1. YAZARLAR

  2. Yıldız Ramazanoğlu

  3. Guiseppina Pasqualino Di Morineo
Yıldız Ramazanoğlu

Yıldız Ramazanoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Guiseppina Pasqualino Di Morineo

28 Nisan 2008 Pazartesi 00:05A+A-

İnanmış bir yüzü vardı: İnsan kayıptır. Birileri onu bulmalıdır. İnsanlar özde iyidir. İyi olmalarını o kadar çok istiyorum ki sonunda bu istemenin gücü hepimizin yeni bir rol üstlenmesine yol açacak, bizim çabamız dua yerine geçecek. Yüzümden korkuyu kaygıyı endişeyi tereddüdü duraksamayı sildim. Sakız veren her adamın arabasına binebilirim, çünkü en kötü adamın bile içinde iyi bir adam gizlenmiştir. Öyle çok inanıyorum ki “bize bir şey olmaz”a, buna inanmaya öyle ihtiyacımız var ki, yüzümüzü görenler, bu muhteşem parıltıyı hemen fark eder, güçlü amacı anında kavrar. Öyle bir karşı durulamaz iyilik salgını başlatma isteği var ki içimizde bunu hemen anlar her gören. Kimse kem gözle bakmaya bile kıyamaz bu durumda. Bunu bir kez başarırsak kayıp insan bulunur, insanın önü açılır.

Kısa adı Pippa Bacca. Performans sanatçısı. 33 yaşında. Bu güne kadar ilginç çalışmalar yapmış insanları şaşırtmaya çalışmış. En büyük performansı için ise uzun süre hazırlık yapmış. Arkadaşı Silvia Moro’yu da ikna etmiş bu büyük projeye.

Yaşadıkları şehirden yola çıkacaklar. Ücrete tabi araçları kullanmadan her ülkedeki sanatçıların ya da halkın desteği ve yardımıyla insanlarla diyaloglar kurarak, mekanlarla halklarla sanat atölyeleriyle interaktif ilişkiler geliştirerek insanlığın dibe vurduğu Filistin’e varacaklar. Orada bize bir şey söyleyecekler. Sonra da bütün biriktirdiklerini paylaşacaklar. Bu yolculuğun kendisi baştanbaşa bütünlüklü bir sanat eseri olacak. Pippa ve Silvio bu eser için kendilerini materyal olarak da kullanıyorlardı. Bu yüzden beyaz gelinlik seçilmişti seyahat elbisesi olarak. İki güzel insan eserin hem nesnesi hem öznesi olacak.

Barış gelini. Böyle diyorlar kendilerine. Savaşlarla parçalanmış hep savaş giysileri giymiş kalbi kırılmış elbisesi yırtılmış bölgelerden geçecekler, iyi niyetin, uzlaşmanın, sevginin, aşkın, fedakarlığın, paylaşmanın ve temiz sayfaların temsilcisi bir beyazlığa sararak ihtimamla taşıyacaklardı mesajı. “Artık tanış olalım, iyi olalım, merhametli olalım, uzlaşalım yeryüzünde barış olsun”.

Video çekimleri, toplanan materyaller ve fotoğrafların yanı sıra bölgedeki seyahatle tanık olunan nefesler, sesler, görüntüler, kalpler, gözler bu bembeyaz elbiselerin içine de sinecek onlar da capcanlı şahitler olarak saklanacak. Elbiseler taşıdıkları yolcular gibi yıpranacak yorulacak belki ama tatlı bir yorgunluk olacak bu. Yaşananların rengini alacaklar. Bu ne rüya proje böyle. Nasıl uçucu, duyanı uçuracak cinsten.

Yol için hazırlanan sitedeki güzergah haritasında her noktaya baloncuklar konmuş. Milano, Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Bulgaristan, Türkiye, Suriye, Ürdün, Filistin.

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde Milano’dan yola çıkmışlar. Bütün arkadaşlarla akrabalarla ailelerle son merhabalar son vedalar yapılıp yalnız kalınca ana yola çıkıp beklemeye koyulmuşlar bizi ilk kim alacak taşıtına diye. Bir buçuk saat önlerinden geçip giden arabaların içindeki yüzlere kamyonlardaki siluetlere bakmışlar el kaldırmışlar. Kimse aldırmamış. Pippa notlarında sonunda uluslararası çiçekçilik yapan bir İtalyan kamyon şoförünün hiç tereddüt etmeden hemen durup onları aldığını ve yolculuğu başlattığını yazmış. Sonra yol açılmış önlerinde. İkinci olarak bir Yugoslav kamyon sürücüsüyle karşılaşmışlar Hayat böyledir demiş, yardım edersen sana da yardım edilir. İyi geçmiş yolculuk. Sonra İtalyanca çekilip gitmeye başlamış. Harika fantastik iki Macar kadınla bir süre çok az konuşabilerek ama hissederek bir de çok gülerek bir süre daha yol katetme. Ardından Venedikli bir hemşire onları almış, Lubliana da bekleyen bir sanatçıya götürmüş. Geceyi plastik sanatlarla uğraşan iki kadın sanatçının evinde geçirmişler. Böyle sürüp gidiyor izlenimler, iyilikle güzellikle heyecanla.    

Bu arada Türkiye’ye gelene kadar yol üstündeki şehirlerde kasabalarda birçok sanat merkezini, kimi yeraltı sanatçılarını, adı duyulmayan nice harika insanları, bazen okulları, öğretmenleri onların eski fotoğraf albümlerini ziyaret etmişler. Her şeyi fotoğraflayıp sesleri şarkıları kaydedip olağanüstü bir insan arşivi yapmaya çalışıyorduk diyor Silvio. Bunun için atölye çalışmaları düzenlemişler. Yan ürün olarak da güzergah boyu kadınların tarihine ulaşmaya çalışmışlar. Hepimizin el vermesi gereken yürek dolu bir performans.

20 Martta güvenle ve sevgiyle Türkiye’ye giriş yapmışlar. 31 Marta kadar yine sevgi saygı anlama ve yapılan işe değer verme. Kapıdan girer girmez öldürülmedi Pippa. Türk erkekleri onları taşıtlarına aldılar ve “rasgele bacım” modunda istedikleri yere emniyetle ulaştırdılar. Bunu bilmek çok önemli. Her vesileyle yeni kuşaklara “aşağılığız biz”hissiyatı vermek oldukça acımasız.

Karşılarına düzgün yol arkadaşlarının da çıktığını, büyük bir sevgi gösterildiğini görmezden gelip “biz alçak tecavüzcü Türkler” söylemini yükseltmek çok tehlikeli. Bu özgüven yıkımı kötülüğe daha çok rol verir, daha da çoğaltır. Bacca ailesinin gösterdiği insani olgunluk ve bir halkı tümden suçlamaktan kaçınma böyle bir kadının ailesine çok yakıştığı için bizi şaşırtmadı ve Picca’ya bir kez daha yanmamıza neden oldu.

Fakat dünyanın her yerinde oluyor böyle şeyler diyerek, Türkiye’de yükselen şiddeti, hiçbir değer tanımayan insanların sayısının hızla artıyor olmasını gözden kaçırmaya çalışanların durumu da genelde zımnen suç ortağı olanların pervasızlığı. Özellikle de bizde olmasaydı da nerede olursa olaydı yaklaşımı ne kadar insanlıktan uzak. Sonuçlara kahredip kendimizi sürekli aşağılayıp sebepleri konuşmaya pek yanaşmayan buna izin vermeyen bir entelijansiya ile karşı karşıyayız. Sebepler ezber bozuyor, bütün normalleri yıkıyor çünkü. Bu başka bir yazı konusu. Toplumda her alanda bu hızla aşağı düşme hali nedir, merak ediyor muyuz gerçekten.

Suçunu itiraf eden katil Murat, dilini anlamıyordum bir şeyler anlatmaya çalışıyordu diyor. Anlamadığı şeyi yok etmeyi nereden öğrenmiş, bunun bilgisi hissi ona nereden geliyor acaba. Türkiye’de herkesin birbirini başka ve yok edilesi gördüğü bu keşmekeşte bu dili bu saldırganlığı besleyen zihniyet hangi süreçlerden geçerek oluştu, bu zalim anlayışsızlık nasıl kuruldu, hergün açıktan, ince ince bile değil, büyük bir gürültüyle nasıl örülüyor yazılarda konuşmalarda yok etme söylemi. İyiler nasıl galebe çalacak. Konu bu.  

(Birçok sivil örgüt bildiriler yayınladı, gösteriler yaptı. Hepsini saygıyla selamlıyoruz. En son MAZLUMDER Kocaeli Şubesi 24 Nisan’da İzmit’te cinayet mahallinin kendi il sınırları içinde olmasının da verdiği acıyla (Gebze-Tavşanlı köyü)gece bir eylem yaptılar. İnsan Hakları anıtının olduğu meydanı meşalelerle aydınlattılar. Pippa’nın yaktığı ışık sönmesin, onun düştüğü yerden bayrağı alıp taşıyalım diye).

YAZIYA YORUM KAT

16 Yorum