı da değildi. Kanaryayı da vurmuşlar Hocam... Kuş deyip geçmeyeceğinizi biliyorum. Kuşlar ve Zeytin ağaçları da o Gemi'nin güvertesindeydi. Şahitlerindendi barışın, selametin ve iyiliğin...
İşte hallerimiz böyle böyledir Hocam...
Burası Yeryüzü...
Ve hepimiz aynı Gemi'deyiz...

YAZIYA YORUM KAT