Pınar Kür, bir daha kesseler CHP'ye oy vermem diyormuş. Şimdi bir grup CHP'lide Pınar Kür öfkesi moda. CHP'nin Gürsel Tekin ile gerçekleştirdiği başörtülülere/çarşaflılara rozet takma-parti üyesi yapma açılımı parti oy oranında belirli bir kayba neden olabilir.

2005 yılında yapılan bir ankette 'kimin komşunuz olmasını istemezsiniz?' sorusuna 100 kişiden 9'u, 'başörtülü ya da çarşaflı birinin' diye cevap vermişti; aynı kişiler partilerinde de bu kişileri istemeyeceklerdir. Bu kayba karşılık bir DSP'ye, bir MHP'ye, bir AK Parti'ye oy veren, Deniz Baykal'ı bir şekilde 'üsttenci' ve itici bulan, ama son 'halkçı' girişim ile yüreği ısınıveren bir kitlenin oylarını da alabilir CHP. Zira AK Parti'nin kapatılması sürecinden istediği sonuç çıkmadığından beri laiklik üzerinden muhalefet yapmaya ara vermiş durumda. Çalışıyor, çabalıyor ve her ay bir star çıkarıyor. Önce Kılıçdaroğlu, şimdi İstanbul il başkanı Gürsel Tekin. CHP'ye diliyle melanet üretmekten az geri durup, eliyle hayırlı işler kotarmaya cehdetmiş bir hüviyet kazandırmaya çalışıyor partililer.

Salı akşamı benim de konuk olarak katıldığım CNN Türk'te, Tarafsız Bölge programında sadece kendisinin değil, tüm il ve ilçe başkanlıklarında neredeyse tatil yapmadıklarını, sürekli çalıştıklarını anlattı Gürsel Tekin. Son olayların da medyanın büyüttüğü şekilde bir açılıma tekabül etmediğini, kapıdan giren başörtülüye/çarşaflıya 'git, kılığını beğenmedik' diyemeyeceklerini, dolayısıyla katılım toplantılarında yaşanan bu görüntülerin son derece doğal olduğunu söyledi.

Hayır, bu o kadar da 'doğal' değil. Çünkü söz konusu olan kılığını beğenmedikleri kadınların okullara girememesine neden olan, bu türden uygulamalara çanak tutan, alkışlayan, olmadı elinde tuzlukla koşturan bir siyasi tutumun turşusunu kurmuş bir parti. Fakat Tekin 'açılımımı da yaparım, sadakatimden de taviz vermem' diyerek bu konuda mütevazı davranıyor. Ziyadesiyle İstanbul'un su, ulaşım ve deprem sorununa odaklanmış durumda. Son 15 yıldır İstanbul'da hiçbir sorunun çözülmediğini söylerken haksızlık ediyor -ne de olsa o da bir CHP'li, mazur görmek lazım- lakin, Sezar'ın hakkı Sezar'a, Gürsel Tekin'de, gelin canlar 'iş' yapalım tadında bir gayret, saf çocuğu masum Anadolu'nun kıvamında bir canayakınlık var. Atatürk'ün partisinde Atatürk'ü saydığına sevdiğine hiç şüphe yok, ama şu nüansla: Kemalist seçkinciliğin pembe yanaklı apartman agresifi hallerinden uzak. Pınar Kür'e yanlışlıkla 'abla insaf edin yav' filan deyip 'abla' dediği için papara yiyecek, mahcup olacak, Pendikli bir ailenin yer sofrasında çok daha fazla rahat edip, haremlik selamlık durumlarına takılmayacak, Anadolulukla postmodernliğin buluştuğu bir makamdan 'vardır abimin bir bildiği...' diyebilecek evsafta, rahat bir adama benziyor. Her şey bir tarafa, Deniz Baykal'ın ağzından dünya kulağıyla şu sözleri işitmemize neden olması bile önemli. Ne diyor Deniz Baykal: "Bu tartışma Türkiye için yararlı oldu. Birbirimizi anlama noktasına geliyoruz. Çünkü, kafamızda bazı kıyafetlerin dinsel bir simge olduğu algısı var. Bu tartışmadan, baskıcı ve karşısındakini dışlayan hatta faşizme kayan bir laiklik anlayışı yerine; gerçek laik, demokratik bir anlayışın ortaya çıkmasını umut ediyorum." Bu cümlenin aynısını Bülent Arınç etseydi, kıyamet kopardı.

Şimdi asıl sorun şu: Halk CHP'ye akın etti vatandaş partisiz kaldı durumu ortaya çıkarsa ne olacak? Pınar Kür'ler başını sokacak başka bir parti bulacak mı? Onlara da yazık değil mi? Yoksa ben bir sevgi kelebeği miyim?

Bu arada, CHP'ye ulusa sesleniş partisi, totaliter parti, yaptığı açılım sahicilik duygusu uyandırmıyor filan diyoruz ama, güzide Türk medyasının CHP kadar olamadığının da altını çizelim. Güya demokrat, güya Türk insanının nabzını tutmakta usta, güya insan hakları savunucusu bir kısım medyada, gazetemde başörtülü yazar istemem diyen nice gazete patronu var. Yazarı bırakın, başörtülü santral memuresi dahi almıyor bir medya grubu...

ZAMAN