1. YAZARLAR

  2. Mustafa Ünal

  3. GATA skandalı
Mustafa Ünal

Mustafa Ünal

Yazarın Tüm Yazıları >

GATA skandalı

03 Şubat 2010 Çarşamba 00:23A+A-

Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Başbakan Erdoğan'ın GATA sitemini duyunca acaba neler hissetti? 'Yaptığımız doğru. Aferin bizim çocuklara' mı dedi, yoksa 'Biraz aşırı mı gidiyoruz' diye mi düşündü? Burada Başbuğ'u suçlamak doğru değil çünkü bu olay onun döneminde yaşanmadı. Üç yıl öncesine ait...

Ama bugün tekrarlanmayacağı anlamına gelmiyor. Askerin başörtüye karşı sert tutumunda bir yumuşama yok. Hâlâ başı kapalı analar çocuklarının yemin törenlerini içeriden değil, tel örgülerin arkasından ancak izleyebiliyor.

Başbakan'ın sitemi karşısında Başbuğ'un empati yapmasını çok isterdim; bir an, başı açık olduğu için eşinin herhangi bir devlet kurumunun kapısından çevrildiğini hayal etse... Belki o zaman bu uygulamanın mantığı ve izahı olmadığını anlayabilir, insanı nasıl yaraladığını daha iyi kavrardı. O kadar ki darbe yapmaya bile kalkabilirdi.

Emine Hanım'ın hasta ziyareti için GATA'ya gidemediği haberi o zaman da duyulmuştu. İşin aslını bizzat Erdoğan anlattı, ayrıntılarını yeni öğreniyoruz. Emine Hanım, Nejat Uygur'un eşini GATA'da ziyaret etmek isteyince yetkililer 'Sıkıntı doğabilir, gelmemesi isabetli olabilir.' demiş... Neden? Başı kapalı olduğu için... Başka sebebi yok.

GATA kışla değil, bir hastane. Askerî hastane... İkazı yapan yetkililer hastanenin yöneticileri olmalı. Doğrudan Genelkurmay'ın müdahil olacağını sanmıyorum. Herhalde hastanenin başındakiler yukarıya sormamışlardır. Öyleyse çok daha vahim.

GATA deyince hatırlatmakta yarar var... 28 Şubat sürecinde çokça kamuoyunun gündemine geldi. Yalçın Işımer Paşa bir konuşmasında İstiklal Marşı'na dil uzattı, Mehmet Akif'e hakaretler yağdırdı.

Yine o dönemde irticai faaliyet gerekçesiyle rekor düzeyde tabip subay ordudan atıldı. Bir örnek bile bu suçlamanın yersizliğini anlatmaya yeter: Başbakanlığı sırasında Süleyman Demirel'e müşavirlik yapan Tabip Albay Mustafa Kahramanyol bunlardan biriydi. Daha sonra Çevik Bir'in, eşine asılsız ihbar mektupları yazdırdığı ortaya çıktı.

28 Şubat'ta değil yıllar sonra o hastanenin yetkilileri 'Emine Hanım gelmesin sıkıntı doğabilir.' demiş. Sıkıntının ne olacağını tahmin etmek zor değil. Kapıdan çevrilecek... İçeri alınmayacak. 'Başörtüsü ile giremezsin yasak.' denecek.

Başbakan eşi olmasa da bu tavır kabul edilebilir gibi değil. Belki de birileri kapıda Emine Hanım'a başını nasıl örtmesi gerektiğini anlatacak. Örnekleri var çünkü. Topluiğneyi çıkar, çenenin altından şöyle düğüm at, diye ne şekilde bağlayacağı öğretilecek.

Nejat Uygur'un eşi Necla Uygur, askerin uyarısı karşısında nasıl zor durumda kaldığını anlatırken 'Benim düştüğüm durum Emine Hanım'ın durumundan çok daha zordu. Üç yıl önce yaşanan bir olay için bugün de aynı terleri döküyorum.' dedi.

Her ikisinin de durumu zor. Ama sırf başı örtülü olduğu için hastaneye kabul edilmemek çok daha ağır olmalı. Onu ancak yaşayan bilir. Başbakan 'Bu olayı en üst düzeyde gündeme getirdim.' dedi. En üst düzeyin kim olduğu belli, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt...

Erdoğan, Büyükanıt'a 'Siz ne yaptığınızın farkında mısınız?' diye sormuş. Acaba Büyükanıt ne cevap verdi? Aslında buna verilecek bir cevap yok. Başbakan'ın eşinin hasta ziyaretine bile engel olan bu yasak nasıl izah edilebilir ki...

Bu yazı asla Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmayı amaçlamıyor. Aksine bu tip çağ dışı uygulamaların toplumda nasıl yankılandığını, vicdanları nasıl yaraladığını anlatmayı hedefliyor. Bu iyi niyetli bir uyarı... Ordunun daha fazla yıpranmaması için. Belki farkında değilsiniz, Türkiye'nin yüzde 80'i Emine Hanım'ın GATA'ya alınmadığını duyunca 'Bu kadarı da olmaz.' diye isyan etti...

Bu hata, üç yıl sonra da olsa Emine Hanım GATA'ya davet edilerek telafi edilebilir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT