1. YAZARLAR

  2. Nuh Gönültaş

  3. Eşsiz davetler Cumhurbaşkanı’nın işine gelir...
Nuh Gönültaş

Nuh Gönültaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Eşsiz davetler Cumhurbaşkanı’nın işine gelir...

05 Eylül 2007 Çarşamba 02:41A+A-

Abdullah Gül eşinin başörtüsü ile ilgili sorulara muhatap olduğunda şöyle demişti: "Eşim değil, ben Cumhurbaşkanı olacağım." Elbette üzerinde durulacak kişinin Abdullah Gül olması gerekiyordu.

Ama "apoletli medya" Abdullah Gül'den çok eşinin kılık ve kıyafetine dikkat çeken yayınlar yaptı. O da kendini geriye çekti ve eşinin kariyerinin zirvesine çıkmasına engel olmamak için ortalıkta gözükmemeyi tercih etti. Bundan sonra da öyle olacak. Biz Hayrunnisa Hanım'ı her yerde eşinin yanında görmeyeceğiz. Zaten görünmesi de gerekmiyor.

Bir bakıma Cumhurbaşkanı'na yapılan eşsiz davetler Cumhurbaşkanı'nı büyük ölçüde rahatlatıyor. Cumhurbaşkanı 30 Ağustos resepsiyonuna eşi ile gitseydi, orada illaki onlardan dans etmelerini isteyecek gazeteciler çıkacaktı. Bu da Gül ailesi için pek de iyi olmayacaktı. Bilmiyorum, Abdullah Gül batılı anlamda dans biliyor mu. Bildiğini sanmıyorum. Tayyip Erdoğan bilmediğini söyledi. O gece bir kadın gazeteci onu dansa kaldırmak isteyince ona "Ben bilmediğim işleri yapmam" diye cevap verildi. (Bu gibi durumlarda resepsiyonlara eşsiz gitmenin olumsuz bir hali.) Elbette resepsiyonlar bütünüyle dans demek değildir. Ama bir resepsiyonda boy göstermek öyle pek de çok arzulanacak bir şey olmasa gerek. O kadar kalabalık içinde, herkesin elinde alkol bardakları, yüzlerde sahte gülümsemeler, gazetecilere esprili laflar etmek için zekayı zorlamalar, ayak üstü birbirleri ile "geyik muhabbeti" yapmalar. Bu tip resepsiyonlar sadece modernlik gösterisinden başka bir şey değil. Yoksa gelenek göreneklerimizde böyle şeyler yoktur bizim.

Bir erkek olarak bile bu tip resepsiyonlardan oldum olası hazzetmem. Kaldı ki Müslüman kadının böyle yerlerde zaten bulunması da şart değil. Ama, orada Hayrunnisa Hanım da olsaydı, Bayan Büyükanıt ile Hayrunnisa Hanım tatlı gülümsemeleri ile bir fotoğraf verseydi bundan kimin ne kaybı olabilirdi. Devlet elden mi giderdi, şeriat mı gelirdi. Yoksa ordu gene darbe mi yapardı? Hem, Cumhurbaşkanı Abdullah Bey, eşi değil. Kanunları beraber imzalamayacaklar, devleti beraber yönetmeyecekler.

Mesela, Genelkurmay Başkanı Ordu'yu eşi hanımefendi ile birlikte mi yönetiyor, elbette değil.

Hayrunnisa Hanım'ın first lady falan olmak istediğini, böyle anılmayı arzu ettiğini hiç zannetmiyorum. Böylesi sembolik durumlara Gül ailesinin yaşam biçimi itibariyle pek talip olacaklarını düşünmüyorum. Muhafazakar hanımlar kocasının başarısı ile mutlu olurlar. Muhafazakar insanların zaten alçak gönüllü ve mütevazı olması gerekiyor. Fakat, bir yasak iddiası ile Cumhurbaşkanı'nın eşini Çankaya Köşkü'nden uzak tutmaya çalışmak, ortalarda görünmesini engellemek de ilkesel bir çarpıklığı belirliyor. Bu çarpıklık sadece sembollerle hareket etmenin getirdiği bir çarpıklık.

Selam vermemek, "m" harfini kullanmamak da, böyle sembolik çarpıklıklardan işte... Daha önce de dediğim gibi, bir müddet böyle gider. Ama çok uzun sürmez. Çünkü Yeni Türkiye'nin, bölgesinde orta düzeyde bir süper güç olma gibi çabası ve beklentisi var. Bu gibi sembolik saçmalıklarla zaman kaybetmeye hiç gerek yok. Durmak yok, yola devam!

Bugün Gazetesi

YAZIYA YORUM KAT