Referandum yaklaştıkça siyasi liderlerin meydanlardaki söylemleri de keskinleşiyor.

Ne var ki, muhalefetin meydanlarda sarf ettiği eleştirilerin hiçbirisi halkın oyuna sunulan paketin içeriği ile ilgili değil.

CHP daha önce 26 maddenin 23'üne destek verebileceğini açıklamıştı.

İtiraz ettiği 3 madde de Anayasa Mahkemesi tarafından uygun bulundu.

Avrupa Birliği ve Venedik Komisyonu da paketin Avrupa standartlarındaki düzenlemeleri ihtiva ettiğini açıkladı.

Muhalefetin bu şartlar altında, paketi eleştirmek yerine iktidarı yıpratmayı tercih etmesini anlamak mümkün.

Hükümete yönelik kızgınlık ve kırgınlıkları körükleyerek, referandumu bir nevi güven oylamasına dönüştürmek istiyorlar.

Oysa referandum bir iktidar oylaması değildir.

"Evet" de çıksa, "hayır" da çıksa bundan hiçbir parti kazanmış ya da kaybetmiş olmayacak.

"Evet" çıkarsa özgürlükleri artmış, yeni yasal haklara kavuşmuş ve yaşam standartları gelişmiş olan halk kazanacak, "hayır" çıkarsa da halk kaybedecek.

Anlaşılması güç olan iktidarın da bir yönüyle muhalefetin minderinde güreşmeye "evet" demesi.

Polemiklere kapılarak, meydanlarda paketin kendisini anlatmak yerine liderlere cevap vermesi.

Oysa demokrasi paketi, memurlara, emeklilere, işçilere, kadınlara, engellilere ve çocuklara yönelik yeni haklar getiriyor.

Bunlara Anayasa Mahkemesi, Askeri Yargı ve HSYK'da değişiklik, Kamu Denetçiliği, özel hayatın korunması ve bireysel başvuru hakları da eklendiğinde, tam bir özgürlük ve demokratikleşme paketi ortaya çıkıyor.

Hükümet, paketi anlatmayı tercih ederse, sadece kararsızları değil, DP ve MHP tabanında olduğu gibi CHP ve BDP tabanlarında da çözülmelere neden olur.

Halk, referandumda "hayır" demenin CHP'ye oy vermek olmadığını biliyor.

"Hayır" demekle kendi özgürlüklerini veto ettiğini görürse, sandık başında vicdanıyla hareket edecektir.

Özgürlüklerin kimin eliyle geldiği değil, gelmiş olması önemlidir.

BUGÜN