1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Futbolun/sporun içindeki ‘bahis’, ‘uyuşturucu’ ve ‘teşhircilik’ tuzağı
Futbolun/sporun içindeki ‘bahis’, ‘uyuşturucu’ ve ‘teşhircilik’ tuzağı

Futbolun/sporun içindeki ‘bahis’, ‘uyuşturucu’ ve ‘teşhircilik’ tuzağı

Futbolun sadece masum sportif bir etkinlikten ibaret olmadığını belirten Ahmet Gülümseyen, bahis çeteleri, uyuşturucu ağları ve ahlaki yozlaşma sarmalına dikkati çekiyor.

27 Aralık 2025 Cumartesi 15:46A+A-

Futbolun/sporun içindeki ‘bahis’ ve ‘uyuşturucu’ ve ‘teşhircilik’ tuzağı!..

Ahmet Gülümseyen / Yeniakit


 

Dün Regaib kandili, Pazar günü de Ramazan-ı Şerif’in müjdeleyicisi üç ayların başlangıcıydı, bugün ise günlerden Cuma. Spor vasıtasıyla toplumun dini ve milli değerlerini yok edilmeye çalışılan bir gençliği/nesli görünce, ‘çarpıklıkları’ yazmadan edemiyor insan. İslam’la şereflenen Müslümanlara karşı yapılan her türlü saldırı/iftiraların yanı sıra, spor aracılığıyla ülke/şehir/mahallemize kadar giren çocuk ve gençlerimizin açılıp saçılma, dövme, yarışmacı kimliğine bürünüp kazanma yolunda her yolun mubah görüldüğü bir süreçte nasıl sevinebilir ki insan! Cami sayımızı artırdığımız gibi, stadyumları da çoğalttık, eyvallah. Belki iyi niyetliydik ama aynı hassasiyeti ‘sahada/uygulamada’ görmek mümkün olmadı. İbadet ile eğlencenin sınırlarını, yolun sonunu iyi hesaplayamadığımızdan kaynaklı olsa gerek, camilerimiz cemaatsiz kalsa da stadyumlar seyircisiz kalmamıştı. 

Spor gazeteciliği uğraşında 30 yılını çoktan geride bırakan bir kardeşiniz olarak soruyoruz; “Bugün futbolun/sporun içinde söz sahibi olanların isimleri ‘bahis/kumar’ ve ‘uyuşturucu’ ya karışıyorsa, spordaki  ‘barış, dostluk ve kardeşlik’ sloganının arkasına mı sığınılacak?” İyi niyet tek taraflı yeterli olmuyor, kötülere karşı ‘önlem’ almak durumundayız. Spor adı altında daha çok çocuk ve gencin tesettürden uzaklaştırmakla kalmayıp, vücutlarına yaptırdıkları dövmeler, rekabet diye kitleri birbirlerine kötü söz/lanet yağdırmasına seyirci kalınan bir süreç. Çarkın böyle işletilmesi, toplumun sosyolojik bir vakaya sürüklenmesini görüp, acil bir şekilde çözüm aranması gerekirken, tribünden maç izler gibi olaylara seyirci kalmaya devam ediliyor, maalesef.  Allah (cc) buyuruyor ki; “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir…” (Şura Süresi-30.Ayet) Bunun çözümü aslında çok basit. Yeter ki mevki-makam hırsını aklımızdan çıkarıp, ‘elimizin’ tersiyle bir kenara itelim. Sözün özü, Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin hayatımız/yaşantımızın merkezine koyup, yöneleceğimiz istikamet stadyumlar/salonlar değil, Rehberimizin Kur’an-ı Kerim, liderimiz Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (a.s.v.) yolu olmalı…

“GİYİNMEK FITRİ, SOYUNMAK ŞAYTANİ BİR TUZAKTIR” 

Sporun içinde yer alan çocuk ve gençler başta olmak üzere Müslümanların, kimliklerinden uzaklaştırmakla kalmayıp, sahip olunan inancı zayıflatan ‘tesettür’ konusu ön plana çıkıyor. Batıl din anlayışının (haçlı ve siyonist) bir ürünü/kuralkoyucu/dayatması olarak uygulanan spordaki bu karanlık uygulama, sporcuyu sözde şan/şöhret hevesine kaptırıp, dini inancını zedeleyebilmektedir. Bunları söylerken, Fevzi Zülaloğlu hocamızın Başakşehir Özgür-Der’de düzenlediği “Teşhircilik: Bir Saldırı Yöntemi, Teşhircilik ve Haya” konulu seminerdeki söylediği ‘Teşhircilik sadece bir günah değil, insanı manevi ölüme götüren patolojik bir vakadır” sözleri geldi aklımıza. 

Zülaloğlu hocamız, konuşmasının ilk bölümünde Araf Suresi 26. ayeti merkeze alarak, giyinmenin insanlık tarihiyle yaşıt ve fıtri bir eylem olduğunu belirtti. Ayette geçen “Enzelna” (Biz indirdik) ifadesine dikkat çeken Zülaloğlu, “Allah elbise yapma bilgisini indirdiğini beyan ederek bu eylemi kendine nispet etmiştir. Bu demektir ki örtünmek sadece görsel bir şölen değil, göksel bir nimettir” ifadelerini kullandı. İnsanlık tarihindeki ilk teşhir olayının, Şeytan’ın Hz. Âdem ve eşini kandırmasıyla gerçekleştiğini hatırlatan Zülaloğlu, şu tespiti yaptı “Şeytan, onlara ebedilik vaat ederek aldattı. Yasak ağaçtan yediklerinde ise ilk sonuç, elbiselerinin soyulması ve avret yerlerinin açığa çıkması oldu. Ancak Âdem ve eşi, ‘biz böyle rahatız’ demediler; cennet yapraklarıyla hemen üzerlerini örtmeye çalıştılar. Bu refleks, örtünmenin insanın fıtratında kodlu olduğunu, soyunmanın ise sonradan öğrenilen şeytani bir sapma olduğunu gösterir.” (https://www.haksozhaber.net/teshircilik-sadece-bir-gunah-degil-insani-manevi-olume-goturen-patolojik-bir-vakadir-198021h.htm)

 

 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum