1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Hakikatsiz Tanımlar, Bereketsiz Coşkular
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Hakikatsiz Tanımlar, Bereketsiz Coşkular

01 Mayıs 2018 Salı 11:39A+A-

Kumpas mağduru Oramiral Özden Örnek son yolculuğuna uğurlandı” başlığıyla okurlara sunmuşlar haberi. Kasımpaşa’daki Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’nda düzenlenen askeri törenle uğurlanan Özden “donanmanın altın çocuğu” olarak da anılıyormuş. Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Özbal’nın yanı sıra muvazzaf, emekli pek çok üst rütbeli subay katıldığına ve tören alanına yapımında emeği geçtiği Heybeliada Korveti’nin maketi de yerleştirildiğine göre bir nevi beraat kararı tescillenmiş, Özden bembeyaz bir sayfa ile uğurlanmış oldu.

Darbe Günlükleri”ni unutmanın, unutturmanın veya hiç okunmamış saymanın mümkün olduğunu zanneden bir yaklaşım dikilmiş karşımıza. İyi ama siyasal ve toplumsal boyutlarıyla Türkiye’de yaşadığımız vesayet süreci Fethullahçı Çete’nin üretip tezgâhladığı bir kumpastan mı ibaret? Şu sıralar bu soruya Türkiye’nin maruz kaldığı bütün acıların müsebbibi olarak Fethullahçı Çete’yi işaretleyerek cevaplamaya hevesli olanların sayısı hiç de az değil maalesef. Üstelik konjonktürel gelişmelerin ürettiği bu çarpık mantık ve sapkın istikametin sadece geçmişi değil bugünleri ve yarınları da hakikat dışı, adalet karşıtı bir bataklığa sürüklediği fark edilmiyor bile.

Askeri Vesayet mi? O Hiç Yaşanmadı

Farz edelim ki Ergenekon ve Balyoz davalarına konu olan yargılama süreçleri hiç yaşanmamış olsaydı… Farz edelim ki Fethullahçı Çete’nin siyaseti ve toplumu iğfal eden vesvese ve yalanlarına hiç itibar edilmemiş olsaydı… Türkiye toplumunu tepeden tırnağa Kemalist ilkelere göre tanzim etmek üzere konumlanmış askeri vesayet süreci gerçek dışı bir anlatı olarak mı kalacaktı? Her bir ilkesi ve idealiyle gerek ideolojik olarak gerekse örgütlenme biçimiyle Kemalist oligarşi bu toplumun huzuru, refahı, özgürlüğü için çalışıp çabalıyordu da biz nankörler mi idrak edemiyorduk?! Fethullahçı cuntayla hesaplaşma sürecinde Kemalizm’i ve Kemalist darbe girişimlerini temize çıkarmaya soyunmak gibi sadece hukuku değil en temel ahlaki ilkeleri ezip çiğneyen çirkin bir yöntemi benimsemesi için toplumu iknaya soyunan soyunana. Hayırdır; Kemalist ideoloji ve askeri vesayet kadroları zamanın ruhuna uygun masumiyet beratlarıyla taltif edilince başımız göğe mi erecek?

15 Temmuz darbe sürecine katılan asker-sivil, muvazzaf-emekli, sermayedar-gazeteci ayrımı yapmadan en geniş ve en ağır yargılama yapılabiliyor. Peki, neden bütün şartları fazlasıyla haiz olduğu halde 28 Şubat darbe sürecinin aktörleri için bu kararlılık bir türlü sergilenemiyor? Evet, 103 general için Refah-Yol Hükümeti’ni devirmek üzere kurulan Batı Çalışma Grubu üyesi olmak suçuyla bir yargılama yapıldı. Ancak neticede 21 emekli general için tutuksuz müebbet kararı verilerek bir nevi askeri darbe ve bileşenlerine dair geçiştirici bir karar verilmiş oldu. Neredeyse adli veya siyasi hiçbir mahkûm için uygulanmayan yaş durumları bahanesiyle darbeci generallerin ellerini kollarını sallayarak dolaşmalarının önü açıldı. 28 Şubat’ın askeri darbe olarak tescillenmesi bir merhaledir elbette. Ancak 28 Şubat’ın ne ideolojik gerekçeleri ne de asker-sivil bileşenleri tescillenip mahkûm edilmişlerdir.

Hukuk Çelişkiyi Kaldırmaz

Halkın üzerine tank süren, MGK toplantılarında meşru hükümetleri şantaj ve tehditlerle hizaya çeken generallerin hesabı mahşere mi kalsın? Üniversiteleri toplama kamplarına çeviren rektörleri, darbeci generallerle koordine hareket ederek sokakları kaosa sürükleme ihalesini almış kimi sivil toplum, gençlik örgütü, sendika, parti gibi Ergenekon artığı çeteleri yeni dönemde FETÖ’yle mücadelenin doğal partnerleri mi sayacağız? Şu sendikaya üye olmuş, bu bankaya para yatırmış, şurada sohbete katılmış, burada maklube yemiş filan gibi iddialarla sempatizan düzeyindeki insanları darbe suçuyla yargılarken bir önceki darbenin bizzat merkezinde rol oynayanlara gösterilen bu anlayış ne hayra yorulabilir ne de mantıklı bir biçimde izah edilebilir. Hukuk mantığı bu çelişkiyi daha uzun süre kaldıramaz.

Şu darbeye şedit fakat bu darbeye esnek veya o darbeciyi tepeleyelim ama öbür darbeciyi bir fiske ile tecziye edelim tarzında bir tutumla toplumun güvenliği kalıcı olarak temin edilemez. Siyasetin, yargının, akademi ve medyanın önceliği darbelerin, darbecilerin ideolojik ve örgütsel kaynaklarını ayrım yapmaksızın kurutup yok etmektir. Moda haline dönüştürülen Kemalizm güzellemeleriyle, resmi törenler vesilesiyle mütemadiyen tekrar edilen Mustafa Kemal’e sadakat bildirimleriyle alınacak bir mesafe yoktur.

Hakikate denk gelmeyen tanımların oluşturacağı ufuk ve coşkuların hiç ama hiç bereketi olamaz. Affetmek, cezalarda tenkisat yapmak, belirli bir süre ertelemek mümkündür. Ama suçu suç olmaktan çıkarmanın, suçluya muteber adam muamelesi yapmanın itibara hasar vermekten öte yıkıma sürükleyen büyük bir sapma olduğunu kimse akıldan çıkarmamalı.

YAZIYA YORUM KAT

4 Yorum