1. YAZARLAR

  2. Mehmet Kamış

  3. Haziran fırtınası Ergenekon'un işi miydi?
Mehmet Kamış

Mehmet Kamış

Yazarın Tüm Yazıları >

Haziran fırtınası Ergenekon'un işi miydi?

09 Temmuz 2008 Çarşamba 04:25A+A-

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Abant'ta düzenlediği 'Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak' toplantısında en can alıcı sorulardan birini Bolu Valisi İbrahim Akpınar sordu: 'Türk bürokratik elitleri Hindistan'ı yönetmeye kalksaydı ne olurdu?' Vali'nin kendi kendine verdiği cevap da en az sorusu kadar can alıcıydı.

Akpınar, "Hindistan'ı biz yönetseydik herhalde 500 parçaya ayırırdık. Çünkü Hindistan'da 500'den fazla din ve dil var, yaşam tarzı var.'' dedi.

Osmanlı Devleti'nin parçalanmasındaki en önemli etkenlerden biri olan İttihat Terakki kafasına sahip bürokratik elit, bugün de Osmanlı'ya göre çok daha az karışık bir ülkeyi yönetmekte zorlanıyor. Osmanlı'nın yüzyıllarca birbirinden çok farklı yüzlerce parçayı yönetebilmede gösterdiği beceriyi çok daha küçük bir ülkeyi yönetmekte niye gösteremiyorlar? Bu soruya vereceğimiz aklı başında cevap, aslında Türkiye'nin enerjisini bitiren pek çok problemin de çözümü anlamına geliyor.

Türkiye son günlerde Ergenekon diye devlet içinde yapılanmış bir çete ile yatıp kalkıyor. Cumhuriyet savcılarının çeteyle ilgili iddianamesi henüz açıklanmadı, ancak basına sızan haberler doğruysa insanın kanını donduran icraatlar söz konusu. Şimdi bunların detaylarına yeniden girmenin bir anlamı yok. Ancak görünen o ki, psikolojik harp tekniklerini olabildiğince kullanmışlar. Ulaşmak istedikleri bir hedefe varmak için kamuoyunu psikolojik olarak hazırlayacak her türlü eylemi yaptıkları bir bir ortaya çıkıyor.

Hatırlayacaksınız 17 Haziran 1999'da ''düğmeci'' ile bir iftira kampanyası başlatılmıştı. Bir düğmeye basılmışçasına malum gazete, televizyon ve dergilerde Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgili türlü iftiralar ortaya atılmıştı. Hiçbir dayanağı, mesnedi olmadan yapılan yayınlar, Hocaefendi'nin sağlığının bozulmasına ve yıllarca yurtdışında kalmasına sebep olmuştu. Ergenekon'un çalışmalarına bakınca insan ister istemez bu da bir andıç çalışması mıydı, diye düşünmeden edemiyor. Aslında böyle bir soruya da gerek yok; evet bu bir andıç çalışmasıydı. Nitekim yıllarca süren mahkemeler, bütün bu kampanyaların birer iftiradan öteye geçmediğini gösterdi.

İttihat Terakki'den bu yana gelen oligarşik bürokrasi Türkiye'de problemleri çözmekten ziyade sorun üretiyor ve o sorunları çözme adı altında toplum üzerinden baskıyı hiç kaldırmıyor. Bunun için de psikolojik savaşın bütün taktiklerini kullanıyor. Asıl acı olan ise bu konuda en büyük yardım ve yataklığı medyanın yapması. Haziran fırtınası da bunun en büyük delili.

Kürt meselesi dahil Türkiye'deki pek çok problemin kaynağı da bu bürokratik elitlerdeki jakoben kafa yapısı. Yasaklayan, müdahale eden, adam edici ve çoğu zaman da herkesten daha iyi düşündüğünü zanneden küstah tavırlı bu anlayış, kendisi olarak kalmak isteyen herkesi düşman olarak tanımlıyor.

Ergenekon soruşturması şüphesiz Türkiye için satır başı bir olay. Bu ülkedeki pek çok dokunulmaza dokunmayı başarmış çok önemli bir soruşturma. Ancak bu, kişilere yönelik kalırsa hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü bu bir sistem sorunu. Türkiye'de yaşayan herkesin, Alevi'sinin, Sünni'sinin, Kürt'ünün, Çerkez'inin, Süryani'sinin, Ermeni'sinin psikolojik harbe maruz kalmamasını garanti altına alacak yapısal değişimlere ihtiyacımız var.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT