Türkiye Kurban Bayramı telaşında iken Erzincan'da ilginç gelişmeler yaşandı.

Aslında son bir yıldır bu şehirden tuhaf sinyaller geliyordu. Fakat ülke gündemi o kadar yoğun ki kimse 'orada ne oluyor' deme fırsatı bulamadı.

Ergenekon soruşturması kapsamında Erzincan İl Jandarma Alay Komutanlığı'nda görevli istihbaratçı Binbaşı N. E. tutuklandı. Aynı birimde görevli bir üsteğmen ve bir başçavuş da tutuklanmıştı.

Basına yansıyan haberlere göre binbaşıya 5 ayrı suçlama var. Fakat suçlamalardan birinin üzerinde özellikle durmak lazım: Savcıların iddiasına göre binbaşı ve ekibi 'Hayali delil ve istihbaratlarla 17 yere baskın ve 26 kişinin gözaltına alınmasına" neden oldu.

Erzincan Jandarması'na yöneltilen başka ağır ithamlar da var. Fakat 'hayali delil ve istihbaratlar' kısmı size bir yerden tanıdık gelmiyor mu?

Türkiye'nin aylardır gündemini işgal eden Albay Dursun Çiçek imzalı 'irtica ile mücadele eylem planı'ndaki maddelerden birisi de buydu. Sahte delil ve uydurma istihbaratlarla masum insanları 'silahlı terör örgütü' kapsamına aldırıp askeri mahkemede yargılama hedefi vardı.

Yani Albay Çiçek serbest ama planı uygulamada şüphe uyandıracak bir tablo ile karşı karşıyayız. Hatırlatalım biz Ankara gündemiyle boğuşurken doğuda sağa sola bırakılmış el bombaları çıkıyordu.

Erzincan özelinde bir diğer ayrıntı da başsavcı ile ilgili. Başsavcı İlhan Cihaner'i soruşturan (18.06.2009-6/18 sayılı soruşturma) müfettişler hacimli bir rapora imza attı. Başsavcı bakanlıktan gizli soruşturma yapmış, yetkisi olmayan talimatlar vermiş, masum insanlar hakkında dinleme kararı alırken yasa dışı terör örgütü mensupları diyerek teknik takibe aldırmış. Sahte ihbar mektubu hazırlatıp onun üzerine jandarmaya şehirde operasyon yaptırmış vs.

Özetle... Erzincan'da tuhaf işler olmuş, olmaya devam ediyor. Plan deşifre olsa da birileri ısrarla uygulamaya çalışmış. İnsan merak ediyor tabi; bazılarının millete komplo kurmaktan vazgeçmesi için ne olmalı? Cuntacılar ve planları deşifre oluyor ama birileri ısrarla plana sadık kalıp sahte deliller ve belgeler üreterek masum insanlara komplo kurmaya devam ediyor!

Paşa paşa gidin!

'Bedelli çıksın' diye kafamızı ütüleyen sayın asker kaçakları... Artık yeter! Her gün sizden gelen maillerle boğuşmaktan yorulduk artık. Envai çeşit senaryolarla doldurduğunuz 'bizi askere götürmeyin' sızlanmalarınız emin olun ki hiçbir işe yaramıyor. En fazla tacizlerinizden bıkan yazar çizer taifesinin tepkisini çekiyorsunuz. Hem unutmayın, bedelli askerliğe biz karar vermiyoruz.

Taciz maillerinizde, mektuplarınızda diyorsunuz ki 'işimiz, gücümüz, eşimiz çocuğumuz var, bizim askere gitmemiz iş gücü kaybıdır.' Pardon ama yüz binlerce genç askere giderken onların işi gücü, eşi çocuğu yok muydu? Bugüne kadar askerden kaçmayı başarmış olmanız haklı olduğunuz anlamına gelmez!

Bedelli çıkmalı mı? Hayır çıkmamalı. Eğer askerlik bir zorunluluksa herkes için olmalıdır. Parası olana ayrıcalık demokrasinin temel prensiplerine aykırıdır.

Askerlik zorunlu olmalı mı meselesine gelirsek. O hiç olmamalı. Çünkü askerlik bir meslektir. Meslekler de tercih edilir. Asker olmak isteyen gider olur, maaşını alır, işini yapar. Bizimkiler 'Güzin Abla'ya mektup yazıp film senaryosu hazırlamakla' meşguller ama dünyanın her yerinde askerlerin kim oldukları ve ne iş yaptıkları bellidir.

O yüzden yüz binlerce genci, en üretken döneminde bir buçuk yıl alıkoymak en azından o ülkeye haksızlıktır. Etrafınızda askere gidip de 'çok verimli geçti, ne üniversitede ne de sivil hayatta öğrenemeyeceğim çok güzel şeyler öğrendim' diyen birisi var mıdır? Eğer öyle birisi varsa muhtemelen 'bir helikopterden öbürüne atlarken şarjör de değiştirebiliyordur!'

Özetle... Askerlik bir meslektir ve profesyonellerce yapılmalıdır. Ama mademki o aşamada değiliz, herkes gidip paşa paşa askerliğini yapmalı. Parası olana özel muamele haksızlıktır...

Bedelli askerlik bekleyenlere son bir not. Siz askerliğin kısalacağını ya da bedelli çıkarılacağını umarken, bunun için bizi taciz ederken Genelkurmay herkese eşit ve daha uzun süreli askerlik planı üzerinde çalışıyor. Haberiniz olsun...

BUGÜN