Ergenekon'da yeni gözaltı dalgası herkesi şaşırttı.

Ancak Ergenekon'un İkinci İddianamesi, gelen dalganın ayak seslerini duyurur gibiydi.

Emekli Orgeneral Şener Eruygur ve Emekli Orgeneral Hurşit Tolon liderliğinde darbe girişimi için yapılan çalışmalara yer verilen iddianamede, sivil kuruluşların işbirliğine de dikkat çekiliyordu.

12'nci dalgada, hakkında arama ve gözaltı kararı çıkan isimler arasında iki öncü kadın Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı Türkan Saylan ve Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) Başkanı Gülseven Yaşer isimleri dikkat çekiyor.

Her iki dernek, eğitim amaçlı kurulsalar da Cumhuriyet Mitingleri'nde organizatör olarak yer almıştı.

ÇYDD ve ÇEV hakkında burs verdikleri öğrencilerle ilgili yasal olmayan fişlemeler yaptıkları ve PKK'ya yakın isimlere burs sağladıkları gibi iddialar da mevcut.

Cumhuriyet mitinglerine birçok rektörün de destek olduğu, okulları tatil edip, öğrencilerini otobüslerle gönderdiği biliniyordu.

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı ve ÇEV Başkan Yardımcısı da olan Eruygur'un, henüz Jandarma Kuvvet Komutanı iken 15 rektör ile bir araya geldiği ve darbeye destek aldığı daha önce gündeme gelmişti.

Rektörler bu desteği "Ordu Göreve" pankartı açacak kadar ileri götürmüştü.

Gözaltına alınan İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu, "Meclis iradesinin en üstün irade olduğunu kabul etmiyorum" sözleriyle tepki toplamıştı.

Hilmioğlu hakkında YÖK eski Başkanı Erdoğan Teziç'e ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarında, "Bıraksak üniversiteyi PKK'lılar ile doldurur" gibi sözler yer almıştı. 

Gözaltına alınan Prof. Erol Manisalı ise, medya ile örgüt ilişkileri konusunda referans makamıÖ Manisalı'nın hangi gazeteci ile nasıl ilişki kurulması gerektiğine dair önerileri Eruygur'un bürosunda çıkmıştı.

Prof. Mehmet Haberal, 12'nci dalgada yer alan bir diğer ünlü. Yakın siyasi tarihimizin en tanınan doktorları arasında.

Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in özel doktoru. Nitekim Demirel dün kendisini uğurlamak için uçağın kapısına kadar gelerek jest yaptı.

Haberal adı eski Başbakan Bülent Ecevit'in "tedavi sürecinde görevi bırakmasına neden olacak şekilde tesirde bulunmak" gibi ağır iddialarda da geçmişti.

Sonuç olarak bakıldığında, son yıllara damgasını vuran bütün siyasi gerilimlerin ardında, tutuklu diğer sanıklarla birlikte bu isimlerin yer aldığı görülüyor.

Hükümeti yıkma gayretleri, başörtüsü ve YÖK gerilimleri gibi toplumda kamplaşmaya neden olacak bütün faaliyetler adeta onların eseri...

Ancak gözaltına alınan veya tutuklanan isimlere yönelik suçlamaların kapsamını tam olarak görmek için Üçüncü İddianame'nin yazımını beklemek gerek.

Savcıların elinde şüphesiz hali hazırda kamuoyuna sızanların çok daha ötesinde bulgular vardır.

İKİ GAZETE İKİ ŞOK İDDİA

Türkiye adeta kendisi ile hesaplaşıyor.

Aydınlanma yolunda sevindirici bir gelişme bu.

Dün iki gazetede iki şok iddia yer alıyordu.

Tüyleri ürperten, insanın içini burkan cinsten...

Türk Silahlı Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanı'nın her ikisi konusunda da açıklama yapıp, hızlı bir iç soruşturma başlatması kaçınılmaz.

Birincisi Sabah gazetesinde yer alan itirafçı Yıldırım Beğler'in sözleri.

Beğler, faili meçhullerin çoğunun işkence sonucu öldüğünü, asit kuyularının varlığını ve bazı şahısların canlı canlı askeri helikopterden atıldığını doğruluyor.

İki askeri pilotun halen görevde olduğunu da kaydediyor.

Uğur Mumcu'nun katilinin bilindiğini, ancak salıverildiğini de ileri sürüyor.

İkinci şok iddia ise Vakit gazetesine ait...

Genelkurmay'ın "Generallerin Çürük Çocukları" adlı haber nedeniyle bir araştırma başlattığını ve son 20 yıldır Ankara'nın doğusunda tek bir Paşa çocuğunun görev yapmadığının ortaya çıktığını iddia ediyor.

30 yılı aşkın süredir terörle mücadele için kan kaybeden güzel ülkemizde hiçbir şey karanlıkta kalmamalı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 14 Nisan'daki konuşmasında bu iki şok iddiaya da belki cevap verir.

Dinleyip göreceğiz...

BUGÜN